Kevin Carter'a Pulitzer Ödülü ve İntihar Getiren Meşhur Akbaba - Çocuk Fotoğrafı

Güney Afrikalı fotoğrafçı Kevin Carter'ın 1993 yılında Sudan'da çektiği ''çocuğun başında bekleyen akbaba'' fotoğrafının hikayesi.
Kevin Carter'a Pulitzer Ödülü ve İntihar Getiren Meşhur Akbaba - Çocuk Fotoğrafı
Fotoğraf: Kevin Carter

1960 doğumlu güney afrikalı fotoğrafçı kevin carter, 1993 yılında birleşmiş milletler'e ait bir insani yardım gemisiyle güney sudan'a gitti. sudan o dönem çok büyük bir kıtlıkla mücadele etmekteydi. gerçek bir insanlık dramının yaşandığı sudan'da kevin carter, hemen herkesin malumu olan ve kendisinin de hayatını değiştirecek olan o meşhur fotoğrafı çekti. 

fotoğrafta, yaklaşık 800 metre ilerideki birleşmiş milletler kampına ulaşmaya çalışırken bitkin düşmüş bir çocuk ve onun başında, onun ölmesini bekleyen bir akbaba vardı. fotoğraf kısa bir süre içinde new york times'ta yayınlandı ve tüm dünyada büyük yankı uyandırdı. afrika'daki açlık ve kıtlık sorununa daha önce hiç kimse bu kadar dikkat kesilmemişti.

fotoğrafın ardından çocuğun akıbeti çok merak edildi. carter, fotoğrafı çektikten sonra akbabanın kaçtığını ve kendisinin de oradan uzaklaştığını açıkladı. çocuğa yardım etmemesi tepkilere neden olan carter; kendisini, yardım görevlisi olmadığını söyleyerek savundu. o dönem gazeteci ve fotoğrafçılar, herhangi bir hastalık riskini azaltmak açısından insanlara dokunulmaması yönünde uyarılıyordu.

yardım örgütlerine büyük maddi kaynak sağlayan bu fotoğraf, kevin carter'a 1994 yılında pulitzer ödülü kazandırdı. bu olayın ardından aldığı tepkiler nedeniyle ağır depresyona giren carter, temmuz 1994'te johannesburg'da egzoz gazı verdiği kamyonetinin içinde walkman dinleyerek intihar etti. 

savaş fotoğrafçısı coşkun aral, meslektaşına şu sözlerle destek vermişti: "benzer anları yaşamış bir foto-muhabir olarak bu ânı görüntüleyen meslektaşım kevin carter’ın yaşadıklarını anlayabiliyorum. savaş ve açlığın bütün acımasızlığıyla hissedildiği bir bölgede, sudan’da, böylesine vurucu bir ânı görüntüleme fırsatı bulan meslektaşımızın, zamanı durdurduğu bu anda büyük olasılıkla aklında olan tek şey bu fotoğrafın dünya kamuoyunda yaratacağı tepki ve bunun sonucunda dünya ülkelerinin sudan’a yönelik yardım girişimlerinde bulunma ihtimali. o anda, o fotoğrafı gerekli yerlere ulaştırma güdüsü ve bu nedenle de bir an önce bulunduğu yerden ayrılma isteği sadece o ânı yaşayan insanların anlayabileceği bir psikoloji."

sudan'a gittiği kankası, portekizli fotoğrafçı joao silva'nın dediğine göre fotoğraf çekildiği sırada çocuk zaten kampın çok yakınında, ailesi de yardım uçağından yemek almak için çocuğu orada bırakmışlar. üstüne aynı bölgede olan iki ispanyol fotoğrafçı da bu bilgiyi doğrulamaktadır.

fotoğrafı çekerken fotoğrafı etkileyici kılmak fotoğrafçının en önemli kaygısıdır, ve malum fotoğraf yeterince bu etkiyi taşımaktadır ki, kendilerine pulitzer'i getirmiştir. ayrıca bildiğim hiçbir fotorğafçı, ahanda bu fotoğraf bana ödül getirecek diye çekmez, çekmek istediği konuyu en etkileyici hale getirip, gerçek ve etkileyici bir haber yapma peşindir. buna ekmek parası kazanma kaygısı diyin, dünyayı değiştirme kaygısı diyin, diyin de diyin.

kaldı ki o çocuk ölmüş olsa bile bu çekilen fotoğraf onun gibi yüz binlercesini kurtarmıştır. işte bu da bu olaydaki ironidir.

intiharı içinse; carter'ın, başka bir yakın arkadaşı ken oosterbroek'in de ölümünden etkilenmiş olması olasıdır. zaten intihar notunda, "eğer yeteri kadar şanslıysam yanına geliyorum" tarzı bir şeyler karalamıştır.