Japonya Sokakları Etrafta Pek Çöp Kutusu Olmamasına Rağmen Neden Çok Temiz?

Turist olarak Japonya'ya gidenlerin ilk dikkatini çeken şeylerden biri ülkenin çok temiz oluşu.
Japonya Sokakları Etrafta Pek Çöp Kutusu Olmamasına Rağmen Neden Çok Temiz?

japonya'daki bu durum, tahmin edilmesi zor olmayacağı üzere, halkın çevreyi temiz tutmaya çalışması ve temizlik görevlilerinin işlerini ciddiye alarak yapmasından kaynaklanmaktadır. türkiye'de âdet, etrafta onlarca çöp kutusu olsa dahi çöpleri çevreye atarak, ağaçları pet şişe, teneke kutu, kağıt mendillerle gübreleyerek daha hızlı büyümelerini sağlamaktır. ancak gelin görün ki japonların tarımsal biyoteknoloji bilgileri türkler kadar iyi olmadığından, etrafta çöp kutusu olmadığında çöplerini en yakın çöp kutusuna kadar çantalarında veya ceplerinde gezdirirler.

japonya'da bir yere çöp kutusu koymak ile atm koymak veya benzin istasyonu kurmak hemen hemen aynı derecede planlama ve koordinasyon isteyen bir bürokrasi sürecinin sonucunda gerçekleşir. yani bir yere çöp kutusu koymak demek, o çöple ilgilenecek iş gücü ve sorumluluğu da beraberinde getireceği için, işletmeler ve/veya belediyeler sorumluluklarını alabileceklerinden fazla çöp kutusu koymazlar.


şirketler ve diğer kurumlar da çevreyi koruma işine özen gösterirler ve her fırsatta bu yeşil işletme politikalarını halka aşılamaya çalışırlar. türkiye'deki alışveriş merkezlerinde kasada bedavaya verilen poşetler, japonya'da 2 yen civarında satılmaktadır. bu da insanları, çevreye zararlı naylon poşet kullanımı yerine evlerinden getirdikleri çantaları veya fileleri kullanmaya yönlendirir. bununla birlikte mağazalarında plastik poşet bulundurmayan bazuı alışveriş merkezleri ve süpermarketlerdeki kasiyerler, müşterilerin poşet istemeleri hâlinde geri dönüştürülebilir kâğıt torbaları yine cüzi bir ücret karşılığında verirler.

ayrıca japonya'da öyle sağdan soldan bulduğunuz herhangi bir poşetine içerisine elinize geçen her şeyi koyarak çöpe atamazsınız. vilayetten vilayete kurallar büyük ölçüde değişebilmekle birlikte genelde japonya'da çöp poşetleri, içine konabilecek çöpün cinsine, boyutuna ve ağırlığına göre para ile satılır ve bunların haricinde herhangi başka bir torba ile çöp atmak yasaktır. yemek artıkları da gelişigüzel atılamadığından, bunlar için normal çöp poşetlerinden farklı torbalar kullanmak gerekir. eğer çöplerinizi kurallara uymadan atarsanız, çöpçüler hiçbir çöpünüzü almayarak sizi cezalandırır. eğer bir apartmanda yaşıyor ve çöplüğü başka hanelerle ortak kullanıyorsanız, kendinizle birlikte diğer insanları da mağdur edersiniz.


restoranlar da aynı şekilde yemek atıklarını para ile satın aldıkları poşetlerle atmak zorunda olduklarından, çevreyi (ve daha çok bütçelerini) korumak amacıyla "temiz tabak" kampanyası uygulamaktadır. özellikle sınırsız açık açık büfelerde (tabehoudai/baikingu) görülen bu uygulamada, eğer bir müşteri tabağına aldığı yemeğin hepsini yemeyip artık bırakırsa, tabağında bıraktığı yiyecekleri "her şey dahil" fiyatından ayrı ayrı ödemek zorunda kalır.

tabii japonlar üstün ırk olmayıp, bu geri dönüşüm alışkanlığı da japonların genlerinde yazılı olmadığından, önce aile içinde sonra da okullarda sıkı bir biçimde uygulanarak insanların geri dönüşümü içselleştirmeleri sağlanır. okullarda öğrenciler, kendi sınıflarının çöp kutularına çöplerini; genel çöp (kalemtraş artığı, mendil vb.) ve geri dönüşüm atıkları (cam, teneke, kâğıt vb.) olarak kabaca ayrıştırarak attıktan sonra, günün sınıf nöbetçileri bu çöpleri okulun çöplüğüne götürerek, camları cam kutusuna, plastikleri plastik kutusuna gibi daha ince şekilde ayrıştırırlar. günlük hayatta çöp ayrıştırma işi, bir tık daha ileri giderek çılgınlık seviyesine ulaşır. öncelikle japonya'da, türkiye'de sık sık yapıldığı gibi kola veya meyve suyu şişesinin içine cips, gofret, çikolata ambalajı sokarak çöpe atmak demek "ben linç edilmek istiyorum" demenin alternatif bir yoludur. strafor, kâğıt veya plastik kutular içinde satılan yiyecekler, yendikten sonra kutularının içleri suyla çalkalanır ve ardından ait oldukları çöp kutusuna atılır. çöp kutuları daha geç dolsun diye, teneke kutular ve plastik şişeler elle veya ayakla ezilerek hacimleri mümkün olduğu kadar azaltılır. elinizdeki konserve kutunun üzerindeki "alüminyum" ibaresini okumayıp "ben onu metal sandım ya" diyerek metal bölümüne atarsanız ensenize şaplağı yersiniz.


türkiye'de plastik ayrıştırma kutusunu geçtim, bazen herhangi bir çöp kutusuna atmaktan dahi imtina edilen en basit su şişesini bile ayrıştırmak, meşakkatli bir iştir. su şişesinin üstündeki marka ve diğer bilgilerin yazılı olduğu vinil denen kâğıdımsı plastik maddeyi sökerek, vinil bölümüne; kapak ve ilk aldığınızda kapakla birleşik olan ve kapağı çevirdiğinizde "çıt" ederek kopan kapağın altındaki plastik bölüm çıkartılarak (elle çıkartmaya çalışınca can yaktığından genelde tırnak makası ile keserek çıkartılır), plastik bölümüne atıldıktan sonra, geriye çırılçıplak kalan pet şişe, ezilerek pet bölümüne atılır. yani bir su şişesinin üzerindekiler bile, üç adet farklı maddeden yapılmış olduğundan ait oldukları üç farklı yerlere atılır. bazı vilayetlerde üç-dört ayrı çöp türü varken bazılarında ipin ucunu kaçırıp yirmilere-otuzlara çıkan sayılar görülebilir. türkiye'de sadece çevre mühendislerinin bildiği bu temel bilgileri japonya'da küçük çocuklar dahil hemen hemen herkes bilir ve uygular. malzemelerin üstündeki her şeyin, hangi madde olduğu yazsa bile bazen o madde için özel bir ayrıştırma kutusu yoksa kriz bile çıkabilir. internette, insanların birbirlerine soru sordukları yahoo gibi sitelerde "paketin üzerinde böyle yazıyor ama nereye atmam en uygun olur?" şeklindeki soruların altında uzun uzun tartışmaların döndüğü bile gözlemlenebilir.