Joker Efsanesini Muhtemelen En Çok Besleyen Çizgi Romanlardan Biri: Batman The Killing Joke

Yayınlandığı Mart 1988'den beri bir kült haline gelen Batman hikayesini inceliyoruz.
Joker Efsanesini Muhtemelen En Çok Besleyen Çizgi Romanlardan Biri: Batman The Killing Joke

hiç gülmeyen adamı güldüren şaka

kurgu kahramanların başarısı çoğu zaman düşmanlarının kalitesine bağlıdır. denir ki kötü adam ne kadar başarılıysa, kahraman da o kadar başarılıdır. bu bağlamda batman’in dünya çapındaki ün ve başarısında, en büyük düşmanı, “suçun palyaço prensi” joker’in de büyük payı vardır.

ilk defa 1940 yılında, batman’in ilk sayısında ortaya çıkan joker, sadece çizgi roman dünyası için değil, sinema için de önemli bir ikondur. joker rolü her zaman olağanüstü ciddiye alınır ve aktörlerin bu rolde sergilediği performanslar kariyerlerinin zirve noktaları arasında yer alır. 1989 yapımı batman filmiyle jack nicholson, 1992 yapımı batman the animated series ile mark hamill ve 2008 yapımı the dark knight ile heath ledger, bu rolde performans sergilemiş birçok aktör ve ses sanatçısı arasından öne çıkan isimler. 2019'da vizyona giren “joker” filminde role bürünerek oyunculuk kariyerinin zirve performansına imza atıp, en iyi erkek oyuncu oscar’ını kazanan joaquin phoenix sayesinde joker karakteri, popüler kültürdeki güçlü konumunu tekrar tazelemiş oldu. o halde, joker denince en önemli çizgi romanlardan olan “the killing joke (öldüren şaka)”ya yeni bir bakış atmak için uygun bir zaman.


1939 yılında ilk ortaya çıktığında ve takip eden on yıllar boyunca, batman karakteri aslında bugün bildiğimizden farklıydı. bugün zihinlerimize yerleşmiş olan karanlık, sert, ciddi batman imajı aslında 1970’lerde, yazar dennis o’neil ve çizer neil adams sayesinde ortaya çıkmaya başlamıştı. frank miller’ın “the dark knight returns” ve “year one” gibi hikayeleri ile bu durum 80’lerde artarak devam etti. nihayet 1988’de, the killing joke ile batman en karanlık, gerçekçi ve psikolojik açıdan derinlikli hikayelerinden birine sahip olmuş ve karakterin söz konusu güncel imajını iyice pekiştirmişti. the killing joke için “en sevdiğim çizgi roman, hatta sevdiğim ilk çizgi roman” yorumunu yapan yönetmen tim burton’ın çektiği 1989 yapımı batman filmi ve filmden esinle yayınına başlanan batman the animated series çizgi dizisi ile artık “karanlık batman” kolektif bilincimize girmiş bulunmaktaydı.

1943'te Batman, alıştığımızdan biraz daha farklıydı.

kötü adamlar her zaman kahramanlardan farklı özelliklere sahiptir ama batman-joker örneğinde bu kontrast son seviyeye ulaşmış durumdadır. batman ciddidir, gülmez, joker ise bir palyaçodur ve yüzünden gülümseme hiç eksik olmaz. batman karalara bürünmüştür, joker ise beyaz tenlidir ve renkli kıyafetler giyer. batman’in kökeni bellidir, okur ona ve geçmişine dair her detayı bilir, fakat joker hakkında hiçbir şey bilmeyiz. buna joker’in kendisi de dahildir; “bazen bir şekilde hatırlıyorum, bazen başka şekilde... eğer bir geçmişim olacaksa, çoktan seçmeli olmasını tercih ederim” der ve her defasında farklı bir orijin hikayesi anlatır / uydurur. işte bu durum, joker’i bu kadar özel kılan özelliklerden belki en önemlisidir: karakterin anonim geçmişi, bu konuyu ele almak isteyen yazarların yaratıcılıklarını sonuna kadar serbest bırakıp, her defasında farklı bir hikaye ortaya çıkmasına vesile olurken, okur ise karakterin geçmişindeki boşlukları kendi zihninde istediği gibi doldurabilme opsiyonuna sahiptir.


the killing joke da işte bu “joker’in orijini” hikayelerinden biridir

diğer orijin hikayeleri gibi burada da joker’in “gerçek” geçmişini anımsayıp anımsamadığı muallaktadır fakat başka birçok macerada da bu versiyona atıflar yapılması sebebiyle gerçeğe en yakın versiyonun bu olduğu sonucuna varılabilir.

karaktere bir köken yaratmak için, 1951’de yayınlanan “the man behind the red hood!” adlı hikayeden esin alan yazar alan moore’un motivasyonu, batman ve joker arasındaki farklılıkların yanı sıra, benzerliklerine de vurgu yapmaktır. moore’un metni, brian bolland’ın çizimleri ve john higgins’in renklendirmesiyle hayat bulmuş ve çizgi roman ilk defa 1988 yılında bir “one-shot (tek sayılık çizgi roman)” olarak yayınlanmıştır. 1989’da “en iyi grafik albüm” dalında eisner ödülünü almış olan çizgi roman, kritiklerce, üretilmiş en iyi grafik romanlardan ve en iyi joker / batman hikayelerinden biri kabul edilmiştir. ününe paralel olarak, günümüze kadar the killing joke’un pek çok farklı edisyon ile yeni baskıları yapılmıştır. grafik roman ülkemizde ilk olarak 2008 yılında baykuş yayıncılık tarafından, 2015’te ise jbc yayıncılık tarafından türkçe’ye kazandırılmıştır. jbc yayıncılık, sert kapak ve karton kapak edisyonlarına ek olarak “absolute” edisyonunu da (dc comics’e özgü bir prestij baskı formatı) basmış ve böylelikle öldüren şaka, aynı dönem basılan batman: kara ayna ile birlikte ülkemizde absolute formatında basılan ilk çizgi roman olmuştur.

Uyarı: Spoiler içerir.
Absolute Öldüren Şaka

the killing joke’da anlatı, şimdiki zaman ve flashback’ler vasıtasıyla geçmiş olmak üzere birbirine paralel giden iki akışa sahiptir. geçmişteki sahnelerde joker’in, stand-up komedyeni olmak için işinden istifa etmiş bir kimya mühendisi olduğunu görürüz. komedyenlikte başarısız olması üzerine geçim derdine düşer ve hamile eşi için endişelenmeye başlar. bunun üzerine son çare olarak suç dünyasına girmeye karar verir. bu süreçte polislerden karısının ve doğmamış çocuğunun bir kazada öldüğü haberini alır. bu travmatik haberin etkisiyle yasa dışı aktivitesinden çekilmek istese de ortaklarınca devam etmeye zorlanır. saflığı sebebiyle suçlularca bir maşa olarak kullanılır ve bir zamanlar çalıştığı kimya tesisindeki bir suç girişimi esnasında batman’in müdahalesi üzerine kimyasal sıvının içine düşer. kimyasal sıvı, yüzünü beyaz, dudaklarını kırmızı, saçını yeşil yapmış ve suratına zoraki bir sırıtma kondurmuştur. işindeki başarısızlık, fakirlik, ailesinin kaybı, suçlularla olan deneyimi ve batman’le olan korku dolu karşılaşmasının üzerine fiziksel görüntüsü de bozulunca akli dengesini tamamen kaybeder ve yeni personası olan “joker” doğar.

şimdiki zamandaki hikaye ise joker’in bir iddiasını batman’e kanıtlama çabası üzerine olmasından dolayı felsefi bir tadı vardır: joker, yeterince travmatik tek bir günün, her insanı delirteceğini kanıtlamak istemektedir. bunun kanıtlanması demek, medeniyet / modern insan ve delilik / suç arasında sadece tek bir güçsüz bariyer, tek bir gün olması ve dolayısıyla, batman’in savunduğu ve uğruna savaştığı sistemin bir yalan olduğunun kanıtlanması demek olacaktır. joker, batman’in ortaya çıkmasına sebep olanın da “kötü geçmiş tek bir gün” olduğu teorisini geliştirerek, gerçek kimliğini bilmediği batman hakkında isabetli bir tahminde bulunur. joker, planını uygulamaya koymak üzere gotham şehri polis şefi james gordon’u terk edilmiş bir sirkte alıkoyar ve kızı barbara gordon’u da alet ettiği bir dizi zihinsel işkenceler yaparak onu delirtmeye ve iddiasını kanıtlamaya çalışır. bu süreçte, batman, joker’in izini bulup james gordon’u kurtarmak ve joker’i alt etmek için uğraş verir. fakat batman’in bu seferki mücadelesi fiziksel bir aksiyondan ziyade daha çok zihinsel düzlemde gerçekleşmektedir zira batman olay yerine vardığında, gordon onun joker ile “kitabına uygun” bir şekilde mücadele etmesinde ısrar eder. durum bu noktadan sonra, sistematik medeniyetin / devletin, kaos ve delilik karşısındaki imtihanına dönüşür.


eserin finali de iki karakter arasındaki ilişki bakımından oldukça çarpıcı sekanslar içermektedir

aralarındaki yıllardır devam eden çekişme bu şekilde sürüp giderse nihayetinde birinin ölümü ile sonuçlanacağından emin olan batman, joker’le barış yapmak ister ve onu rehabilite etmeyi önerir. joker bu teklif karşısında oldukça şaşırır ve ilk defa, kısa bir anlığına, batman ile aralarında samimi bir diyalog geçer. joker, artık kendisi için çok geç olduğunu belirterek batman’in teklifini reddeder. tüm bu olanlar joker’in aklına bir fıkra getirmiştir:

akıl hastanesindeki iki arkadaş, kaçmak üzere plan yaparlar. ilk hasta çatıdan çatıya atlayarak kaçmayı başarır fakat diğer hasta atlamaktan korkar. ilk hasta, el fenerini açmayı teklif eder, böylelikle arkadaşı ışığın üzerinden yürüyüp karşıya geçebilecektir. bunun üzerine arkadaşı şöyle cevap verir: “beni deli mi sanıyorsun? ben yolun yarısındayken feneri kapatırsın!”

fıkradaki iki akıl hastası elbette batman ve joker’i sembolize etmektedir. el feneri ışığının üzerinden yürümenin teklif edilmesi, batman’in joker’i rehabilite etmesi ihtimalinin ne kadar gerçek dışı olduğunu, akıl hastasının bu teklife verdiği cevap ise, joker’in insanlığa dair tüm güvenini kaybettiği için batman’in teklifine ve iyi niyetine asla güvenemeyeğini sembolize etmektedir. fıkrasını bitiren joker, bilindik kahkaha krizlerinden birine girer fakat beklenmedik bir şey olur: batman de onunla birlikte kahkaha atmaya başlar. hiç gülmeyen dedektif, kahkaha atmaktadır. sirenleri çalan polis arabaları yaklaşmakta ve yağmur yağmakta iken, batman ve joker, adeta birbirlerine sarılmış bir vaziyette kahkahalarına devam ederler. son kareler, düşen yağmur damlalarını gösterir ve hikaye sona erer. kimileri hikayenin sonunda batman’in joker’i öldürdüğünü iddia ederken, kimilerince ikili sadece yıllar boyu süren savaşlarını sağlam bir kahkaha ile nihayetlendirirler. hikayenin sonu, okurun yorumuna açıktır.

her ne şekilde bitmiş olursa olsun, joker iddiasını kazanamamış olsa da, farkında olmadan başka bir şeyi kanıtlamıştır: batman’in de en az kendisi kadar deli olduğunu. yetişkin bir adam olmasına rağmen yarasa kostümü giyip geceleri damdan dama atlayan batman’in akli dengesi de mücadele ettiği suçlularınki gibi bozuktur ve tüm bunlara “kötü geçirdiği tek bir gün” sebep olmuştur. bu bağlamda, joker kısmen de olsa haklı çıkmıştır, denebilir.

Spoiler'ın sonu.

the killing joke, batman ve joker arasındaki kahraman-kötü adam ilişkisindeki başarının, aralarındaki zıtlıktan olduğu kadar, benzerliklerinden de kaynaklandığını göstererek, iki karakter arasındaki düalizmin ve dinamiklerin derinlemesine bir analizini sunmuştur. batman, ailesini kaybetmenin travmasından, adalet dağıtarak bir anlam çıkarmaya çalışırken, joker ise hayatın absürtlüğünü ve rastgele adaletsizliğini yansıtmaktadır. yöneldikleri istikamet ve hayat görüşleri farklı olsa da, ikisinin de çıkış noktası aynıdır. adaletin farklı taraflarında dursalar da, en nihayetinde iki karakter de delice bir kahkahanın içinde kendilerini kaybetmiş, birbirlerini bulmuş ve “tek” olmuşlardır.