Kurtlar Vadisi'nin Atası Sayılan Deli Yürek'teki Yusuf Miroğlu'nun Amansız Aşk Hayatı

Yusuf Miroğlu ile ilişki yaşayan Zeynep ve Ayşegül karakterlerini hatırlamanızı sağlayacak nostaljik bir yazı.
Kurtlar Vadisi'nin Atası Sayılan Deli Yürek'teki Yusuf Miroğlu'nun Amansız Aşk Hayatı

deli yürek, üniversite yıllarımda izlediğim, o dönem izlerken eşi benzeri olmayan ve insanı senaryosu ve karakterleri ile etkilemeyi başaran 1998 - 2002 yapımı dizidir.

geçenlerde bir arkadaşımla eski dizilerden ve benim hiç izlemediğim kurtlar vadisi'nden konuşurken, konu ikimizin de aynı dönem izlediği ve kurtlar vadisi'nin atası olan deli yürek dizisine geldi. şimdi açıp baktığımda senaryonun işleniş biçimi, replikler, vb. birçok şey ne kadar amatörce ve yetersiz gelse de, yayınlandığı seneler için bu dizinin karşılaştırılabilecek bir rakibi bile yoktu. karakterlerin çoğunu hâlâ isim-soyadları ile hatırlıyorsanız, o dizi gerçekten bir iz bırakmıştır izleyende.

3 senenin sonunda; dizinin show tv'den, atv'ye geçmesi, zeynep tokuş'un diziden ayrılıp yerine başka bir zeynep karakterinin gelmesi (bkz: melda bekcan) benim gözümde o diziyi başka bir diziye çevirmişti. allah affetsin ama o dizideki tek zeynep; benim için her zaman zeynep tokuş'tur. ne acı ki onun diziden ayrılması yüzüden, flashback sahneleri bile kullanılmadı son sezonda. ki final bölümünde buna fazlasıyla ihtiyaç olduğu çok belliydi.selçuk yöntem ve gürkan uygun'un diziye dahil edilmesi, dizinin artıları arasında yer alsa da, bu durum dizinin genel konseptinin dışına çıkılmış hissini seyirciden almak için yeterli değildi. o dönemi iyi hatırlıyorum. deli yürek sevdalıları için, en azından genel kitle için 4. sezon hayal kırıklığı olmuştu. eski tadını vermediğini söylüyordu çoğu kişi...


benim bu diziye dair en büyük kalp kırıklığım; 2. sezonda ve ayşegül karakterinin diziye dahil edilmesinden sonra senaristin yazmış olduğu zeynep karakteridir. feraye'yi oynayan oylum öktem; bu dizide oynamak istemediği için diziden karakteri öldürülerek çıkartılmıştı. birkaç bölüm sonra diziye zeynep tokuş dahil oldu. hayat dolu, capcanlı, fazla rahat ve girişken, sabırsız, hareketli, enerjik, naif, sıcakkanlı olan zeynep karakteri olarak dizide yerini aldı. ilk sezonda da hep aynı çizgide yürüdü. yusuf'un tam zıttı olduğundan aralarındaki dengeyi çok sevmiştim. biri ağırbaşlı, diğeri yerinde duramayan. birisi sakin, birisi aklına geleni o anda yapması gerektiğini düşünecek kadar heyecanlı. birisi son derece kontrollü, diğeri ise aklına ne geliyorsa, diliyle de bunu kontrolsüzce savurabilen... mükemmel bir karakter değildi belki zeynep, ama yusuf'a olan aşkına deli gibi emek verecek kadar gözü karaydı.

sonra 2. sezonda ayşegül karakteri geldi, zeynep'in dizideki tek rolü kapris yapan, kıskançlık krizinden paranoya krizine uçan, sürekli ağlayıp yusuf'un başındaki durumlardan şikayet eden, sadece kendini düşünen bir karakter oluverdi.

buradaki zeynep'i eleştiren haklı yorumları çok iyi anlıyorum. benim asıl anlamadığım ve hiçbir zaman da anlayamayacağım senaristin neden bunu yaptığı. bu başka bir dizi olsaydı, senarist yusuf'u bir süre sonra ayşegül'e yöneltecek, zeynep de bencil, kaprisli, şımarık, kıskanç bir kadın olmanın cezasını yusuf'u kaybederek ödeyecek derdim. yani zeynep karakterini özellikle bir yerme, ayşegül'ü de yükseltme olduğu çok bariz olan bir senaryo vardı ortada.

ama bu dizinin formatı; senaristin bunu yapmasını mantıksız kılıyordu. çünkü bu dizinin formatı, özellikle de yusuf miroğlu karakteri üzerinden vermiş olduğu mesajlar, yusuf'un sürekli altı çizilen değerleri, kişiliği, onun zeynep'ten vazgeçip ayşegül'ü seçmesini baştan imkânsız kılıyordu zaten... yani konu en baştan kilitti. o nedenle zeynep karakterinin içinin bu kadar boşaltılmasını kesinlikle hiçbir zaman doğru bulamadım. her ne olursa olsun yusuf'un sevdalandığı kadın oydu. babasına rağmen zeynep'ten vazgeçememiş bir adama yazılan zeynep o hale nasıl getirildi?

ancak tek bir noktada zeynep'e sonuna kadar hak veriyorum. ayşegül'ün varlığından rahatsız olması kadar doğal, kadınca, insanca bir duygu olamaz. hangi insan, hangi kadın buna katlanabilir? yusuf'un evine oturmaya gitmişsin, çat kapı ayşegül geliyor, iş yerine çat kapı geliyor, sürekli arıyor, görüşüyor ve bu kadın yusuf'un kahramanlığını üstlenirken, zeynep sadece otobüs bekler gibi yusuf'u bekliyor. kariyeri yok, işi gücü yok. ayşegül'ün varlığı altında her türlü ezilmesini zeynep adına çok iyi anlıyorum.


ama bunu 7/24 masaya sürmesi, sürerkenki üslubu ve aynı isyanı aynı şekilde sergilemekten başka hiçbir şey yapmıyor oluşu, bu durumdan kurtulmak için başka manevralara baş vuramayışı, derdini-meramını anlatmak için başka sözler bile seçmiyor oluşu zeynep karakterinin içini bomboş, varlığını da katlanılmaz yapıyordu. replikleri bile her bölüm neredeyse aynıydı. ama tüm bunlar senaristin bana göre bu dizideki en büyük hatasıdır. ana kadın karakteri; hem bu kadar işlevsiz, hem de bu kadar histerik, ağlak ve kaprisli yazmak başlı başına hatadır. eğer ana karakterin dizide bir işlevi yoksa, bir de üstüne sorun yaratmaktan başka bir şey yapmıyorsa, hiçbir işe yaramıyorsa; o karakter o diziye fazlalık olur. ağırlıklardan kurtulmak için gemiden ilk atılması gereken şeye dönüşür.

senaristin; ayşegül'ü yüceltmek adına zeynep'i batırması bu dizinin en büyük falsasodur bence. gerçi ben hiçbir zaman ayşegül tarafında olmadım. o aşka en büyük emeği zeynep verdi. kendi aşk hikâyesini kendisi yazdı ve ilmek ilmek de işledi. ayşegül karakterinin de masum ve karşılıksız deli gibi seven ama hiçbir beklentisi olmayan bir kadın olarak yazılması da bence son derece samimiyetsizceydi. bal gibi de karşılık bekliyordu. yusuf'a olan aşkını itiraf ettikten sonra da, zeynep'e bel altı vurdu. "onun sevgisinden en çok şüphe eden sendin, onu kaybetmekten en çok sen korkuyordun!" diyebilecek cüreti buldu kendinde. yusuf'a da; zeynep'in ona söylediği sözleri defalarca kez gidip söyledi. elbette bütün bunları da yapabilir. ama masum ayağına yatarak yapılınca ve senaryoda da izleyiciye bu mesaj verilmeye çalışılınca sahte duruyor.

ayşegül'ü canlandıran ebru cündübeyoğlu, oyunculuk anlamında zeynep tokuş'tan daha başarılı bir performansa sahipti o dizide.


onun olmadığı sezon zeynep'in hiç böyle hezeyanları, kaprisleri, çirkinlikleri yokken, o geldikten sonra yazılınca: "daha başarılı kadın oyuncuyu, erkek karaktere yamamaya çalışmak" olarak görmüştüm ben bu durumu açıkçası. yusuf'u kimin daha çok hak ettiği muhabbeti de benim için anlamsız bir muhabbet. çünkü benim gözümde en çok zeynep hak ediyordu güzel bir ilişkiyi. belki de yusuf'tan bile daha fazla hak ediyordu. çünkü emek veren sadece oydu. yusuf emekten çok, ödün verdi zeynep'le olan ilişkisinde. ağabey'in kızıyla asla bir şey yaşamayacak olan adam, kurallarını aşk için çiğnedi.

keşke ayşegül'e her türlü başarılı, kariyer sahibi, kahraman kadın profili yazılacağına; zeynep'e de yusuf'u sevmek dışında da işlevselliği olan bir karakter yazılmış olsaydı. meslek sahibi olarak yazılmaması, hiçbir meşgalesinin, işinin olmaması, yusuf'un hiçbir sıkıntısını sevdiği kadınla paylaşmaması, sevdiği kadının da bu yaşananlar konusunda fikir, öneri ve tavsiyelerinin olmaması senaryo anlamında büyük zayıflıktı bence.

her neyse, 20 küsur senedir içimde kalan bu ukteyi buraya yazmak istedim sadece.