Lord Voldemort'un Bütün Yaptıklarının Şaka Maka Yanına Kâr Kalması

Evet, Voldemort sonsuza kadar yaşama hayalini gerçekleştiremedi ancak bu yenildi anlamına geliyor mu gerçekten? Buna dair düşündürücü bir yazı.
Lord Voldemort'un Bütün Yaptıklarının Şaka Maka Yanına Kâr Kalması

lord voldemort'un yaptığı bütün kötülükler yanına kâr kalmıştır.

çoğu kişi tarafından tüm zamanların en büyük karanlık büyücüsü kabul edilen lord voldemort, seri sonunda cezalandırılmış olarak kabul edilir. sonunda durdurulmuş ve yok edilmiştir. ancak hayatına biraz daha yakından baktığınızda voldemort'un aslında hiç cezalandırılmadığını görürsünüz. büyücü dünyası onu bizim bildiğimiz yöntemlerde cezalandırmayı hiçbir zaman başaramadı. işlediği hiçbir suçun bedelini ödemedi. başka bir deyişle yaptığı her şey yanına kâr kaldı.

hayatının ilk on bir yılını bir yetimhanede geçiren tom riddle, gerçekten bela bir çocuktu. diğer çocuklara eziyet edip eşyalarını çalıyordu. hatta dumbledore onu hogwarts'a götürmeye geldiğinde yetimhane müdürü ondan kurtulacağı için sevinmişti ama işin özünde orada yaptıkları yanına kâr kalmış, atılma gibi bir cezayla karşılaşmamıştı.


hogwarts'a gittiğinde de rahat durmadı. karanlık büyünün peşinden koştu. sırlar odasını açıp mızmız myrtle'ın ölümüne ve hagrid'in okuldan atılmasına neden oldu ama kendisi 1945'te paşalar gibi mezun oldu. bu arada riddle ailesini katledip türlü yasakları çiğnediğinden de bahsetmeye gerek yok.


hogwarts'tan mezun olduktan sonra ilk işi yine hırsızlık, iftira ve öldürmek oldu. okul kurucularının değerli yadigarlarını toplamak için her türlü hileyi yaptı. ardından kendini "lord voldemort" adıyla tanıtarak taraftar toplamaya başladı. birinci büyücü savaşı'nın başlamasına neden oldu. bu süreçte birçok insanı öldürüp aileleri parçaladı. affedilmez lanetleri günlük aktivitesinin bir parçası olarak kullanıyordu. imperio ve crucio ile işkence ve beyin kontrolünün dibine vurdu. büyücü dünyasının yapabildiği tek şey -onu da hasbelkader yaptılar- voldemort'u durdurmak oldu. bütün bu süreçte "cezalandırılmaya" en yaklaştığı an harry potter'a saldırdıktan sonra bedeninin parçalandığı zamandır. ancak o bile gerçek ceza değildi çünkü bedeni parçalanır parçalanmaz hortkuluğu kaçtı ve arnavutluk civarına saklandı. onlar buna sürgün dese de ortada yine bir ceza yoktu. sadece bedenini tekrar inşa edene kadar kaçak hayatı yaşadı.


geri dönüşü ve ikinci büyücü savaşı döneminin ise ceza ile uzaktan yakından alakası yok. hızla yükseldi ve öldürmeye devam etti. ta ki dumbledore planını kurup onun yok olması için şartları hazırlayana kadar. ancak ortada hâlâ bir ceza yok. dumbledore'un planı bile en fazla onu "kalıcı olarak" durdurmaya yetti. büyücü dünyasının ona yapabildiği tek şey bir kez geçici, bir kez de kalıcı olarak durdurabilmekti. hiçbir zaman cezalandıramadılar.

burada da bitmiyor

fani dünyada hak ettiği cezayı bulamayanların en azından ilahi adaletle karşılaşacağı ve öbür dünyada cezalandırılacakları düşünülür değil mi? işte voldemort orada da dört ayağının üstüne düşerek yırttı.

ceza, suç ve suçlu kavramının vazgeçilmez bir öğesidir. suçlu, işlediği suçların cezasını çekmelidir. bilinen bir şey bu. ancak voldemort'a baktığınızda yetimhanede yırtmış, hogwarts'ta yaptığı her şey yanına kalmış, sonrasında azkaban'ın yanından bile geçmemiş, kendisi diğerlerine yaptığı gibi crusio lanetine maruz kalmadı. zaten yaptıklarından asla pişman olmadığı için manevi olarak ceza çekmedi ama maddi olarak da cezalandırılmadı.

yetmiyormuş gibi ölüm sonrasında da bir ceza yok. voldemort'un nasıl yok olduğuna, nasıl öldüğüne bir bakmak gerekir. onu kendi kötülüğü yok etti. dumbledore'un zekası ve kendi kötülüğü birleşince yaptığı avada kedavra dönüp kendisini buldu ve tutunduğu son hortkuluk da gidince yaşamları sona erdi.

bildiğiniz gibi harry potter kurgusunda din unsuru en zayıf noktalardan biridir. rowling özel olarak dinsel bir inanış kurgulamamıştır. inanç sisteminden bahsedilmez, dini karakterler ya da öğeler içermez. sadece britanya toplumunun geleneğinin bir parçası olarak noel ve paskalya bayramlarını görürüz. bunun dışında serinin dini bir boyutu yoktur. yedi kitaplık serüvende dine en yaklaştıkları an yedinci kitapta harry'nin dumbledore'la konuşup voldemort'un ölümüne neden olduğu andır. bu sahnede, harry ve dumbledore bir tren istasyonundadırlar ve kenarda buruşuk bir et parçası (voldemort) vardır. sanki fani ve ilahi dünya varmış ve o tren istasyonu da iki dünya arasındaki köprüymüş imajı verir. bildiğiniz gibi semavî dinlerde ruh zarar görmez, bir bütündür. kesilmez, kopmaz, parçalanmaz. ruhunu yedi parçaya bölen voldemort ise bu yolculuğu yapamamaktadır çünkü trene binmenin şartı tam ve bütün bir ruh olmaktan geçmektedir. voldemort'un ruhu ise paramparçadır, altı parçası da yok edilmiştir.


rowling'in seri boyunca dine en yaklaştığı sahnede temel olarak öbür dünya, ruh ve ahiret yolculuğu kavramlarını kabul ettiğini ancak ruh zarar görmez ilkesini büyü evrenine göre bölünebilir kıldığını görüyoruz. sonuç olarak semavî dinlere paralel bir yapı kurgulamış olduğunu anlıyoruz. semavî dinlerde en önemli nokta ölümden sonraki ahiret ve cennet/cehennem inancıdır. yani, "ben öldüm, yok oldum" gibi bir şey yok. "yok olmak" bir seçenek değildir. mevcudiyetin devam eder, bu dünyadaki amellerine göre cennete ya da dehenneme gidersin.

bu açıdan değerlendirdiğimizde ölümsüz olup insanları yönetmek isteyen ve bu yolda birçok insan öldüren voldemort semavî dinlerdeki en büyük suçlardan şirk koşmak ve cana kıymak suçlarını işlemiştir. cezası da sonsuza kadar cehennemde kalmaktır. dirilip dirilip tekrar yanarak can vermektir, değil mi? tam nihayet "bu seri katil parçaladığı bunca ailenin hesabını verecek" diyorsunuz ama yine olmuyor. adalet yine yerini bulmuyor. cehennemde sonsuzlukla cezalandırılması gereken kişinin mevcudiyeti siliniyor ve yaptığı kötülüklerin hiçbirinin cezasını vermeden yok olup gidiyor. şöyle düşünmek gerekir. kim bir ateş çukurunun içinde sonsuza kadar kalmak ister? bunun yerine yok olmayı istemez mi o kişi? sonsuz ateşten kurtulmak -bir kez daha- cezadan yırtmak değil midir?


sonuç olarak, voldemort yaptıklarının hiçbir cezasını görmedi

evet, amacına ulaşamadı ama "amacına ulaşamamak" bir ceza değil. atılmadı, işkence görmedi, hapsedilmedi. idam bile edilmedi. adam kendi kendini öldürdü. "oh, idam edildi. içimizin yangını söndü," diyecekleri bir durum bile olmadı. hem fani hem ilahi dünyada adaletin karşısına çıkmadı. yaptığı her şey ama her şey yanına kâr kaldı. öldürdüğü onca insanla bir fırtınada telef olan bir kümes tavuk arasında fark dahi yok.

düşünün, okuldan atılan ve kısa bir süre azkaban'da kalan masum ve iyi yürekli rubeus hagrid lord voldemort'tan çok daha fazla cezalandırılmış oldu.