Kendini Filistinli Gibi Tanıtan Lübnanlı Dolandırıcı: Youssef Khater’ın Akılalmaz Hikayesi
youssef khater, 19 mart 1978 doğumlu lübnan kökenli danimarkalı bir göçmen, ancak dünya pekte kendisini öyle tanımıyor. ağustos, 2010’da maher khatib adında filistinli kökenli danimarkalı bir iş adamını arayarak o dönem filistin adına brezilya’da düzenlenecek olan bir maratona katılmak istediğini söylemiş. khatib, o dönem danimarka’daki filistinlilere destek vermeyi amaçlayan bir projenin başındaymış ve kendi deyimiyle ülkesini diğer insanların filistinlilere karşı duyduğu kötü imajdan uzaklaştırmak istiyormuş bu yüzden halkına elinden gelen her türlü desteği sağlamakta bir abes görmemiş. düşüncesine göre filistinliler sanat, spor ve eğitim gibi etkinliklerde başarı sağlayıp bayraklarını dalgalandırırsa medyada kendilerini duyurabilecekleri bir imkâna sahip olacaklarmış. işte tam olarak bu yüzden bir gün kendisine youssef khater’dan bir telefon gelmiş. youssef’a masraflar için 40.000 danimarka kronu (6 bin dolar) lazımmış, ama khatib bir bağış kampanyasıyla sadece 4.000 danimarka kronu topladığını iletmiş. youssef bunu duyunca öfkeden deliye dönmüş ama sonra yumuşayıp parayı kabul etmiş.
youssef böylece ekim 2010 gibi brezilya’ya gitmiş ve ilk gün yarışmış. burada da kendisi gibi koşucu olan bir ingiliz vatandaşı dominic rayner ile tanışmış. dominic, brezilya’da arazi ve gayrimenkul yatırımı yapmak istediğini anlatınca youssef bu işlerden anlayan brezilyalı bir avukat tanıdığını söylemiş, fakat birkaç gün sonra avukatın babası hastalandı diyerek şili’deki yarışa gideceğinden bahsetmiş ve kendisiyle gelmesini istemiş. dominic bu yüzden yaklaşık 50.000 doların üzerinde bir miktarla şili’ye gitmiş bu arada maher khatib, youssef’ın brezilya’daki yarışta nasıl ilerlediğini görmek için sıralamasını kontrol ettiğinde ilk günü 1. tamamladığını görmüş ve şok olmuş, ancak ikinci gün diskalifiye olduğunu görünce hemen youssef’i aramış. youssef, bacağından sakatlandığını, yarışa devam edebileceğini söylemesine rağmen filistinli olduğu için amerikan doktorların ırkçılığına ve ayrımcılığına uğradığını, bu yüzden şili’deki başka bir yarışa katılacağını anlatmış. khatib’de gerçekten söylediklerine inanarak şili’deki filistinlilerden sorumlu olan carlos isimli bir arkadaşını arayıp youssef’ın geleceğini söylemiş. carlos bu nedenle youssef’ın kişisel harcamalarını yapabilmesi için 10.000 dolar bağış toplamış. dominic, youssef’a olan bu güveni görünce yanında getirdiği parayı youssef’a teslim edip gayrimenkul işini halletmek üzerine sözleşerek bir süreliğine ülkesine dönmüş. birkaç gün sonra yarışma başladığında, hem dominic hem de khatib şili’ye gelmiş, ancak youssef yarışmanın 2. günü yine aynı doktorlar tarafından diskalifiye edildiğini söylemiş. khatib artık bir şeyler döndüğünü hissetmiş ancak youssef öyle bir plan yapmış ki paranın bir miktarıyla çeşitli aktiviteler düzenleyip insanların zihinlerini meşgul etmeye başlamış. bu süre boyunca şili’deki çeşitli turistik mekânlara gitmişler, yemişler, içmişler, gezmişler… tabii bu etkinlikler bitince dominic parasını geri istemiş ama alamayacağını anlayınca tıpış tıpış londra’ya dönmüş. khatib ise danimarka’ya gidince dominic ile iletişime geçmiş ve youssef’ı araştırdıklarında şok olmuşlar çünkü youssef danimarka tarihinin en büyük dolandırıcılarından birisiymiş.
youssef meğerse 2009 yılında danimarka’da yaşayan 50’den fazla insanı dubai gezisi planlıyorum ayağına dolandırmış ve yaklaşık 150.000 danimarka kronu (kaba tahmin 28-30 bin dolar) elde etmiş. işin daha ilginci bu youssef’ın yaptığı ilk dolandırıcılıkta değilmiş, daha önce 65 kişiyi daha dolandırdığı yazılıp çizilmiş. aslında amacı, khatib ile kontak kurarak yurtdışına çıkmakmış çünkü 2009 sonuna doğru zaten hakkında arama emri varmış. khatib hemen arkadaşı carlos’a e posta atarak durumu anlatmış. carlos’da bir süre sonra dominic ile kontak kurunca brezilyalı bir avukattan e mail aldığını öğrenmiş, ama ufak bir tarama yapınca bunu youssef’un gönderdiğini anlamışlar, tabii bu arada khatib tabiri caizse aptal yerine konduğu için çok sinirlenmiş ve bir şekilde youssef’ın kız kardeşiyle kontak kurmayı başarmış. başta kendisini gazeteci gibi tanıtmış ancak kızın ağladığını görünce yalanı bırakıp işin doğrusunu anlatmış ve ikinci kırılmayı yaşamış. youssef bu dolandırıcılık işlerden dolayı ailesi tarafından evden kovulmuş, işin daha komiğiyse kendisi filistinli falan da değil lübnan asıllıymış. khatib’in bağlantılarından yararlanmak için öyle davranmış, bunun üzerine carlos ve khatib, dominic’i ikna ederek tekrar şili’ye gelip hakkını aramasını istemişler. dominic alacaklı olduğu parayı almak üzere santiago'da youssef ile buluştuğunda, ücra bir yerdeki ofise doğru yürümüşler ama aniden bir sopayla saldırıya uğramış. ikili arasında bir arbede patlak vermiş ancak dominic şanslıymış ki o esnada birileri gelince youssef sopayı bırakarak kimseye bir şey söylememesi konusunda yalvarmış. dominic ülkesine döndüğünde hem arkadaşlarına hem de iki ülke konsolosluğuna olanı biteni anlatmış ancak olaydan birkaç hafta sonra youssef’un kurbanı bu sefer amerikan bir ingilizce öğretmeni callie quinn olmuş.
callie ingilizce öğretmenliği yapmak için şili’de youssef’ın kaldığı pansiyona gelmiş ancak bir süre sonra diğer insanlarla birlikte pansiyonun çok soğuk olduğundan bahsedince youssef şili’de satın aldığını iddia ettiği iki yeni daireyi kiralayabileceğini söylemiş, böylece onlardan hem dairenin bir aylık ücretini hem de depozito ücretini (1.000 dolar) almış. pansiyondaki kişiler haftalarca youssef’ın ürettiği çeşitli bahaneleri dinlemişler ve sonunda baskıları daha fazla dayanamayan youssef, callie’nin gece kendisiyle emlak ofisine gelip anahtarları alabileceğini söylemiş. emlak ofisine vardıklarında, birlikte akşam yemeği yemişler ve daha sonra yanmış, eski püskü bir lastik dükkânın da altın bir klozet kapağı aramak için içeri girmişler. youssef burada callie’nin kafasına sert bir cisimle vurarak kafasını yarmış ve onu boğmaya çalışmış. callie bayılınca da kadını canlı canlı bir torbanın içine koyup üstüne moloz ve toprak yığınlarıyla kapatarak orayı terk etmiş. pansiyonda kalan kişiler, callie’ye ne olduğunu sorduğunda, youssef hiçbir şey bilmiyormuş gibi yapmış ama callie quinn bir şekilde hayata tutunmayı ve pansiyona geri dönmeyi başarmış. o kadar kötü durumdaymış ki gelir gelmez arkadaşları tarafından hastaneye götürülmüş ancak youssef’dan şikayetçi olmalarına rağmen hiçbir şey yapılmamış. olay basında geniş yankı uyandırınca rocio berrios, callie quinn'in avukatı olmayı teklif etmiş ve youssef’ın büyük bir dolandırıcı olduğu ve daha önce de dominic’e karşı cinayete teşebbüs ettiğini öğrenmişler. tabii bu esnada, youssef apar topar pansiyonu terk etmiş.
olay şili basınına düşünce, carlos hemen bu avukatla iletişime geçmiş ve youssef hakkında bildiklerini anlatarak bir plan yapmaya karar vermişler. youssef’un 5 kuruş parası olmadığı için başka birinden borç isteyeceği kesinmiş ve bu yüzden arkadaşlarından birini yardım etmesi için ayarlamışlar. avukat berrios, olan biteni polise anlattığı için youssef ve bir arkadaşı 20 bin dolarlık miktarı almaya geldiklerinde kıskıvrak yakalanmışlar. yargıç onu cinayete teşebbüsten suçlu bulmuş, ancak 2 yıldan bile daha az bir süre ceza almış (şaka gibi), daha sonra da 5 suçlamayla daha karşılaşacağı danimarka'ya iade edilmiş ama bu 5 suçlamanın üçünden beraat etmiş ve 3 , 4 ay hapis yattıktan sonra serbest bırakılmış. youssef khater birkaç yıl sonra (2014) kosta rika, puerto viejo'da kanadalı bir kadının 19 bin dolarlık birikimini çalıp cinayete teşebbüs etme ve büyük çaplı bir dolandırıcılığa karışma gerekçesiyle tutuklanmış, ama nasıl olduysa yine bir şekilde serbest kalmış. youssef’ın o zamandan beri sahte kimliklerle seyahat ettiğine inanılıyor ancak kendisinin şu an nerede olduğuna dair hiçbir bilgi bulunmuyor.
daha detaylı okuma yapmak için kaynak