Kabustan Rüyaya: Türkiye'nin 2016 Avrupa Şampiyonası Yolu

Çok çok zor oldu fakat başardık. Ama ne başarmak, ne yollardan geçmek, ne moral bozmalar. Resmen kabustan rüyaya bir yol izledik elemeler boyunca. Peki neler yaşandı? Tam umutlarımız tükendi derken nasıl başardık? Gelin, tekrar hatırlayalım.

9 Eylül 2014 | Türkiye - İzlanda (EURO 2016 Elemeleri İlk Maçı)

Çek Cumhuriyeti, İzlanda, Hollanda, Kazakistan ve Letonya ile aynı grubu paylaşan türkiye, elemeler öncesi otoriteler tarafından hollanda'nın ardından grubun ikinci favorisi olarak görünüyordu. 

Fakat işler hiç de iyi başlamadı. ilk maçında İzlanda ile deplasmanda karşılaşan millilerimiz şok bir skorla sahadan 3-0'lık mağlubiyet ile ayrılıyordu.


euro 2016 elemelerindeki ilk maçımız.

tanım: milli takımımızın eleme grubuna yenilgiyle başladığı maçtır.
tek tek ve genel değerlendirmem ise şöyledir (evet hepiniz soluklarınızı tutmuş benim eyyorlamamı bekliyordunuz)

onur kıvrak: yıllardır türkiye'nin en iyi kalecisi olduğunu söyler dururum. volkan demirel ceza aldığı ve kamuoyunda gözden düştüğü için kadroya alınmadığı için onur birinciliğe yükseldi ve bu bana çok koyuyor. ama dün bir kez daha performansının volkan'ın çok üzerinde olduğunu gösterdi. yediği gollerin sadece sonuncusunda hatası vardı; onda da şok geçirip tutuklu kaldı, o kadar olur. ikinci goldeki ilk şutu o açıdan avucunun içiyle çıkardı, bırak türkiye'yi bunu bu şekilde çıkarabilecek dünyada bile az sayıda adam var.

ömer toprak: son zamanlarda semih kaya ile birlikte en güvendiğim savunmacı kendisi ama gereksiz kartlar görerek takımını yalnız bırakması kabul edilebilir değil.

ersan gülüm: henüz milli takımda ilk 11'de çıkmaya hazır olmadığını gösterdi dün akşam. yedekten belki ama yine de iyi niyetli adam, seviyorum.

gökhan gönül: caner ve arda'yla birlikte sahaya bir şeyler koymaya çalışan üçüncü isimdi. 

caner erkin: gökhan ve arda'yla birlikte sahaya bir şeyler koymaya çalışan üçüncü isimdi. 

mehmet topal: üstüne düşeni yaptı, ne eksik ne fazla. ömer toprak'ın kırmızısından sonra onun yerine bek'e geçebilirdi.

hakan çalhanoğlu: bu adama şimdilik sonsuz kredim var. milli takıma çok büyük katkı sağlayacağını düşünüyorum. yıldıray kadar umutluyum sözlük bak o derece. maça da daha erken dahil olmalıydı.

emre belözoğlu: keşke dün akşam sahada ne yaptığını anlasaydım. her şeyi geçtim, sırf kaptan olarak bile en ufak inisiyatif almadın. yazıklar olsun.

selçuk inan: üzerine düşenin bir tık fazlasını yaptı ama maalesef daha fazlasını yapması lazımdı. ilerde yalnız kalan arda'ya destek olmasını ve liderlik yapamayan emre'nin yerine daha fazla takımı organize etmesini beklerdim, olmadı.

ozan tufan: bu adamın adını ilk defa duydum. nerede oynar ne yer ne içer bilmiyorum bile ama yeni yüzler görmek her zaman iyidir. kendi adıma hoş geldin.

arda turan: caner ve gökhan'la birlikte sahaya bir şeyler koymaya çalışan üçüncü isimdi.
olcan adın: her ne kadar iyi niyetli olsa da günün de değildi. ayrıca yeteri kadar topla buluşamadığı düşüncesindeyim.

mustafa pektemek: geriye düştüğümüz bir maçı çevirmek için pektemek'i sokuyorsak oyuna bece zaten bitmişiz. pişmesi lazım bu adamın, mevlüt erdinç hem kişisel hem milli kariyerinde daha tecrübeliyken niye bu adam, anlamak mümkün değil..

burak yılmaz: seni de, seni kadroya alanı da, sana tahammül edeni de anlayamıyorum arkadaş. kendisi, galatasaray'ın ve milli takım'ın gol yollarında bu kadar etkisiz kalmasının ortak sebebi olabilir mi acaba, hiç mi düşünülmüyor bunlar? nerede umut bulut? nerede cenk tosun? nerede kerim frei? nerede mevlüt erdinç? gerçi aradığım adamlara baka ama hepsi de bundan iyidir.

türkiye: sahaya sürülen 11'le ilgili bir iki eleştirim var. yukarıda yazdığım gibi bence ersan hazır değil ve kronik eleştirim de burak'la ilgili olan. bana göre yedekte kalmalı, skor rahatlayınca girmeli, zira baskıyı kaldırabilen bir yapısı yok. (bana kalsa hepten oynamamalı ya neyse). kadro seçimi yine fena olmasa da saha içi yayılmamızda büyük sorunlar vardı. oyuncuların araası çok kopuktu. olcan sağ tarafta biraz gezindi, gökhan bile daha büyük boşluklar buldu. ama o kadar koşunca da yoruldu. bu taraftan caner de orta saha gibi oynadı adeta ama o da arda'nın önde oluşan boşluğa kayması yüzünden oldu, yani taktiğimizin bir parçası değildi belli ki. iki üç tane şutumuzun dışında pozisyonumuz yok. ayrıca biri şut çekerken diğerleri kaleye sırtını dönüp geri dönmeye başlıyor, tesadüfen top sekse kaleciden tamamlayacak adam yok. paslar etkisiz, yaratıcı tek bir pas yok. sadece burak'ın kaçırdığı pozisyon fazlasıyla yaratıcı bir organizasyondu, o kadar. ayrıca 10 kişi kaldıktan sonra da sistemi aynı tutmaya çalışmak garip geldi bana. 3-4-2'ye dönsek ne kaybederdik? hezimete mi uğrardık? zaten 1-0 gerideyiz, attık attık, atamadık, yesek de bir şey olmazdı. ama sen defans yapmaya çalışırken 3-0 geriye düş. daha mı onurlu oldu böylesi. leverkusen'de, atletico madrid'de, türkiye'nin önde gelen takımlarında oynayan bir sürü adam var. sorun kalite değil yani. vizyon eksikliğimiz var, hem de fazlasıyla. ve de aynı şekilde ruh eksikliği. kimse savaşmıyor, kimse kıçını kaldırmıyor. herkes sabit dururken, sadece topu ayağına alan koşarken nasıl adam eksiltebiliriz, nasıl gol atabiliriz, nasıl maç kazanabiliriz? izlandalı futbolcular bir an yerlerinde durmadı, hep pozisyon aradı.

bu şekilde elemeleri bir şekilde geçebiliriz belki ama bu futbolla avrupa şampiyonası'nda adamı rezil ederler. gerçi şampiyona fransa'da oynanacak. orada da pekala oyunumuzu etkileyecek ve kamuoyuna bahane olarak yutturulacak bir rüzgar eser, öyle değil mi..

10 Ekim 2014 | Türkiye - Çek Cumhuriyeti (EURO 2016 Elemeleri 2. Maçı)

İkide sıfır! 

Gruptaki ikinci maçımızda Çekk Cumhuriyeti ile karşılaşıyoruz. Umut'un golüyle öne geçmemize rağmen kendi evimizde Çekler'e 3 puanı hediye ediyoruz.


2-1 yenildiğimiz maç.

13 Ekim 2014 | Türkiye - Letonya (EURO 2016 Elemeleri 3. Maçı)


Grupta aldığı art arda iki mağlubiyetle puan kaybına tahammülü kalmayan millilerimiz, grubun 3. maçında Letonya'ya konuk oluyor ve 47. dakikada Bilal Kısa'nın harika golüyle öne geçmemize rağmen sahadan 1-1'lik beraberlikle ayrılıyordu.


1-1 biten maçtır.

1-letonya hayatımda gördüğüm en kötü ve en demode futbol oynayan takım. hücum prensipleri topu havaya dikerek ileri doğru atmak. kafayı gözü parçalamayı göze alan ve koşmayı seven bir forvetin nadir bir fırsat bulup gol atmasını bekliyorlar. ve biz bu takımı yenemedik. az daha da yeniliyorduk.

2-hücumdaki sorun herkesin bir şeyler yapmayı birbirine bırakması oldu. birinin çıkıp bir şeyler yapmasını bekleyerek maçı bitirdik.

3-bizde bilal kısa ve yine ozan tufan iyi oynadı. letonyada kaleci iyiydi.

4-rangers taraftarı hakem fatih altaylının dediğinin aksine kötü değildi. penaltı doğruydu, kartlar doğruydu.

5-fatih terimin sağa sola atar yapmasından, tuhaf konuşmalarından, jest ve mimiklerinden, oyunculara sürekli bağırıp çağırmasından tiksindik. bir hesap yapalım, göndermek daha ucuzsa gönderelim. bu adamla ne çok zaman kaybettik yahu.

6-fatih altaylıyı yorumcu olarak seçen zihniyete ben ne diyeyim? bir ara sesi mute yapmayı düşündüm. maçta tek doğru cümlesi vardı, "bizim oyuncular kendilerini o kadar çok yere attılar ki hakemler artık daha zor faul çalıyor" dedi.

16 Kasım 2014 | Türkiye - Kazakistan (EURO 2016 Elemeleri 4. Maçı)


Gruptaki 4. maçında kendi sahasında Kazakistan'ı konuk eden milli takım, Burak Yılmaz (2) ve Serdar Aziz'in golleriyle sahadan 3-1'lik galibiyetle ayrılıyordu.


maçın yayıncı kuruluşu olan show tv'nin tanıtım videolarında "a milli takımımızın kader maçı" olarak lanse ettiği maç. 30 senelik hayatımda brezilya, almanya, portekiz, senegal, hollanda, ingiltere, isviçre, hırvatistan, çek cumhuriyeti... vb. kader maçları görmüş bir birey olarak kazakistan'ın kader mücadelesi olmasına sövmeyeyimde ne yapayım!

hürriyet'in haberine göre ısınmak için sahaya çıkan volkan demirel, yapılan protesto nedeniyle tekrar soyunma odasına gitmiş. anlaşılan gergin bir maç olacak, milliler yenilirse ortalık karışır.

Volkan Demirel, maç öncesi seyircilerle bir gerginlik yaşayıp sahayı böyle terk etmişti
Kazanmamıza rağmen oynanan futbol kimseye umut vermiyordu.

milli takımımızın çok boktan oynadıgını düşündüğüm maç.

28 Mart 2015 | Hollanda - Türkiye (EURO 2016 Elemeleri 5. Maçı)


Gruptaki 5. maçında Hollanda'ya konuk olan millilerimiz, Burak Yılmaz'ın golüyle öne geçmesine rağmen 90+2'de Huntelaar'ın golüne engel olamıyor ve galibiyeti son anda kaçırıyordu.


milli takım için hayat memat maçıydı, tam uçurumdan yuvarlanırken can havliyle son bir dal bulup tutunmuşken son anda wesley'mizin acımasız bir darbesiyle aşağı yuvarlandığımız maç.
teknik taktik bi tarafa da bu milli takım-fatih terim olayında çok fazla kötü enerji var. bu 90+'larda yenen, atılan goller filan hep bundan. yoksa şu maçı çok rahat alabilirdik, ben hayatımda bu kadar zayıf bir hollanda görmedim. yazık oldu, bundan sonra bu gruptan çıkarsak da ki hâlâ şansımız var ama gerçekten mucize olur, ve ünlü bir türk teknik direktörün deyişiyle, imkansız diye bir şey yoktur, mucizeler biraz zaman alır.

Hollanda karşısında kaçan galibiyet umutlarımızı az da olsa yeşertirken, ''İmkansız diye bir şey yoktur.'' cümlesini tekrar hatırlamaya başlıyorduk.

3 Eylül 2015 | Türkiye - Letonya (EURO 2016 Elemeleri 7. Maçı)


Artık her maçı çok kritik olan ve grupta puan hesapları yapan milli takımımız için bir başka kritik viraj daha gelmişti. Gruptaki 7. maçında Letonya'yı konuk eden milli takım, sayısız gol pozisyonundan yararlanamadığı maçta Selçuk İnan'ın golüyle öne geçmesine rağmen, 90+1'de gelen gole engel olamıyor ve bu çok kritik maçta sahadan 1-1'lik beraberlikle ayrılıyordu.


mutlak kazanılması gereken 3 puan...
geç gelen gol...
son dakikada yenen gol...
önce sevinç, ardından hüzün...
kaybedilen iki puan...

biz beşiktaşlılar olarak bu kanser vakasına aşinayız. kolay atlatırız. fb, gs'liler düşünsün.

6 Eylül 2015 | Türkiye - Hollanda (EURO 2016 Elemeleri 8. Maçı)


Kim bilebilirdi ki grubun mutlak favorisi olarak gösterilen bu iki takımın, elemelerin sonuna doğru grup üçüncülüğü için çok kritik bir maça çıkacağını. Doğrusu kimse tahmin edemezdi böyle bir şeyin olabileceğini fakat oldu. 

Ancak kimsenin çok fazla beklemediği bir şey daha oldu; milli takımımız harika bir futbol oynayarak bu ölüm kalım maçından 3-0'lık galibiyetle ayrıldı ve son maçlara girilirken avantajı Hollanda'dan geri aldı. Gollerimiz ise Oğuzhan, Arda ve Burak'tan geldi.


(bkz: final niteliğinde karşılaşma)

letonya'dan şans eseri 1 puan alan takımın kazanması beklenen maç. işte bu pozitif bakışa bayılıyorum. robben de yokmuş oh kesin 3 puan.

''man of honor'' çok da haksız sayılmazdı aslında. Süregelen kötü futbol, Letonya karşısında bile alınamayan galibiyet, Hollanda maçı öncesi herkeste bir karamsar hava yaratmıştı. lakin işler öyle olmadı, iyi ki olmadı.

10 Ekim 2015 | Çek Cumhuriyeti - Türkiye (EURO 2016 Elemeleri 9. Maçı)


Üçüncülük mücadelesi verdiğimiz Hollanda'nın 2 puan önünde girdiğimiz son düzlükte Çek Cumhuriyeti'ni Selçuk ve Çalhanoğlu'nun golleriyle 2-0 ile geçiyor, son maç öncesi Hollanda önünde avantajımızı koruyorduk.


türkiye'nin kazandığı taktirde büyük ihtimalle 3.lüğü garantileyeceği ve play-off'lara kalacağı maç olacaktır. 3 puan demek, hollanda her iki maçını kazansa dahi türkiye izlanda maçında 1 puanın bize yetmesi anlamına geliyor. türkiye, izlanda ve hollanda'ya 9. maçlarda 3 puan eklediğimiz taktirde son maçlara şöyle bir puan durumu ile giriliyor:

izlanda 22
çek cum. 19
türkiye 15
hollanda 13
litvanya 4
kazakistan 2

bu durumda izlanda grup liderliğini %99 garantiliyor zira çeklerin lider çıkabilmesi için hollanda'yı deplasmanda yenmesi, izlanda'nın da bize kaybetmesi gerekecek. bu da yetmeyecek, bu galibiyet ve yenilginin toplamda 6 averajdan fazla olması gerekecek(çek farkı + izlanda'nın yediği fark >6).

böyle bir durumda izlanda bizim maça aşırı rahat çıkacak. teorik olarak 1 puan almamız daha da kolaylaşacak. ama bizim kolayı sevmememiz göz önünde bulundurulduğunda bu bizim için avantaj mı yoksa dezavantaj mı bilemedim. yani uzun lafın kısası ne yapıp edip bu maçı kazanmamız gerekiyor işi zora sokmamak için. berabere kalsak bile izlanda galibiyeti durumunda biz yine 3. oluyoruz diğer maçlara bakmadan. her şey bizim elimizde. tek bir ihtimalin olmaması gerekiyor, o da yenilgi. öyle bir durumda hollanda 13 biz olurken biz 12 puanda kalıyoruz. son maçta hollanda çekleri konuk ederken biz de izlandayı konuk ediyoruz. biz böyle bir olasılıkta hollanda'dan daha fazla puan kazanmamız gerekiyor. hollanda kaybederse bize beraberlik de yetiyor, hollanda berabere kalırsa galibiyet mecburi oluyor. hollanda kazanırsa yapacak bir şey kalmıyor.

not: türkiye'nin hollanda'ya ikili averajda üstünlüğü var. eşit puan durumunda ikili averaja bakılıyor. izlanda ve çekler arasında bir üstünlük yok zira ikisi de birer maçı 2-1 kazandı kendi aralarında ama izlanda'nın +6 averaj üstünlüğü bulunmakta ve bu da 2 maçta kapanmayacak kadar çok.

edit: volkan b., şener - aziz - balta - caner, topal - selçuk - ozan, arda - hakan - burak 11'i bekliyorum.

13 Ekim 2015 | Türkiye - İzlanda (EURO 2016 Elemeleri 10. Maçı)


Ve geliyorduk gruptaki son maçımıza. Beraberlik bile grubu Hollanda'nın önünde bitirip Play Off'lara katılma hakkı sağlıyordu fakat bir ihtimal hatta birçok ihtimal daha vardı..
Eğer galip gelirsek ve Kazakistan da Letonya'yı yenerse ve daha binbir türlü ihtimaller gerçekleşirse, kabus gibi başladığımız EURO 2016 elemelerinde en iyi üçüncü olarak euro 2016'ya direkt katılabiliyorduk.

Maçın sonlarına doğru inanılmaz bir şey oldu ve Kazakistan'ın öne geçtiği haberi geldi. bu dakikaya kadar sahada son derece durgun bir görüntü sergileyen milli takım, bu haberle birlikte izlanda kalesine daha çok gitmeye başlamıştı. İşte tam bu anlarda, 89. dakikada sahneye çıkan Selçuk İnan, müthiş bir frikik golüyle bize Fransa kapısını sonuna kadar aralıyordu.


portekiz - danimarka
/ danimarka'nın kazanmaması gerekiyordu.
slovenya - litvanya / slovenya'nın puan kaybetmesi gerekiyordu.
lüksemburg - slovakya / slovakya'nın kazanması gerekiyordu.
polonya - irlanda / polonya'nın kazanması gerekiyordu.
ukrayna - ispanya / ispanya'nın kazanması gerekiyordu.
türkiye - izlanda / türkiye'nin kazanması gerekiyordu.
letonya - kazakistan / kazakistan'ın tarihindeki ilk galibiyetini deplasmanda alması gerekiyordu.

tüm ihtimallerin aynen bu şekilde olması gerekiyordu, bu yedi ihtimalden herhangi biri olmasa biz avrupa şampiyonasına direkt olarak gidemiyorduk.
ama oldu.
oldu!!!

Gelin, o müthiş anı tekrar yaşayalım