Küba Doğumlu Melissa Vargas'ın Filenin Sultanları'nın Vazgeçilmezi Olma Hikayesi

Melissa Vargas kimdir? Nasıl Türk oldu ve Türk Milli Voleybol Takımı'nın vazgeçilmez bir parçası oldu? İşte Küba'da doğup büyüyen, bizi Milletler Ligi şampiyonluğuna taşıyan Melissa Vargas'ın hikayesi.
Küba Doğumlu Melissa Vargas'ın Filenin Sultanları'nın Vazgeçilmezi Olma Hikayesi
Fotoğraf: Türkiye Voleybol Federasyonu

melissa teressa vargas abreu 13-14 yaşında küba kadın voleybol liginde, en büyük başarısı 05/06'da ikinci bitirmek olan cienfuegos'ta a takımda oynamaya başladı ve o yaşta milli takıma çağrılma başarısı gösterdi. 98 doğumlu, orta oyuncudan pasör çaprazına evrilen heidy casanova ile birlikte küba'nın en çok gelecek vadeden iki oyuncusundan biriydi ancak fazlasıyla içine kapanık, robotik mizacı nedeniyle casanova'dan daha popüler olamadı. 

ilk yılında milli takımda fazla şans bulamadı; sonuçta 14 yaşında bir oyuncudan ne beklenebilirdi ki. 2015’te çekya ekibi vk prostejov'a transfer olmuştu ve gelişimi devam ediyordu. 2016'da ise milli takım kampında ciddi bir sağ omuz sakatlığı yaşadı ve ailesi, milli takım doktorlarının doğru tedavi uygulamadığı ve vargas'ın geri dönüş sürecinin pek önemsenmediği gerekçesiyle federasyondan davacı oldu.


federasyon, aileye karşı dava açarak melissa'yı 4 yıl ulusal müsabakalardan men ederken aynı zamanda küba'da spor bakanlığı ve federasyon mevzuatındaki, komünist rejim kalıntısı, saçma sapan kurallar uyarınca prostejov'a o yıl dönmesini de engellemişti. yani küba, geleceğin yıldızı olarak görülen, 15 yaşındaki bir sporcusuna, 5 yıl spordan men cezasını reva görmüştü.

neyse ki, iki yılın ardından uluslararası temaslarla yasağı kaldırıldı ve zurich'e transfer oldu; küba milli takımında oynamasına hala izin yoktu. iki yıl kaybetmiş ve sakatlıktan dönmüş bir oyuncu olarak zurich'te yine de iyi performans gösterse de melissa vargas'ın artık bir superstar olabileceğine olan inanç azalmıştı.


18/19'da fenerbahçe opet'e transfer oldu ki bir önceki sezon nootsara tomkom, natalia perreira ve polina rahimova gibi üç üst seviye oyuncunun yanında post-prime bahar toksoy ve eda erdem'li kadrosuyla, beklenen başarılardan uzak kaldıktan sonra küçülen, kadroyu büyük ölçüde değiştiren fenerbahçe kadın voleybol takımında ana antonijevic, dobriena rabadzhieva ve samantha bricio ile birlikte dördüncü yabancı transferdi. yerliler ise sıla çalışkan, polen ünver, fatma şekerci gibi ortalama transferlerdi. elbette taraftarı en çok heyecanlandıran transfer ana'ydı ancak hem kulüp hem taraftar, bir kumar transferi olsa da melissa'ya karşı özel bir umut besliyordu.

ligin ilk haftalarında fenerbahçe opet'te parlayan isim, smaçör samantha bricio olmuştu. güçlü servisleri, güçlü smaçları ve kendine has tarzı ile öne çıksa da glass cannon bir oyuncuydu. vargas ise daha çok, x-factor olamayan ancak yakaladığı şansları da kaçırmayan, istikrarlı bir oyuncu olarak görülüyordu. fenerbahçe opet, bir önceki yıla göre mütevazı kadrosuyla avrupa kadınlar voleybol şampiyonlar ligi'nde ve sultanlar ligi'nde üçüncü, türkiye kupasında ise finalist olmayı başarmıştı. lig sonuna doğru, samantha bricio, saç baş yoldurmaya başlamışken melissa vargas ise her maç üstüne koymaya devam ediyordu.


sonrasını, voleybol takip eden herkes biliyor, tek cümleyle özetleyecek olursak: her daim ileri gitti -bir omuz sakatlığı daha yaşamış olsa da-

bu süreçlerde, melissa vargas'ın kendi hesaplarını, fan hesaplarını takip etmişseniz, çocukluk ve voleybala başladığı yıllarda imkansızlıklar içinde büyüdüğünü görebilirsiniz. saha içi ve saha dışındaki fazlasıyla içine kapanık hallerinde, bazı şeylerin eksikliğini hissettiğini hissedebilirsiniz. aynı yıl içinde iki ligde (çin ve türkiye) oynamayı seçmesinin altında yatan sebepleri tahmin edebilirsiniz. çin'de vasat üstü gym'lerde, takımdan ayrı çalışmaya devam ettiğini görebilirsiniz.


melissa vargas, kaybeden olarak başladığı hayatını; maddi, manevi ve kariyer olarak her zaman kazandığı bir hayata evirmeye çalıştı.

ve bunda fazlasıyla başarılı olduğunu herkes görebiliyor. savunmadaki eforunu, bitmeyen enerjisini, her gün serum yiyerek play-off serisi oynadığını ve kazandığında ağladını, kendisini izleyenler biliyor.

melissa vargas, çok güçlü bir kadın; fazlasıyla güçlü. her anlamda. ben, kendisinin, kişisel hedeflerine ulaştığını ve bunu daha da ileriye, efsanevi bir oyuncu olmaya götürdüğünü gördüğüm için kendisi adına çok seviniyorum.


özellikle son iki yılda içine kapanıklığını da fazlasıyla atması, gülmesi, dans etmesi ise inanın ki beni daha çok sevindiriyor. ve milli takımda da fenerbahçe'deki gibi hırslı, enerji saçan, seven, sevilen bir oyuncu olması ise aşırı sevindiriyor. kızlarımız, teknik ekibimiz kendisine yabancılık hissettirmemişler. bu harika bir şey.


iyi ki varsın, iyi ki geldin, vargas'ım da vargas'ım!