Kült Bilim Kurgu Blade Runner'ın Baş Karakteri Deckard Bir Replicant mıydı, Değil miydi?
"deckard bir replicant mıydı değil miydi?" sorusunu sonsuza gömecek muhteşem bir filmdir blade runner
1. deckard bir insansa eğer, onun unicorn hayalinden kimin nasıl haberi olabilir? en son sahnede, yerdeki unicorn "deckard bir replicanttı" diyor.
2. roy niye deckard'a insanların görmediği şeyleri gördüğüne ve ne gördüğünü bilse nasıl şaşıracağına dair bir belagatta bulunuyor? demek ki kendi türünden olmayana yabancı bir dünyayı anlatıyor. deckard bir replicant değil!
3. altı replicant kaçtı, diğer beşini gördük. bir tanesi nerede? deckard bir replicant!
4. deckard bir replicantsa eğer, niye diğerleri kadar güçlü değil? ve ayrıca düşmemek için tutunduğu sırada roy ona korkunun içinde yaşayan bir insan olmanın bir köle olmaktan farksız olduğunu söylüyor. demek ki deckard bir replicant değil.
5. piyanonun üzerindeki resimler ve rachel'in piyano karşısında resimdeki kadına benzer bir vaziyete bürünmesi, diğer replicantlara benzer bir fotoğraf anıştırması yapıyor. demek ki deckard replicant!
6. deckard'ın bütün hareketleri insani. koşarken, korkarken, kavga ederken, ateş ederken (ıskalıyor)... kavga sahnelerinden sonra acı çekiyor, vücudundaki yaralarla ıstırap içinde kıvranıyor. diğer replicantlarla mukayese edildiğinde, hepsinden fiziksel olarak daha güçsüz ve çelimsiz bir karakter. deckard replicant değil!
sevgili dostlar bu böyle gider ve zaten bu böyle gitsin diye de yapılmış bir filmdir blade runner. çelişkileri, bilhassa filmin içinde kuvvetlendirilmiş ve seyircinin beyninde muğlak taraflara taşınmak istenmiş. beynimizde varoluşçu sualler uyandırmış ve çelişkinin doğasına sürreal göndermelerde bulunulmuş.
deckard hem replicant, hem değil. hepimiz gibi yani! son sahnede bryant'ın yankılı sesi açıklıyor: "yaşamayacak olması çok yazık! hem hangimiz yaşıyoruz ki!?"
filmin aşkın güzelliğine birkaç göndermede daha bulunacak olursak
müzikler yarmış, renk inanılmaz yerinde... çekimler muhteşem, kamera açıları beni izle dedirtiyor. ama bunların ötesinde filme dair beni etkileyen/vuran en mühim şey: şehir tasviri! cisimleştirilmiş bir mimarinin içinde, konuşan eşyaların arasında, sanki yaşamayan insanları izliyoruz. şöyle ki; insanların konuşturduğu ve sade fon teşkil ettiği bir yaşayan, kokan, sınırlanan (dünya/dünya dışı) şehir imajı bir başyapıt ortaya çıkarmış. çekenin de, yazanın da oynayanın da eline, gözüne, dizine sağlık! tüm zamanların en iyi filmlerinden.