Kariyerini Başlangıçtan Finale Kadar Özetleyen Bir Sırayla: Gorillaz'ın En İyi Şarkıları
ben müzikte genelde doğallığı tercih ederim. amfiden gelen cızırtıyı, mikrofonun yaptığı yankıyı, parmağın tel üzerinde gezerken çıkardığı ıslığı, tuşeleri ve atakları net bir şekilde duymayı severim. bu nedenle elektronik tınılarla aram pek iyi değil.
özellikle şu auto-tune denen meret yaygınlaştığından beri yeni şarkıları dinlemek istemiyor canım. herkes birbirinin aynısı ve donuk sesler elde ediyor. siz detone de çalsanız bilgisayar bu do'dur deyince çaldığınız şey kusursuza yakın bir do oluyor. ancak ruh nerede derseniz onun cevabı yok. ki zaten müzik hatalarıyla güzeldir. elektronik imkanların yaratıcılığı da kısıtladığına inanıyorum ben. çünkü bilgisayardaki bir takım görseller size neyin "doğru" olduğunu söylüyor. siz de bu doğrular içinde yapıyorsunuz şarkılarınızı.
ancaaak elektronik müzik eğer yaratıcı insanlar tarafından yapılıyorsa sınırsız kombinasyonun bir araya geldiği dinleyeni kendine hayran bırakan bir hale bürünür. müzisyenler belli kalıplar ve kurallar içine girmediklerinde ortaya gorillaz gibi bambaşka sound'ların birbiri içinde devindiği harika gruplar çıkabilir. gorillaz şarkılarında akustik sound, agresif rap verse'leri, elektronik efektler, akılda kalıcı bas yürüyüşleri ve sakin vokaller birlikte kullanılır. bu nedenle gorillaz hangi türde müzik yapıyor sorusuna bir çırpıda cevap vermek de kolay değildir.
ben de bu farklı grubun şarkılarını yıllardır dinlerim. bir puzzle'ın parçaları gibi grubun başına gelen birbirinden fantastik olayları anlatan klipleri de çevire çevire izlerim. bu nedenle yazımızda kariyerinin başından günümüze kadar örnek şarkılar ile gorillaz nasıl bir grupmuş biraz konuşmak istedim. hazırsanız kulaklıklarınızı takın ve listemize başlayalım.
önce tabii ki yazıyı okurken şarkıları dinlemek isteyenler için listeyi şuraya bırakalım.
1) tomorrow comes today
gorillaz'ın türler arası olduğundan bahsetmiştik biraz önce. listedeki ilk şarkıda da bunu görebiliriz. tomorrow comes today amy winehouse'un you know i'm no good şarkısına benzer davul kısmıyla başlıyor. ondan sonra gorillaz'ın imzalarından olan sakin vokal ekleniyor. şarkının "blues" bir havası da var. ancak blues şarkılarında kullanılan mızıkanın yerine o dokunuşu daha modern hale getirmek için melodika kullanmışlar.
gorillaz sadece bununla yetiniyor mu? tabi ki hayır. şarkının çok ufak bir kısmında yaylılar var. ancak bu dokunuşu fark ettiğinizde şarkının müzikal derinliği iki üç katına çıkıyor. bir de bitişte ıslık kısmı var. bu da sanki yağmur yağmış gecenin üçünde tek başınıza eve dönüyormuşsunuz da sallana sallana ıslık çalıyormuşsunuz gibi bir his yaratıyor insanda.
2) 19-2000
bu şarkıyı ilk dinlediğim zamanlarda nokia, cep telefonu piyasasında fırtına gibi esiyordu. bu nedenle 19-2000'nin temelini oluşturan monofonik loop bana hep 2000'lerin başını hatırlatır. şarkının dikkat çeken bir diğer özelliği de ritme uymayan ancak şarkının akışını da bozmayan efektlerdir. mesela fl studio gibi bir programı açın yeni ses kanalı tanımlayın oraya her sesi ekleyebilirsiniz artık. ancak pes tonlardan başlayıp incelen synthesizer sesi koymak kimin aklına gelir? akıllara gelse bile şarkıyla nasıl bir uyum yakalanır belli değil. gorillaz şarkılarında ise bunu sanki tek bir tuşa basmışlar da şarkı kendi kendine ortaya çıkmış gibi kolaylıkla yapıyorlar.
3) dirty harry
gorillaz evreninin en önemli özelliklerinden biri de burada her şeyin başka bir şeye dönüşebilmesidir. mesela ortadoğu müziği çok karakteristiktir. kendine has makamları ve sound'u vardır. çok eğip bükmeniz mümkün değildir. yirmi tane farklı enstrümanın arasına da koysanız bir ud bir kanun ben buradayım der illaki. bu nedenle başka enstrumanlarla taklit edilmesi de zordur. ancak bu şarkıda synthesizer ile o kadar güzel bir loop yazmışlar ki allah'ın elektrikli enstrümandan çöl atmosferi çıkmış.
şarkının dinamik aralığı da çok geniş. vokaller çocuk korosuyla başlıyor. ancak sözlere bakarsanız bu kısım hayli ürkütücü geliyor. hatta kulak verirseniz "i need a gun" diyen çocuk sesleri baya korku filmi gibi bir durum yaratıyor. bu koronun ardından bootie brown bir askerin savaşta mahvolan psikolojisi hakkında rap yapıyor. şarkı da aynı hareketli altyapıya devam ediyor burada. ancak arada geçen yaylılar ile o sözlerin ağırlığı da dinleyene hissettiriliyor.
4) feel good inc.
metallica'dan konuşup nothing else matters'dan bahsetmemek, iron maiden üzerine laflarken hiç fear of dark dememek neyse gorillaz hakkında liste hazırlarken feel good inc.'i eklememek de o olur sanırım. bu nedenle dördüncü sırada bu şarkı var.
gorillaz'ın şarkılarının kompleks yapılar olduğundan bahsetmiştik. bu tür durumlar içinse şöyle bir denklem var. ya tek bir enstrüman üzerinden kompleks bir yapı kurarsınız (ki çoğu rock grubu riff'ler ve sololar ile bunu gitar üzerinden yapar) ya da gorillaz gibi düzenlemeyi kompleks yaparsınız ama bu sefer de çalınan her bir enstrümanın sade olması gerekir.
hem yapı hem enstrümanlar sade olursa şarkılar sönük kalır. diğer uca gidip hem enstrüman kısımlarını hem de yapıyı kompleks yapmaya kalkarsanız da klasik müzik gibi her şeyin matematikle işlediği bir alana doğru yol almanız gerekir. bu da yine kısıtlanmanıza yol açar. klasik müzikte enstrüman olarak top bile kullanıldı daha önce doğru. ancak en post modern düzenlemede bile bir viyola takımı ile rap verse'lerin bir araya gelmesi zor görünüyor bana.
bu nedenle gorillaz'ın tercihi bahsettiğimiz denklem açısından doğru diyebiliriz. ancak enstrüman kısımlarını sadeleştirdikten sonra yapının ayakta kalması da zor. çünkü bir enstrümanı kısıtladığınızda boşluk oluşmaması için yerine başka başka şeyler doldurmanız lazım.
mesela bu şarkı çalması çok basit bir bass riff'i ve bateri kısmıyla başlıyor ancak rap kısmına gelene kadar kahkaha sesi var, vokalden alınan ikili kayıt var, synthesizer'dan gelen efektler var, hatta rap kısmının başlayacağı yerde sinyal sesi bile var. bu nedenle katman arıyorsanız feel good inc.'in bu alanda bir eksiği yok diyebiliriz.
5) el mañana
elektronik müzik deyince nedense insanların aklına hep hoplamalı zıplamalı şarkılar geliyor. halbuki elektronik ritmlerin üzerine yapılan sakin vokalin güzelliği diye bir şey var. el mañana da bunun en hoş örneklerinden biri.
önceki şarkılarda yaylıların yaptığı desteklerden bahsetmiştik. bu şarkıda ise bu kısım desteği geçip vokaller ile birlikte şarkının ana karakteri haline geliyor.bir de şarkıyı dinlerken temkinli olmak lazım. çünkü çok izole edici bir etkisi var. böyle bazen filmlerde falan ana karakter sabit durur geri kalan herkesin yüzü silüeti falan silinir ya bu şarkıyı dinlerken de öyle oluyorsunuz. bu nedenle halihazırda yalnız hissediyorsanız el mañana'yı üst üste dinlememenizi tavsiye ederim.
6) dare
dare nasıl bir şarkıdır derseniz kısaca gün ışığı gibidir diyebilirim. en yağmurlu günde, canınızın sıkıldığı bir zamanda ya da yorgunken dinleyin o parıltıyı zihninizde hissedersiniz. neden? çünkü normalde moraliniz bozukken dinleyeceğiniz hareketli bir şarkı sinirinizin bozulmasına neden olur. ben burada pestil olmuşum senin anlattığın şeye bak diye düşünürsünüz. dare ise öyle değil. hem hareketli hem de sakin bir altyapısı olduğu için modunuzun yavaş yavaş yükselmesini sağlıyor. böylece başınızdaki kara bulutları bir nebze dağıtmanıza da yardımcı oluyor.
şarkının loop'ları da enstrümanı iki dakika elinize alsanız çalabileceğiniz kadar kolay görünüyor. ancak farklılık burada zaten. bu kadar sade bir altyapıyla normalde basit kalırsınız ancak dare de öyle bir çalışma var ki müzik kulağı aşırı zayıf insanın bile hafızasına kazınır buradaki melodiler.
7) stylo
günlük hayatta acelemiz olduğu için yaptığımız pek çok şeyin keyifli kısmını es geçiyoruz. mesela yemek yiyorsak bir an önce doymak için yiyoruz. bir şey okuyorsak bilgiye bir an önce ulaşmak için uğraşıyoruz. araç kullanıyorsak gideceğimiz yere bir an önce varmak için gaza basıyoruz. ben dahil pek çoğumuz trafikle boğuşmaktan yolculuğun keyfini unuttuk mesela. bu şarkı ise araba kullanmanın keyfini hatırlatıyor hep bana. ne zaman stylo çalsa sağ şeride geçer hızımı keser bruce willis gibi pozlara girerim. üzerimde deri ceket altımda 68 model el camino varmış gibi takılırım. bu nedenle kırmızı ışıkta beklerken david addison gibi kasılan birini görürseniz o muhtemelen benim arkadaşlar.
David Addison: Mavi Ay dizisinde Bruce Willis'in canlandırdığı karakter.
8) on melancholy hill
gorillaz'ın yerleşik kalıplarla oynayan bir grup olduğundan bahsetmiştik. on melancholy hill de böyle bir şarkı. ismine baktığınızda bir el mañana bekliyorsunuz ancak melancholy hill size bunun tam tersi hisler yaşatıyor. çünkü bu bir ayrılık değil bir araya gelme şarkısı aslında. gorillaz kliplerinde ufolardan rap yapan hayaletlere kadar bir yığın garip şey var ancak albümler boyunca aralarda boşluklar olsa da akıp giden fantastik bir hikaye anlatılıyor aslında. bu şarkı da grubun tekrar nasıl bir araya geldiğini gösteriyor. hatırlarsanız el mañana'nın klibinde noodle'ın üzerinde bulunduğu uçan ada çöküyordu. grup elemanları bu andan sonra noodle'ı bulamıyor. stylo'nun klibinde gördüğümüz android noodle'ı da murdoc yapıyor. bu klipte ise orijinal noodle gemiyle, murdoc, android noodle ve 2d denizaltıyla, denizdeki kirlilik nedeniyle dev olan russel da yüzerek grubun yeni merkezi olan plastic beach'e gidiyor. melancholy hill'in ardında yatan mutlu tonların nedeni de tam olarak bu.
9) saturnz barz
bir tekniğin iyi ya da kötü olması kullanıldığı yere göre değişir. mesela bir kaç şarkı çalmak için arkadaşlarınızla toplandınız diyelim. elinizde iki akustik gitar bir tane de cajon olsun. siz böyle tatlı tatlı takılma planı yapıyorken birinin pedal board'uyla gelip vurulan her akora karşılık 20 tane nota bastığını düşünün. ha bunu da sevebilirsiniz ama yeri burası değildir. bunun tam tersi de geçerlidir.
bu şarkıda da buna benzer bir kullanım var. saturnz barz'da vokalleri jamaikalı sanatçı popcaan yapıyor. burada sesi bozacak ve dalgalı hale getirecek kadar ağır bir efekt kullanıyorlar. ancak şarkının alt yapısı o yapaylığı yaratıcı bir noktaya taşıdığı için sizi rahatsız etmiyor bu. ayrıca popcaan'ın ülkesinden kaynaklanan çok özel bir aksanı var. bu da o kadar elektronik sound'un arasına reggea'yi hatırlatan bir tarzın eklenmesini sağlıyor.
10) humility
iyi şarkıların dinleyeni başka yerlere götürdüğü söylenir genelde. mesela bu şarkıyı dinlerken kendimi güney fransa'da hissediyorum, şu şarkıyı dinlerken pelennor çayırlarında yürüyorum gibi yorumlar yapılır. gördüğünüz gibi bu tabirler biraz geniş. humility ise sizi nereye götürdüğü konusunda çok spesifik. zorlarsak cadde ismi bile verebiliriz hatta. mesela pacific avenue, venice beach, california diyebiliriz. siz de google maps'ten bakın şarkının atmosferi tam buraya uygun. zaten klipte de venice beach'ten görüntüler kullanılmış.
listemizde de gördüğümüz üzere türler arası geçişler, yaratıcı yorumlar ve ilk başta uyumsuz görünen bölümlerin füzyonlanması gibi konularda çok başarılı bir grup gorillaz. ayrıca müziğin ötesinde klipleriyle ve önemli müzisyenlerle yaptıkları iş birlikleriyle de öne çıkıyorlar. son bir senedir de arka arkaya single yayınlıyorlar. bu nedenle müziğin saçma sapan insanların elinde oyuncak olduğu şu dönemde gorillaz çöp dolu okyanusun üzerinde yükselen bir ada gibi görünüyor bana. yazıyı da elton john ile yapılan şarkı ile bitiriyorum. hadi kendinize iyi bakın...