Kanseri Erken Teşhis Etmenin Ne Denli Önemli Olduğunu Gösteren Bir Dostluk Hikayesi: "Söz Ver"

Sözlük yazarı "faralya" meme kanseri teşhisi konmuş arkadaşıyla yaşadığı duygu yüklü anları paylaşmış.
Kanseri Erken Teşhis Etmenin Ne Denli Önemli Olduğunu Gösteren Bir Dostluk Hikayesi: "Söz Ver"
iStock.com

daha yeni başladığımız üniversitenin yurdundaki yataklarımızda yatarken kursun yağmuruna tutulmamış zamanlarda, gözlerimizin hayatın gerçeklerine açılmadığı bir yerde, pc'nin, loptopun, internetin, ipod'in iphone'nun. ipad'in, feysbukun, tivittırin olmadığı, boş vakitlerimizde yasaklanmış veya yasaklanmamış kitaplar okuduğumuz, ama daha sonraları kitap okunduğu için apar topar toparlanıp karanlık yerlerde kaybolunduğu zamanlarda oda arkadaşı olmuştuk. annesinin tek kızıydı, senenin sonuna doğru, hem ilerde başımıza gelecekleri anlar gibi olmuş, hem ona nasıl bakacağımızı öğrenmiştik. " yağmur yağıyor, şemsiyeni almayı unutma" "öğlen yemeğe gittin mi?" " bugün hava çok soğuk sarı kazağını giy!"
çok zekiydi, spor yapıyordu, sigaradan nefret ederdi. ama bir gün aşık oldu ve aynı günden itibaren sigara en iyi arkadaşı oldu ve öyle de kaldı.

son görüşmemizden altı ay sonra tekrar aradığımda ilk cümlesi "sen gittiğinden beri başıma neler geldi bir bilsen!" oldu. göğüs kanseri olmuştu. "üçüncü dereceymiş, dördüncü olsaydım kimo yapmayacaklarmışmış" dedi gülerek. en sevdiği, her görüştünüzde gittiğimiz kahvede, yediyüz yıllık çınarın altında anlattı her şeyi; karaciğerinde de tümörler vardı, belki tekrar kimo olacakti. sigarasını çıkardı ve yaktı "biliyorum biliyorum, ama simdi bırakamam" dedi, ve güldü, "kimo olurken içmedim ama, midem çok bulanıyordu".

soğuk ama güneşli bir kış günüydü.o sigara içebilsin diye dışarda oturup titredik. yalnız yaşıyordu, hep evdeydi zaten, "gel seni bir yere götüreyim" dedim, "nereye gitmek istersin?" pierre loti dedi sevincle. "oraya gidelim, hastalanmadan önce kardeşimle gittik, onun motorsikletiyle, çok sevdim" dedi. yol boyunca anlattı, doğma büyüme istanbulluydu ama burayı yeni keşfetmişti, dünyanın en güzel yeriydi ona göre, ben bayılacaktım, nasıl gidileceğini bilmiyordu ama halicin oralardaydı, rahat bulacaktık.

en ön sırada masa bulamadık, ama beni hemen ısrarla parmaklıkların önüne götürdü, "bak bakalım dediğim kadar yok mu?"

Pierre Loti

saçları döküldüğü icin taktığı kırmızı yün beresi ve elinde sigarası ile dururken fotoğrafını çektim, "kızlarına gösterme fotoğrafımı" dedi. "beni böyle hatırlasınlar istemem." her zamanki gibi güzelsin dedim. gülüştük. "kaşlarım daha yeni döküldü, iki gün önce gelseydin hala kaşlarım vardı" kaşlarina yetişemediğim için özür diledim, güldük gene beraber. sigarasını söndürüp bir sigara daha yaktı. "annemin deyimi ile içme şu zıkkımı" dedim. "boşver" dedi. sustuk. "hiç gelmemiştim buraya" dedim, "çok duydum, hep gelmek istedim, ama hic olmadı." gözleri parladı. "sevdin mi" ,"çok sevdim çok. bir dahaki gelişimde gene geliriz."

"geliriz" dedi, gözlerini karşıya dikti, "dünyanın en güzel yeri olduğunu söylemiş miydim? pierre loti oturup kitap yazmış burada, hep yazarlar gelirmiş, çok entelektüel bir yermiş."

ilk sirada bir masa boşaldı hemen ona geçtik. havanın kararmasına yakın kalktık. "yaza geliyor musun" diye sordu.
"belki" dedim.
"gel de gene buraya gelelim, çok sevdim ben burayı"

karşı tepelere baktım, sen olmazsan ben buraya bir daha dünyada gelmem diye düşündüm, pierre loti isterse dünyanın en güzel yeri olsun. "söz ver" dedim, "bir daha geleceğiz" güldü. "kaşlarım da çıkmış olur o zamana kadar"

"söz ver" dedim.
bana sarıldı. "söz" dedi.