Komşunun Başkentine Gitmeyi Düşünenler İçin Detaylı Bir Atina Gezi Rehberi

Atina'ya gideceklere tavsiyeler vermek istedik ve Atina'da ne yapılır, ne yenir, ne içilir, nereler gezilmelidir gibi soruların cevaplarını aradık. Buyrun.
Komşunun Başkentine Gitmeyi Düşünenler İçin Detaylı Bir Atina Gezi Rehberi
iStock

atina, iki günde büyükçe bir kısmı gezilebilen bir şehir. elbette tarih/arkeoloji meraklısıysanız bir hafta da yetmeyebilir. yürüdüğünüz her yerde bir kalıntıyla karşılaşıyorsunuz. sadece iki günü olanlar için birkaç tavsiyede bulunayım naçizane.

gezilecek yerler

akropol: atina'ya gelip de burayı görmeyen yoktur herhalde. sabah erkenden gidilmesi salık verilir. saat 11 civarında ortalık turist kaynıyordu. ciddi ciddi sabah açılış saatinde (8) gidin buraya. hem hava çok ısınmadan, hem de çok kalabalıklaşmadan iyice gezin. birazcık hakkında okuyup gidin. parthenon, erektheion gibi farklı yapıların önemini, hikayesini bilirseniz daha ilginç geliyor. bir bilgi daha... şayet "ancient agora", "roman agora", "hadrianus kütüphanesi", "zeus tapınağı" gibi yerleri de gezmeyi düşünüyorsanız özel bir bilet var. sadece akropol için giriş bileti 20 euro iken, bu özel bilet 30 euro. normalde bu saydığım yerlerin giriş ücretleri 6-8 euro her biri için. dolayısıyla bu özel bilet baya avantajlı. ama şunu da not etmeden geçmeyeyim. mesela roman agora'nın ya da zeus tapınağı'nın çoğu dışarıdan da görülebiliyor.

akropol müzesi: akropol'de gördüğünüz pek çok şey replika. orijinallerini görmeniz için bu müzeye girmeniz gerek. 1-1.5 saat ayırın en azından derim. bu müzenin üçüncü katında zamanında parthenon tapınağının üzerinde bulunan heykeller aynı sırayla sergileniyor. oldukça güzel. girişi 10 euro.

Akropol

"ancient agora": burası oldukça büyük bir yer. gezmek en azından 1 saat alıyor. içerisinde kilise, tapınak, müze vs ihtiva ediyor. kanaatimce buranın highlight'ı da hephaistos tapınağı idi. parthenon'u tasarlayan mimarlardan biri tasarlamış bunu da.

"hadrian kütüphanesi": yine büyükçe bir çoğunluğu dışarıdan görülebilen bir yer burası. ama yakından görmek ayrı güzel.

"temple of olympian zeus": burayı gezmek için 15-30 dk arası yeterli. dışarıdan görseniz de olur sanırım.

"roman agora": pek bir şey kalmamış bir harabe esasında. ama bunun içinde osmanlı zamanından kalma bir camii (şu an sergiler için kullanılıyor sanırım); bir de "tower of the winds" bulunuyor. bana baya ilginç geldi bu kule. içerisinde su saati bulunuyor.

"tomb of the unknown soldier": parlamentonun hemen önünde bulunuyor. burada ilgi çekici olan nöbetçilerin görev değişim anları. her saat başında oluyor. zaten saat başlarına yakın zamanda giderseniz kalabalığı görürsünüz.

Avli

yeme-içme

avli: mükemmel bir yer. diğer turist saçmalıklarına benzemiyor. bizim dışımızda bir tane yabancı çift vardı ortamda. geri kalan herkes lokaldi. sanki birinin evinin avlusunda rakı içiyormuşuz gibi hissettirdi. porsiyonlar baya büyük; sipariş verirken arsızlık yapmayın. ciğer çok güzeldi bu arada. kızarmış peynir de öyle... tavuk da mükemmeldi... canım çekti yine. yanında uzo için muhakkak derim. uzo da süper ucuzdu bu arada. 20 cl uzo sadece 6 euro. şiddetle tavsiye edilir.

karamanlıdıka: burası da oldukça önerilen bir yer. pastırmacı gibi görünüyor içerisi. menüsünde "adana sudjuk" falan var. baya da güzel bu sucuk. bir de kavurmalı pastırmalı omlet falan yapıyorlar. ayhan sicimoğlu da tavsiye etmişti burayı bir programında. oldukça lezzetliydi. sucuk ve pastırma da alın buradan eve götürmek için.

brettos: olağanüstü bir bar. instagram spot denebilir tam. burada uzo içilmeli muhakkak. sanırım 5 çeşit uzoları var. yeşil renkli olan (3 kere distile edilmiş) 47% alkollü olanı bir deneyin derim.

couleur locale: harika bir rooftop bar. akropol manzarasına bakarak kokteylinizi için efendim. yalnız biraz erken gidin. akşam çok kalabalıklaşıyor.

360: yine akropol manzaralı bir rooftop bar. kokteyller oldukça güzel.

o thanasis: sanırım atina'nın en meşhur kebapçısı. oldukça büyük bir restaurant. porsiyonlar yine çok büyük. 9 euro yoğurtlu kebap. lezzetli ama türkiye'den gelip de bunu yemenin pek manası yok.

yiasemi: atina ile ilgili rehberlerde oldukça önerilen bir cafe. yorulduğunuzda bir kahve içip, bir turta yemek için ideal. merdivenlerde oturuyorsunuz. şöyle bir yer. ıspanaklı peynirli pide mükemmeldi.

iceroll: tava dondurma denen şey sanırım bu. çok lezzetliydi. yemeğin üstüne gidip burada bir dondurma yiyin. isteğinize göre yapıyorlar dondurmayı.

gregory's: cafe zinciri. kahvaltılıklar oldukça lezzetliydi.

nancy's sweet home: burası da turistik bir yer kanımca. porsiyonlar çok büyük ama son derece lezzetli. profiterole bayıldık.

crescendo: şayet ilk gün erkenden kalkıp akropolü gezdiyseniz; akropol müzesine girmeden önce bir kahvaltı yapılabilir burada. çok özel bir şey beklemeyin. sadece o bölgedeyseniz atıştırmak için güzel.

kotili: burası muhtemelen monastiraki bölgesinde yürürken önünden geçeceğiniz bir restoran. canlı müzik falan var direk dikkat çekiyor. sirtaki yapsın diye de bir çocuk bir kız tutmuşlar. adamların işi oynamak ya; çok komik. burası tam bir turist tuzağı. tuzak dediysem kazık falan anlamında değil. yemekler kalitesiz; masaların çoğu elbette turist. ama biraz eğlence isterseniz düşünebilirsiniz. kişi başı minimum 15 euro harcama zorunluluğu var. kesinlikle kalamar almayın. yediğim en kötü kalamardı.

notlar

- şayet ilk gün erken başlarsanız gezmeye (en geç 9.30'da akropolde olursanız); gezilecek yerlerin büyük çoğunluğunu ilk gün gezebilirsiniz. biz yaptık en azından. sadece olympian zeus tapınağı ile parlamentoyu ikinci gün gezdik; geri kalan her şeyi ilk gün bitirdik.

- taksi için beat diye bir uygulama var. onu indirin gitmeden. paypal ile de kullanabiliyorsunuz. taksici kazıkladı mı, dolaştırdı mı, bozuk var mı vs sıkıntısı yok.

- bazı kısımları tehlikeli atina'nın (öyle diyorlar en azından). riske girmeyin, taksiyle gidin bilmediğiniz yerlere.

Syndagma

merkezde üç tane önemli meydan bulunuyor

syndagma (parlemento binasının önü), monastraki (alışveriş, hediyelik eşya, yeme-içme mekanları) ve omonia (oteller falan).

ayrıca atina’da göze çarpan üç tane tepe bulunuyor. en ünlüsü, pek tabi, akropol; diğerleri ise, lycabettus tepesi (ya da lykavittos) ve filopappou tepesi. bu üç tepe ve üç meydan etrafında atina’yı tane tane anlatmaya çalışayım.

omonia

önce otel vs. kısmından hareketle omonia’dan başlayayım. omonia meydanını arkanıza aldığınızda sağ tarafta kalan pirous (ya da panagi tsaldari) caddesinin üzerinde çeşitli bütçelere için uygun oteller bulunuyor. merkez olarak nitelendirilebilecek olan monastraki ve syndagma’da da pek çok otel bulunuyor. omonia’dan yürüyerek bu iki meydana da 10-15 dk’da ulaşabilirsiniz. omonia meydanını dik bir şekilde kesen 28is oktovriou caddesi’ni takip ederseniz sağ cenahta bulunan ulusal arkeoloji müzesi’ni bulabilirsiniz.

ulusal arkeoloji müzesi 3 kattan oluşuyor. her bir katı birbirine geçişli, numaralı odalardan oluşuyor. giriş katta ortada bulunan salonda tarih öncesi alet edevatların bulunduğu bir sergi alanı var. katı çevreleyen ve iki sıra halinde uzanan odalarda ise tarih sırasına göre ayrılarak yerleştirilmiş olan heykeller ve mezar taşları bulunuyor. heykel ve mezar taşları yoğunlukla pentelic mermer ve parian mermerlerden yapılmış. az sayıda bulunan bronz heykellerin ise oldukça etkileyici olduğunu belirteyim ki siz de etkilenin. müzede ayrıca mısır’daki helen kültürüne ilişkin de ayrı bir bölüm bulunuyor. yine belirli dönemlere ait antik vazolar, geçmişte akropol bölgesini gezmiş olan gezginlerin yazdıkları tarihi kitaplar, tablolar vs için de ayrı bölümler bulunuyor. her odada bir görevli bulunuyor. heykellere hareket çeken var mı diye kontrol ediyorlar. diyeceksiniz ki “ulan, arkeoloji müzesine giden adam heykele ne yapacak?”. yapıyorlar efendim. görevliden uyarı alan ailenin milliyetini burada paylaşmama gerek yok diye tahmin ediyorum. öte yandan gezerken köpek gibi yoruluyorsunuz. dizleriniz titriyor, diliniz dışarı çıkıyor. tam o anlarda giriş katın bir altında bulunan kafeteryaya inip bir şeyler yeyip içebilirsiniz. fiyatlar uygun, içerisi ferah.

Omonia

syndagma

eğer kalacağınız yer syndagma-monastraki-omonia üçgeninde bir yerde ise havaalanından buraya ulaşım gayet kolay. havaalanından x95 numaralı syndagma express yazan otobüsle 6 euro karşılığında sydagma’ya ulaşabilirsiniz. ya da 10 euro karşılığında metroya binip, metroyla da gelebilirsiniz. bu arada araçlarda bilet kontrolü vs gibi bir şeyle karşılaşmadık. yani pekala biletsiz de binilebiliyor. fakat bir görevliye yakalanırsanız -yanlış hatırlamıyorsam- bilet tutarının 60 katı ceza ödetiyorlarmış. syndagma meydanı’nın hemen karşısında parlamento binası bulunuyor. önünde meçhul asker anıtı, nöbet tutan iki asker ve nöbet değişim zamanını gözleyen zibilyon adet turist görebilirsiniz.

parlamento binasının yanından itibaren başlayan ağaçlı, çalılı, çırpılı alan ise ulusal bahçeler (national gardens). bu bahçeler öyle bizdeki gezi parkı gibi değil. yani benzediği kısım var aslında. ikisi de şehrin tam ortasında. ama atina’daki bu bahçeler çok daha büyük bir alanda kurulu. hem galiba kimsenin aklına bahçeyi söküp de avm, cami, kışla vs gibi, efendime söyleyeyim barok bir yapı yapıştırmak gelmemiş. halbuki alan ağaoğlu mynationalnightmareresidance yapmak için gayet müsait.

ulusal bahçaların içinde ufak radyosundan müzik dinleyerek bulmaca çözen dedelere, jogging yapan kızlı erkekli minimal gruplara, gingerla gezen marjinal zıpırlara rastlayabilirsiniz. ulusal bahçelerin içinden leof. vasilissis olgas caddesine doğru yürürseniz (-ki, biz tam tersine yürüdük ama bunun konuyla ilgisi yok) yine bahçaların içinde bulunan zappeion’u bulacaksınız. zappeion 1800’lerin sonuna doğru yapılmış. daha çok sergiler için kullanılan güzelce bir yapı. sergi falan yoksa içini gezemiyorsunuz. ama dışına bakın. böyle, uzuuun uzuuun bakın. çünkü güzel. “leof. vasilissis olgas caddesine doğru bu kadar yürümek bizi kesmedi. az daha yürüyeceğiz” derseniz, yürüyün, karşınıza çok yüksek ihtimalle olimpia zeus tapınağı çıkacak. 2000 yıldır orada dikiliyor başka bir yere gitmiş olamaz. 15 tane sütünu var. giriş 6 euro (akropol’ten ortak bilet alıp zeus tapınağı için ayrı bir bilet almadan burayı gezebiliyorsunuz. bilet konusunu akropol kısmında daha düzgün anlatmaya çalışacağım).

zeus tapınağı’nı içine alan arsanın bir tarafında hadrian kapısı var, diğer tarafı ise panathenaic stadyumu’na yakın. çılgınlar gibi fotoğraf çekin. panathenaic stadyumu’nun iç kısmına biz girmedik. ama yan tarafında tuvalet var, 50 cent’e işeyebilirsiniz.

Syndagma

monastraki

dört nala gelip syndagma’dan monastraki’ye bir kısrak başı gibi uzanan bu cadde yani ermou, bizim değil. ama istiklal’i andırıyor. bir kısmı trafiğe kapalı, monastraki meydanının yanından itibaren ise trafiğe açık. ermou’da pek çok mağaza vs bulunuyor. ermou’dan alışveriş yapmak size ne katar bilmiyorum ama cadde üzerindeki mini kilisenin (kapnikarea) çevresindeki taşlara totonuzu koyup dinlenebilir, etrafta sokak müzisyeni varsa güzel bir müzik dinleyebilirsiniz. caddede yürümeye biraz daha devam ettiğinizde sol taraftan yola katılan araçları fark edeceksiniz. fark ettiğiniz anda kaldırıma çıkın, yolun ortasında durmayın. biraz daha yürüdüğünüzdeyse yukarıda bahsi geçen monastraki meydanına ulaşacaksınız. ulaşın.

mitropoulos’tan çıkıp meydanı boydan boya geçerseniz ifestou sokağı’nı görürsünüz. sokağın girişinde eşşek kadar “bit bazarı” yazısını asılı, görmemeniz imkansız. burada yurtdışına çıkma arzumuzun temelinde yatan birincil unsur olan “magnet”lerin envai çeşidine ulaşabilirsiniz. oradan bir sürü magnet, çanak, çömlek, çüklü biblo vs satın alabilirsiniz. aynı sokakta bir tane de olympiakos resmi dükkanı var. atkı manyağı bir arkadaşınız varsa ona oradan atkı vs alarak küçük resmi sürprizler yapabilirsiniz.

ifestou’nun bir paralelinde adrianou sokağı var. buralar sağlı sollu atıcı mekanı. adrianou’nun girişindeki kotili çok tatlı bir mekan. bir gitar, bir buzuki, oturmuşlar yan yana, sırıta sırıta çalıp oynuyorlar. deniz ürünleri ile feta peynirinden yaptıkları ve şu anda benim adını hatırlayamadığım ancak görsem “hah buydu lan” diyebileceğim susamlı yiyecek de pek güzeldi.

adrianou’da biraz daha ilerlediğinizde yine sağ tarafta diodos isminde bir mekan gözünüze çarpabilir. oraya oturun “merhaba” deyin, türkçe deyin ama ki size türkçe menü versinler. mekan sahibi gibi görünen abiden rica ederseniz kendisinden bir kuple evrese yolları’nı dinleyebilirsiniz (kendisi türkiye'nin en iyi futbol takımının ankaragücü olduğu görüşünde) . oturduğunuz yerden alfa weiss içip akropol’ü izleyebilirsiniz.

tekrar ermou caddesi'ne dönüp, monastraki meydanını geçtikten sonra sağ tarafta kalan bölgede yine çok güzel mekanlar var. sokağa kurulu masalarda yunan musikisi dinleyip yan masadaki amca ve teyzelerle çiftetelli ve sirtaki karışımı bir şeyler yapabilir, kuzeninizin düğünündeymiş gibi hep beraber kasap havası oynayabilirsiniz. ellion mythagogia diye bir mekan var. öyle pek göze çarpmayan, christokopidou kilisesinin dibinde, insanların yüzünden gülücüğün eksik olmadığı bir yer burası. yakınlarda çok övülen lythos diye de bir mekan var ama biz burayı tercih ettik. iyi ki de öyle yapmışız.

son olarak, monastraki meydanındaki taksicilere aman dikkat edin. taksim meydanındaki sistemin aynısı var. meydandaki duraktan taksiye binmeyin. 3-5 katı fiyat çekiyorlar. yoldan geçenlere binin. ve mutlaka kaç para tutacağını sorun binmeden önce.

Monastiraki

lycabettus

şimdi gelelim dağa, taşa. syndagma’yı hatırlıyosunuz. yukarda anlattık o kadar. syndagma’daki parlamento binasının giriş tarafındaki leof. vasislissis sofias caddesinden syndagma’nın tersine doğru yardırın. sol taraftaki sokakları takip edin, ploutarchou sokağı’nı görünce dümdüz yukarı doğru çıkın. sokak bitip önünüze merdivenler çıkabilir aldımayın. merdivenlerden çıkın. dümdüz yılmadan devam ederseniz bir tepenin başlangıcına varırsınız. bu arada az önce geçtiğiniz yerler de kolonaki’ydi. zengin mekanı biraz. kolonaki sokaklarında yürürken uslu bir çocuk olursanız ariane labed’i görebilirsiniz. ben gördüm. elinde bir torba, emekli öğretmen gibi evine yürüyordu. yani, heralde evine yürüyordur. güzel kadın. allah yorgos lanthimos’a bağışlasın (kocası). neyse, tepe diyorduk. zik zaklı bir yoldan tepeyi çıkmaya başlayabilirsiniz. “yok benim götüm ağrır, çıkamam” derseniz. sağ tarafta finiküler var. tepenin içinden direk yukarı çıkarıyor. 5 euro’ydu galiba, tek çıkış. gidiş-dönüş 7,5 euro. ama bence finiküleri kullanmayın. güzel güzel, püfür püfür, zikli zaklı, çıkın yukarılara doğru. bol bol manzaraya bakıp fotograf çekin, çektirin. tepede bir kilise var, manzara çok güzel. şehrin tamamını görebiliyorsunuz. tepede biraz ileride bir de tiyatro var, tarihi falan değil, bildiğiniz metal kontsrüksiyon. görmek isterseniz orada duruyor.

Likavittos

filopappou

monastiraki sokağından sonra, adrianou sokağı’ndan devam ettiğinizde ileride sola doğru kıvrılacaksınız. o yolu takip edin. ileride akropol’ün girişini göreceksiniz. tur otobüsleri falan, kavşak mavşak var işte. oraya geldiğinizde, sağ tarafınızda ağaçlıklı düz bir yol olacak. oraya daldığınızda az ileride agios demetrios kilisesi’ni görebilirsiniz. sol taraftaki patika yollardan bir tanesi sizi sokrat’ın hapishanesine, diğeri ise filipappou tepesine götürecek. sokrat’ın hapishanesi hemen 30 m içeride. pek bir numarası yok açıkcası. yunanlılar da aynı fikirde olacak ki, etrafı oldukça bakımsız. mimari özelliği olan bir yapı olarak değil de, daha çok içi oyulmuş bir kaya olarak düşünebilirsiniz. “bu muymuş lan sokrat’ın hapishanesi” dedikten sonra diğer patikadan filopappou anıtı’na doğru yürüyebilirsiniz. anıtın bulunduğu zirve yine size çok güzel bir instagram ve facebook interaksiyonu sağlayabilir çünkü gerçekten de çok güzel bir manzara var. akropol’ü farklı bir açıdan görebilirsiniz. fakat filopappou ile ilgili söylenmesi gereken bir şey de şu; burası çok bakımsız. anıt yakınlarında ufak da olsa bir işletme vs. olmadığından sanırım, kimse içine dert edip de sağını solunu düzenlememiş. tepenin ters tarafında bulunan dik yokuşta köpeklerle, ortalık yere işeyen dayılarla karşılaşabilirsiniz. biraz tekinsiz yani. öyle ki, geceleri gasp, soygun gibi pek tatsız hadiselerin yaşanabileceği gibi bilgiler de edindik. biz gittiğimiz böyle bir sıkıntı yaşamadık. sadece 8-10 tane turist vardı. ama böyle de bir rivayet var yani, kulağınıza küpe olsun. ek bilgi olarak, parthenon’un tavanını çökerten top atışı 1687 yılında venedikliler tarafından bu tepeden yapılmış. tepeyi bok gibi anlattım ama öyle boru da değil yani.

akropol yukarıda zaten anlatılmış, tekrar girmiyorum.

Sokrat'ın hapishanesi

genel notlar

yemek için bir yere oturduğunuzda mutlaka masanıza bir sürahi su koyuyorlar. bardakları dağıtıp servis ediyorlar. beleş.

yeme-içme ucuz. istanbulda adam başı 90-100 tl’ye ancak çıkabileceğiniz menülerin 12-15 euro’ya üstesinden geliyorsunuz. ikram kültürü burada da var. mutlaka ekstra bir şeyler veriyorlar. ama servisler biraz yavaş. fazla sallamıyorlar. dolayısıyla bahşiş konusunda takıntılı değiller.

önceden burun kıvırdığım yunan müziklerini dinleye dinleye hastası oldum. giorgos zampetas’ın pou ‘sai thanasi şarkısını dinleyin, dinletin.


pazar günleri marketler kapalı, hediyelik uzo alma işini pazara bırakmayın.

kahvaltı için veneti kafe’ye gidebilirsiniz. çok güzel omletleri ve hamur işleri var. pek çok yerde şubesi var.

yazın gitmeyin. piştik biz. baharda gidin. 4 gün ideal. atina’ya gitmeden önce “abi atina’da ne yapacaksın 4-5 gün. hiç bi bok yok ki orda yeaa. ahı ahı ahı” diyen arkadaşlarınızla ilişkinizi sunturlu bir küfür eşliğinde kesin. kültür, tarih, arkeoloji vs. gibi konular ilginiz çekiyorsa atina’ya mutlaka gidin. deniz tatili istiyorsanız. bir sürü ada var atina‘ya gitmenize gerek yok.

“yok abi ne tavernası fedon muyum ben amk” derseniz, gazi tarafında gençlerin bolca takılıp uçuşa geçtiği gece kulüpleri varmış. bize kısmet olmadı.

kifisia’ya da gitmeyi istiyordum ama fırsat olmadı. orada da güzel evler var imiş bir rivayete göre.

sadece havaalanından sydagma’ya giderken ve aynı şekilde sydagma’dan havaalanına giderken toplu taşıma kullandık. bunun dışında her yere yürüyerek gittik. bilmediğiniz bir şehirde yürümek size çok şey katar. turistik yerlerin dışına çıktığınızda, ara sokaklara, farklı mahallere girdiğinizde, yerel insanların vaktini nasıl geçirdiğini, çoluğun çocuğun nasıl oynadığını, o şehrin gerçek insanlarını görmüş, tanımış olursunuz. romantik bir gerzeklik peşinde değilim. ama kartpostalın dışına çıkmak güzeldir.

ekonomilerinin kötü olmasından zaman zaman bahsediyorlar. bununla birlikte, yüksek vergilerden şikayet de ediyorlar. ama genel olarak bir rahatlık var atina halkında. fırsat bulduklarında eğlenmesini biliyorlar. şöyle ki, monastraki'deki mythagogia isimli mekanda takılırken, yan masadaki 50 yaş ortalamalı, amcalı, teyzeli grubun bir kısmı kalkıp sirtaki oynamaya başladı. ulan o kadar keyifli oynuyorlar ki, nasıl hoşuma gitti. çıkarttım telefonu çekmeye başladım. o sırada masada oturan abla bana seslendi ve oynayan arkadaşlarını göstererek dedi ki “bu sadece yunanistan’da olur. paramız yok ama mutluyuz.”

Monastiraki Meydanı

Ufak ufak son notlar

- havaalanına indiğinizde bir karmaşa sizi karşılayacak, ki buna zaten türkiye'deki havaalanlarından alışık olmanız gerek.

- pasaport kuyruğunda yanınıza sivil bir polis gelip pasaportunuzu isteyebilir, verin. dayıyla tartışmak size bir şey kazandırmayacak maalesef.

- freeshop şehirle aşağı yukarı aynı ayarda, sadece sigara kullanıyorsanız oradan almanızı tavsiye ederim.

- havalimanından şehre gitmek için otobüs, metro ve taksi seçenekleriniz var, fakat taksi kol gibi, siz iyisi mi otobüs (6 euro), ya da metro (10 euro) ile gidin.

- havalimanı araçlarında biletsiz yolculuk edebileceğinizi düşünmeyin, acımazlar, saplarlar cezayı.

- şehir içine yaklaştıkça "oha burası aynı kıbrıs/izmir/istanbul" gibi cümleler kuracaksınız, çok normal. dil&din ve tabelalar dışında her şey aynı neredeyse.

- bu arada yazın buralar oldukça sıcak, türkiye +7-8 derece gibi düşünüp ona göre hazırlanın, şu 20 günde sadece 10 dk yağmur yağdığını gördüm sadece, o da yaz yağmuru gibi bir şeydi.

- merak etmeyin, istanbul'daki o trafik çılgınlığı burada yok. otobüs, troleybüs, tramvay ve metro mevcut. tek yön tam bilet 1,20 euro, öğrenci 0,60 euro. 70 dk'lık aktarma süresi var. bileti araç ya da duraktaki cihazlara okutmaz, ya da hiç bilet almazsanız 30-60 kat ceza yeme riskiniz var. 

- oteller konusunda çok bir fikrim yok ama kalburüstü sayılan yerleri tercih edin, standartlar türkiye'ye göre düşük. ayrıca bu alt kategori otellerde de çoğunlukla odada buzdolabı/minibar bulunmaz.

- airbnb'den ev kiralayabilirsiniz, fiyatları oldukça uygun. (kafanıza göre bir şey bulamazsanız mesaj atın, ama kanepede yatarsınız, peşin söylemiş olayım :d)

- yunan halkının damak tadı bize oldukça yakın, hatta neredeyse aynı. döner, kebap, et şiş, baklava, hatta kestane şekerine kadar her şey var. bir tek çay yok, gelirken yanınıza alın bence.

- yeme içme fiyatları oldukça uygun, 10 liraya bir bira, bi gyro (döner) yiyebilir, 50 liraya sınırsız deniz ürünü (kalamar, midye, karides vb.), yengeçli makarna, sınırsız içki gibi bir menüyü mideye indirebilirsiniz. ayrıca yemek kalitesi neredeyse her yerde aynı, o yüzden ilk bulduğunuz yerde yiyin, aç aç gezmeyin.


- bira çoğunlukla koladan ucuz, ben o yüzden bolca bira içmek zorunda kalıyorum (!), bence siz de öyle yapın.

- syntagma meydanı, parlamento, piredeki marina (burası resmen küçük girne), yukarıda anlatılan akropolis görmeye değer yerlerden birkaçı. akropolis'ten bilet alırken 12 euroluk bileti alıp, o sayede birçok yere giriş yapabilirsiniz.

- ana caddelerin üzerinde neredeyse her köşede büfeler, her sokakta da pub/cafe-bar tarzı yerler var. oturup soluklanmak, bir şeyler atıştırmak için gidebilirsiniz, pek çoğu küçük samimi yerler, fiyatlar da ucuz.

- akşama kadar gezer, gece de çıldırırım diyorsanız gitmeniz gereken yer gazi. keramikos metro durağında inin, merdivenleri çıkın, ta-daaa gazidesiniz. gece 1-2den önce gitmeyin, pek anlamı yok. turist olduğunuz için sorun yaşamazsınız ama biraz giyime dikkat etmekte fayda var, biraz gösteriş meraklısı yunan kardeşlerimiz. neyse, gazide her yer club neredeyse, her zevke göre bir yer var ama ben gazziview, tramp, transistor gibi birkaç yeri tavsiye ederim gördüklerim içinde. 4 euro civarına fıçı bira, 5-6 euroya şişe bira/kadeh şarap, max. 8-9 euro gibi fiyatlara güzel kokteyller içebilirsiniz.

- gece otele/eve dönerken taksiye binin, en fazla 10-12 euro ödersiniz gece tarifesinde, gündüz ise 5-6 euro (bavul varsa +2 euro).

- şehrin 3 tarafı plajlarla çevrili, birçoğu da ücretsiz. bu kadar imkan ayağınıza gelmişken denize gitmezseniz ayıp olur. zaten denizi de oldukça temiz, fakat bir ege klasiği olarak biraz soğuk. plajlarda gezen abilerden içecek alıp sıcağa bir nevi geçici çözüm bulabilirsiniz.

- neticede toplamda 10 euroyla da burada bir gün geçirip eğlenebilirsiniz, 100 euroyla da. bunlar tamamen seçiminize kalmış. fakat eğlenmemeniz/beğenmemeniz çok zor, peşin söyleyeyim.

iyi eğlenceler!

Evde Oturarak Mezun Olabilmeyi Sağlayan Güzel Olay: Online Üniversite

Hazır Gitmişken Her Türlü Ortamı Görelim Diyenler İçin Kallavi Bir Budapeşte Gezi Rehberi