Kölelikten Kurtulmak İçin Kendini Bir Kutuda Kargolayan Adam: Henry Box Brown
henry "box" brown, 1816'da louisa county, virginia'daki bir plantasyonda köle olarak dünyaya geldi. ailesinin sahibi olan çiftçinin ölümünden sonra, 15 yaşındaki brown, ailesinden ayrılarak richmond'da bir tütün fabrikasında çalışmaya gönderildi.
brown, richmond'da, nancy adında bir kadınla tanıştı ve ona aşık oldu. 1836'da evlendiği nancy de kendisi gibi bir köleydi. evlilikleri yasal olarak tanınmadı çünkü köleler yasal olarak özgür insanlar gibi evlenemezlerdi. sadece beraberliklerini kutlamak için törenler düzenleyebilirlerdi.
bir süre brown ve nancy, üç çocuklarıyla birlikte bir aile olarak birlikte yaşadılar. brown yetenekli bir tütün işçisiydi ve kaldıkları evi kiralamak için yeterli parası vardı.
bu süre zarfında brown, ailesinin satılmaması için karısının efendisine ödeme yapıyordu. ancak ihanete uğradı ve hamile karısı ve çocukları köle pazarında satışa çıkarıldı. ailesinin satılmaması için yaptığı tüm yakarışlar kulak ardı edildi ve eşinin efendisine satışı durdurması için yalvarsa da efendi, soğuk bir şekilde "başka bir eş bulabilirsin" diye cevap vermekle yetindi.
eşi ve çocukları müzayedede satıldı ve brown'ın hayatından koparıldılar. aile, kuzey carolina'daki başka bir plantasyonda, başka bir köle sahibine satıldığı için ailesi ile beraber yaşaması imkansızdı. ailesine yeniden kavuşmak ve özgür kalmak için kaçış planı hazırlamaya başladı.
brown'ın planı, adams express company tarafından bir kutu içerisinde özgür bir eyalete kargolanmaktı. james smith adında özgür bir siyahi adam ve kunduracı olan samuel smith'in yardımıyla brown'ın planı yavaş yavaş gerçek oldu. 86 dolar ödendi ve james smith, pennsylvania kölelik karşıtı derneği üyelerine danışmak için philadelphia'ya gitti. dernek, brown'ın kaçmasına yardım edecek bazı bilgiler sağladı.
kaçtığı gün çalışmamak için bir mazereti olması gerekiyordu. bunu sağlamak için elini sülfürik asit ile yaktı. tarlaya gitmemek için bulabileceği tek meşru plan buydu. kaçmaya kararlıydı ve hiçbir şey fikrini değiştiremezdi.
kargolanacağı kutuyu inşa etmesi için bir marangoz tutmuştu. kutu 90 cm uzunluğunda, 60 cm genişliğinde ve 75 cm derinliğindeydi. içerisi, kaba yünden dokunmuş bir bez ile kaplıydı. kutu bir insanı taşıyacak kadar büyüktü ancak rahatsız edici bir şekilde diz çökerek içiresine girilmesi gerekiyordu. brown, yolculuğu için biraz bisküvi ve su aldı. kutu üzerinde "dikkatli taşıyın" ve "üst taraf" notu yazıyordu. kutuda, nefes alabilmesi için bir delik açıldı ve kuru bakliyat olarak etiketlenerek çivilendi.
24 mart 1849'da kutu ve içerisindeki brown, pennsylvania kölelik karşıtı toplum ofisine zarar görmeden ulaştı. zorlu yolculuğu, demiryolu, at arabası ve vapurla gerçekleşmiş ve 27 saat sürmüştü. hiç kimse kutunun içerisinde bir insan olduğundan şüphelenmedi. kutu, yolculuğun bir anında birkaç saatliğine ters bile çevrildi. brown, bu sırada başındaki baskının ağırlığından öleceğini düşündü.
dernek görevlileri kutuyu teslim alıp, kapıyı kilitledikten sonra kutunun içerisine "her şey yolunda mı?" diye seslendiler ve olumlu cevabı aldıktan sonra kutuyu hemen açtılar.
brown, kutudan çıkar çıkmaz bayıldı. kendine geldiğinde bir şarkı söyledi ve zebur'dan, mezmur 40'ı okudu: "rab’bi sabırla bekledim; bana yönelip yakarışımı duydu." artık özgür bir adamdı.
brown, pensilvanya'ya vardığında okuyacağı bir ilahi hazırlamıştı. yolculuğu başarılı olduğunda bunun tam ve kısaltılmış versiyonlarını bastırttı. performans sanatçısı olarak kariyeri bu şekilde başladı ve sonunda, eyaletleri ve şehirleri gezen, kölelik karşıtı bir sanatçı ve konuşmacı oldu.
brown'ın, köleliği anlatmak için kullanılan "kölelikten kaçış" adlı bir şarkısı da vardı. şarkı, yenilikçi ulaşım ve posta sisteminin yanı sıra 1840'larda var olan yeraltı demiryolundan da bahsediyordu. birçok kölelik karşıtı ve kaçak, köleliği kınarken brown'ın şarkısına atıfta bulundu.
brown, böylesine riskli bir maceraya atılmaya nasıl motive olduğu sorulduğunda "benim gibi özgürlüğünden mahrum kalmadıysan, özgürlük umudunun, ruhuna sarsılmaz ve emin bir güç sağladığını anlayamazsın" diyerek yanıtladı.
1849'da boston'daki kölelik karşıtı kongrede brown'a “box” lakabı takıldı ve kongre sonrasında henry box brown olarak tanındı.
1850 tarihli kaçak köle yasası kabullü, vatandaşların kaçan kölelerin nerede olduğunu bildirmelerini gerektiriyordu. bir kamu konuşmacısı olmasına rağmen brown, kaçak bir köle olarak kaldı. kendini tehlikede hissetti ve yakalanmak ve tutuklanmaktan kaçınmak için sürekli yer değiştirmek zorunda kaldı. sonraki 10 yıl boyunca köleliğe karşı vaaz vermeye devam etmesine rağmen bunu ailesi olmadan yaptı.
ailesini serbest bırakmayı teklif eden, karısının yeni sahibi tarafından brown ile temasa geçilse de, şaşırtıcı bir şekilde bu teklifi reddetti. ailesini geri almayı reddetmesi, kölelik karşıtı topluluk için büyük bir utançtı, ancak bunu bir sır olarak sakladılar.
brown, ingiltere'ye taşındı ve yaklaşık 25 yıl orada yaşadı. jane floyd ile evlendi ve yeni bir aile kurdu.
bazı kaynaklar brown'ı ailesini geri almak için yeterince çaba göstermediği gerekçesiyle eleştirdi. belki de sahne performanslarından kazandığı paradan memnundu ve ailesinin özgürlüğünü satın almak için fazla çaba harcama gereği görmemişti...
kanada'da öldüğü söyleyen brown, en son 1889'daki gösterilerinden biri sırasında görüldü.
kaynak: historyofyesterday