Kötü İnsanlar Kötü Olduklarının Farkında mı?

kötülük genellikle maske takmaz; sıradan bir yüz, sıradan bir ses ve “haklıyım” diyen sıradan bir iç monologla karşımıza çıkar. çoğu insan kötü eylemlerini kendi kafasında “gereklilik”, “hakkını arama” ya da “herkes böyle yapıyor” diye etiketler; bu sayede vicdanlarının uyarı sireni sessize alınır. işte bu yüzden asıl soru “hangimiz, hangi bahaneyle kendimizi kötü olarak görmüyoruz?” olmalı.
1. ahlaki merkez kayması (moral relativism)
grup normu pusula olur. insanlar, “iyi” ve “kötü”yü soyut ilkelerle değil, ait oldukları grubun sessiz -kâh açık- standartlarıyla ölçer. savaş koşullarında yağma bir anda “hayatta kalma stratejisi” olur; şirket koridorunda rakibi sabote etmek “rekabet” diye parlatılır.
“ben de herkes gibiyim” hissi. çevrede benzer davranışlar görünce kişi kendi eylemini sıradanlaştırır; kötü olduğunu düşünmesi için dış seslerin baskın çıkması gerekir.
2. bilişsel akrobasi (cognitive dissonance & moral disengagement)
- bilişsel uyumsuzluk azaltma: “aslında yaptığım o kadar da kötü değil; sonuçta kimse mükemmel değil.”
- moral disengagement: “ben yalnızca emirleri yerine getirdim.” / “hak ettiler.”
- moral licensing: “dün çok iyi bir şey yaptım, bugün biraz bencil olsam ne olur?”
- dil yumuşatma: “yan etkileri oldu” (yerine “insanları zarara uğrattım”).
bu akrobasi seti, bireyin benlik saygısını korur; dışarıdan “kötü” görünen davranış içeride “mantıklı” ya da “kaçınılmaz” etiketiyle paketlenir.
3. karanlık üçlü & nörolojik kör alan
narsisizm, makyavelizm, psikopati birleşimine “dark triad” denir. psikopati eğilimli kişiler empati devrelerinde yarı-kalıcı bir “düşük sinyal” yaşar; karşıdaki acıyı sezmez veya önemsemez. farkındalık yerine duygusal körlük söz konusudur. narsisizm ise kişinin kendini “özel” ve “haklı” sanmasını sağlar; eleştiri gelince sorun, eleştirende olur.
beyin görüntüleme çalışmaları (ör. ventromedial prefrontal korteks aktivitesi) bu bireylerin, ahlaki kararlar sırasında “suçluluk/öz-eleştiri” ağında düşük hareketlilik sergilediğini gösterir. yani “kötülük” sinyali biyolojik olarak da zayıf işlenir.
neden bazıları farkına varır?
- dış ayna: sosyal yaptırım, mahkûmiyet, aile reddi gibi sert geri bildirimler savunma duvarını deler.
- empatik uyanış: bazen tek bir kurbanın yüz yüze tepkisi veya yıkıcı bir sonuç, bastırılmış empatiyi ateşler.
- yaş & beyin olgunlaşması: öz-denetim devreleri (prefrontal korteks) 25’lere kadar gelişir; ergenlikte yapılan “kötülük”, ileride pişmanlıkla tanışabilir.
özetle
bir insanın “kötü” olduğunu fark etmesi, davranışının kendisinden ziyade
1. o davranışı hangi “hikâye”yle paketlediğine,
2. karşısına çıkan aynaların netliğine,
3. ve biyolojik-kişilik donanımına bağlıdır.
dolayısıyla çoğu “kötü insan” kendini kötücül değil, haklı, mecbur, ya da kurban görür. farkındalık, ancak savunma duvarı kırıldığında -ya travmayla, ya da bilinçli öz-eleştiri pratiğiyle- filizlenir.