Japon Ordusunun Çinli Sivilleri Topluca Katlettiği Korkunç Olay: Nanjing Katliamı

1937 yılının Aralık ayında başlayan Nanjing Katliamı, Japon ordusunun Çin’in eski başkenti Nanjing’de on binlerce sivili vahşice katlettiği kanlı bir trajedi.
Japon Ordusunun Çinli Sivilleri Topluca Katlettiği Korkunç Olay: Nanjing Katliamı

güneş o sabah her zamanki gibi doğdu. ne bir top sesi vardı havada ne de siren. ama nankin’in kalbinde yankılanan sessizlik, gökten düşen bir kurşun gibiydi. xiang zhenhua, annesinin eteğine yapışmıştı. henüz on birindeydi. çocuk olmak, korkuyu anlamaktan uzaktı, ama annesinin titreyen elini hissedince o da titremeye başladı. sokağın sonunda japon askerleri görünmüştü. üniformalı, düzenli, tertemiz dizilmişti hepsi. ama gözlerinde düzen değil, delilik vardı.

birkaç dakika içinde mahalle çöktü. camlar kırıldı. kapılar tekmelendi. ilk çığlık, köşedeki fırından geldi. ardından bir kadın sürüklendi; çığlık attı, saçından tutuldu, sürüklendi. ardından bir çocuk fırlatıldı… ve nankin, artık şehir değil; bir açık mezar, diri diri gömülen vicdanların sahnesi olmuştu.

“savaş bitti” dendi, ama katliam yeni başladı

aralık 1937’de japon imparatorluk ordusu nankin’e girdiğinde, çin ordusu çoktan çekilmişti. şehirde çoğunlukla sivil halk kalmıştı: kadınlar, yaşlılar, çocuklar… ve onlar, japonların şehri sadece işgal edeceğini düşündüler. ama gelen şey işgal değil, soykırımdı.

altı hafta boyunca süren vahşet, sayıların ifade edemeyeceği bir dehşetti. ama bazı şeyler kaydedildi, not düşüldü, kanla yazıldı:

- 200.000 ila 300.000 sivil ve teslim olmuş asker öldürüldü.
- 20.000 ila 80.000 kadın tecavüze uğradı. kadınların çoğu bu vahşetten sonra öldürüldü.
- hamile kadınların karınları süngülerle yarıldı. bebekleri alınarak askerlerin eğlencesine dönüştürüldü.
- çocuklar kılıçlarla ikiye ayrıldı. bazıları diri diri gömüldü.
- insanlar gruplar halinde nehir kenarına götürülüp makineli tüfeklerle tarandı. cesetler, yangtze nehri’nin sularında üst üste yığıldı.
- japon askerleri arasında kılıçla kafa kesme yarışı bile yapıldı. bazı gazetelerde “100 çinliyi kılıçla öldüren kahraman subay” manşetleri atıldı.

“annem artık yoktu…”

xiang zhenhua, o günleri hiç unutmadı. annesi onu tutarken “sakın elimi bırakma” demişti. ama sokağın köşesini döndüklerinde bir japon askeri annesini saçından tutup sürüklemeye başladı. xiang’ı tekmeyle yere düşürdüler. “kalktığımda annem yoktu,” diyor yıllar sonra. “sadece bir ayakkabısı yerde kalmıştı.”

bu vahşetin diğer tanıkları

john rabe: bir nazinin vicdanı
o sırada nankin’de yaşayan alman iş insanı john rabe, bir nazi partiliydi ama kalbi başka bir şeydi. evini, iş yerini, bütün alanını siviller için güvenli bölgeye çevirdi. kendi yazdığı günlüğüne şu satırları düşecekti:

“bir japon askeri kilisenin önünde bir kadını yakaladı. kadın kaçarken bağırıyordu. sonra yere düştü. asker süngüsünü çıkardı… yazamıyorum.”
rabe’nin “güvenli bölgesi” sayesinde yaklaşık 200.000 kişi kurtuldu. ama o bölgenin dışında kalanlar için kurtuluş yoktu.

minnie vautrin: kadınların meleği
bir diğer tanık ise amerikalı hemşire minnie vautrin’di. nankin’de çalıştığı misyoner okulunu bir kadın sığınağına çevirmişti.

“kadınlar gece uyumuyordu,” diyordu. “hepsi sırayla kapıya nöbet tutuyordu. çünkü japon askerleri her an kapıyı kırıp birini götürebilirdi. ve götürülenler geri dönmüyordu.” minnie, yüzlerce kadını kurtardı ama ruhu bu vahşeti kaldıramadı. abd’ye döndükten sonra intihar etti.

bir kasap dükkanı: unit 731

ama japonya’nın çin’e karşı işlediği suçlar sadece nankin’le sınırlı değildi. aynı tarihlerde mançurya’da gizli bir laboratuvar kuruldu: unit 731. burada bilim değil, canlı otopsi yapılıyordu. kurbanlar çoğunlukla çinli sivillerdi.

- insanlar buzlu suya batırılıp donma testleri yapıldı.
- gebe kadınlara hastalık enjekte edildi, doğmamış bebekleriyle birlikte iç organları çıkarıldı.
- denekler bombalarla patlatıldı. patlama şiddeti ve parçalanma analizi yapıldı.
- kalp, karaciğer, akciğer gibi organlar anestezi olmadan canlı canlı çıkarıldı.
- kimyasal silah testleri için insanlar çöl ortasına bırakıldı.

bir doktor şöyle dedi:
“insan vücudunu açmak, makine söküp takmak gibiydi. zamanla alışıyorsun.”
ve sonra olan şu oldu: savaş bitti. ama adalet yerini bulmadı.

abd’nin “bedel” karşılığı sessizliği

amerika birleşik devletleri, unit 731’in tüm araştırma verilerini almak karşılığında, bu vahşeti gerçekleştiren doktorları ve askerleri affetti. shiro ıshii, bu birimin başındaki isimdi. yüz binlerce insanın ölümüne neden olan deneylerin baş sorumlusuydu. ama savaş sonrası mahkemeye çıkarılmadı. tokyo’da, emekli bir bilim insanı olarak hayatına devam etti. hiçbir japon yetkili bu olaylardan dolayı idam edilmedi.

sessizliğe karşı sinemanın isyanı

japonya, bu olayları uzun yıllar görmezden geldi. ders kitaplarında yer verilmedi. ama dünya sessiz kalmadı.

- city of life and death (2009): siyah beyaz ama ruhu kan rengi bir film. nankin’in kabusunu anlatıyor.
- the flowers of war (2011): christian bale’in canlandırdığı karakterle, kiliseye sığınan kadınların hikayesi.
- nanking (2007): belgesel. mektuplar, tanıklıklar, fotoğraflar.
- john rabe (2009): naziliği reddeden bir adamın, insanlığı kurtarmaya çalıştığı hikaye.

kelimeler bile yetersiz kalır ama yazıldı
- “the rape of nanking” – ıris chang: batı'nın gözünü açan kitap. yazar bu kitabın ağırlığıyla baş edemeyip intihar etti.
- “the good man of nanking” – john rabe: günlükler, gerçekliği tokat gibi yüzümüze çarpar.
- “factories of death” – sheldon harris: unit 731’i bilimsel verilerle anlatır.
- “unit 731” – peter williams & david wallace: belgelerle desteklenen, resmi tarih yalanlarını parçalayan bir kitap.

bugün ne değişti?

çin unutmadı. her yıl 13 aralık’ta ülke genelinde sirenler çalıyor, nankin’de yas tutuluyor. japonya mı? hâlâ net bir özür yok. bazı sağcı siyasetçiler “abartılıyor” diyor. hâlâ bazı ders kitaplarında bu katliamdan hiç söz edilmiyor. ama çin halkı bunu sadece bir tarih sayfası olarak değil, taşlara kazınmış bir yara olarak hatırlıyor.