Machiavelli'nin Bugün Bile İnsanlara Kılavuzluk Eden Prens Eserinin Yazım Hikayesi

3 Mayıs 1469-21 Haziran 1527 arasında yaşayan İtalyan Niccolò di Bernardo dei Machiavelli (Makyavelli), 1532 tarihli Prens (Hükümdar olarak da geçiyor) eseriyle insanlık tarihine iz bırakmış düşünce adamlarından biri. Peki neler oldu da böyle bir metin yazma ihtiyacı duydu kendisi?
Machiavelli'nin Bugün Bile İnsanlara Kılavuzluk Eden Prens Eserinin Yazım Hikayesi

efendim ben bu makyavelist sıfatına ismini vermiş makyavel abinin prens kitabını ilk olarak tıfıl bir lise öğrencisiyken okudum. sonra üniversitede başka bir baskısını ve ingilizce çevirisini de hatmettim. daha sonra başka bir kaynaktan açıklamalı ve yorumlu bir çalışmasını da yuttum. üstüne bbc ve history channel'da bu kitapla alakalı çok iyi iki belgeseli de inceleme fırsatım oldu. kısacası biraz kafa yordum bu kitaba. içinde yazan fikirler de zaman zaman çok işime yaradı ve hala yarıyor.

şimdi değerli dostlar,

makyavel denen iyi mi kötü mü olduğu hala tartışılan şahsiyet tam 500 sene önce italya'nın floransa kentinde yazmış bu kitabı (aslında tam şehrin içinde değil, şehrin dışındaki üzüm bağları içindeki villasında yazmış. bunun nedenini de birazdan anlatacağım).

o dönemlerde italya diye bir devlet yok. ayrı ayrı, şehirlerin hepsi bir devlet. floransa'sı ayrı, venedik'i ayrı gibi. bu devletçiklerin hepsi de birbirinin can düşmanı. üstelik şehirlerin içinde de türlü zengin aileler türlü türlü entrikalarla başa geçmeye çalışıyor. bir de bunun üstüne dönemin diğer güçlerinin de müdahalelerini sayarsanız ortalık tımarhane gibi. zehirlemeler, suikastler her tür iftira ve komplo günlük hayatın parçası olmuş.

işte makyavel kardeşimiz bu ortamda floransa kentinde orta düzey bir devlet memuru. floransa sarayı içinde her tür entrikaya genç yaşlarından itibaren birebir şahit olmuş. akıllı da bir adam ve hırslı. floransa devletinin dış işleri bakanlığı diyebileceğimiz biriminde çalışıyor. bir ara hırsı aklının önüne geçiyor ve paşa paşa başını sallayıp maaşını alacağına yönetimdeki aileyle siyasi ilişkilere giriyor. kısacası onların adamı oluyor. oldukça da yükselip zenginleşiyor.

O dönemlerde Floransa.

gel zaman git zaman meşhur medici ailesi şehri ele geçiriyor. bu aile para pul işleri ve sinsilikte şeytana ders verecek seviyede. uluslararası ticaretten de parayı vurmuşlar (floransa'ya giderseniz her tarafta bu ailenin yaptırdığı türlü binaları hala görüyorsunuz. zaten rönesans denen olayda medicilerin türlü ilim ve bilim insanına şanımız olsun diye verdikleri desteğin önemi büyük. gittiğiniz zaman makyavel'in şehir merkezindeki heykeli önünde de bir resim çektirin).

neyse bu mediciler başa geçince, gel bakalım makyavel efendi sen bizim devirdiğimiz önceki idarenin adamıydın şimdi burnundan fitil fitil getirelim de gör diyerek, adamımızı zindana atıyorlar ve türlü işkencelerden geçirmeyi de unutmuyorlar. makyavel kardeşimiz karanlık zindanlarda "ne olacak benim halim" diye çürürken bir anda şansı dönüyor. medici ailesi aralarından birini türlü entrika ve rüşvetle papa yapmayı başarıyor (giovanni medici yani papa onuncu leo hazretleri).

eh haliyle aile artık "ruhani" olunca biraz iyilik yapalım diyerekten zindana attıkları muhaliflerin fazla önemli olmayanlarını affedip salıveriyorlar. makyavel de bu arada yakayı zindandan kurtarıyor ancak "bir daha floransa'da seni görmeyeceğiz, buraya ayak basarsan önce bacaklarını kırar sonrada kelleni koparırız" uyarısıyla şehirden sürülüyor.

Sandro Botticelli - Müneccim Kralların Tapınması, 1475

ne yapsın garibim, şehrin dışındaki aile evine yerleşiyor ve erken emekli oluyor. kendini hobilerine, okumaya yazmaya veriyor ve bağ evinde üzümcülük ve şaraplarla uğraşıyor (bu arada bu ev hala duruyor ve yeni sahipleri bağlardan elde ettikleri üzümlerden şarap yapıp makyavel şarapları markasıyla satıyorlar. bu italyanlar işi biliyor vesselam)

makyavel düşünüp taşınıyor: "ne yapsam da bu medicilerin gözüne girsem ve benim ne kadar değerli bir insan olduğumu anlasınlar" diyor. işte bu "prens" kitabının fikri böylece aklına geliyor. diyor ki kendi kendine "şimdi ben ufak bir kitapçık yazayım ve yönetimle alakalı bildiğim her tür entrika ve fikri ortaya dökeyim. eğer bu kitapçığı şehrin yöneticisi mediciler okursa benim zekamdan etkilenir ve beni gene saraya alırlar diyor. yani aslında bu kitap bir tür kişisel reklam.

kitabı yazıyor. bastırmak istiyor ama dönemin kilisesi yani papalık o dönemlerde her kitabı inceleyip basılıp basılmayacağına karar vermekte. kitabı okuyorlar ve sonra da "bu kitap şeytan işi bir şey, zinhar kimse okumasın" diyerek kitabın basılmasına izin vermiyorlar.

mediciler de makyavel'in yazılarına pek önem vermiyor.kitap makyavel'in ölümünden beş sene sonra basılabiliyor.

yani işe buradan bakarsanız aslında makyavel büyük bir başarısızlık örneği gibi duruyor.

Makyavelli'nin evi.

makyavel abimiz üzüm bağlarıyla dolu villasında, üzüntü içinde ömrünü tamamladıktan sonra kitap kulaktan kulağa, elden ele dolaşmaya başlıyor ve bir anda patlıyor. sonraki yıllarda bildiğimiz tanıdığımız krallar ve devlet adamları bu kitabı başucu kitabı haline getiriyorlar. napolyon'dan tutun stalin'e, oradan eski ingiliz başbakanı tony blair'e kadar birçok ünlü şahsiyet bu kitabı yanlarından ayırmıyor (hayır donald trump'ın bu kitabı veya herhangi bir kitabı okuduğu sanmıyorum, adam doğuştan makyavel zaten).

evet kitabın hikayesi bu şekilde...

kaynak 1kaynak 2

İnsan Doğasını Mükemmel Analiz Ederek Siyasetin Kitabını Yazan Floransalı Dahi: Niccolo Machiavelli

Siyasetin Çimentosu Denebilecek Kadar Benimsenmiş Olan Acımasız Öğreti: Makyavelizm