Madalyonun Öteki Yüzü: Arthur Schopenhauer'in Babasıyla Olan Enteresan İlişkisi

Schopenhauer'i, kadınlar için yazdığı şeyler nedeniyle hep annesi üzerinden okumaya çalışırız ama bu sefer babası üzerinden bakalım mevzuya.
Madalyonun Öteki Yüzü: Arthur Schopenhauer'in Babasıyla Olan Enteresan İlişkisi

schopenhauer'in, anne ve babası ile olan ilişkisinde tuhaf detaylar var

babası (heinrich floris schopenhauer) arthur'u her zaman "schopenhauer ticaret"in başı olacak bir erkek çocuk olarak hayal etmiş ve onu zorlamıştır. arthur daha dokuz yaşında iken onu bir iş ortağının yanına başka bir şehre (le havre) göndermiş devamında da iyi bir tüccar olabilmesi için gerekli eğitimleri almasını sağlamıştır. fakat arthur kesinlikle bir tüccarın hayatını yaşamak istemiyor, bu fikirden tiksiniyordu. oğlunun ilgi alanları arthur'un babası için büyük işkence kaynağıydı. hatta babası, arthur 15 yaşında iken büyük bir dünya turu planlamış ve arthur'a ya bizle gelip dünya turuna katılırsın ya da gelmeyip hamburg'ta kalarak istediğin eğitime başlarsın teklifini sunmuştur (arthur'un geziye katılacağını bilerek. çünkü o zamanda böyle bir yolculuk sadece ayrıcalıklı birkaç kişiye nasip olabilirdi). arthur geziye katılmış ve 1804'te babasına verdiği sözü kederli bir şekilde tutarak hamburg'da bilinen bir tüccarın yanında yedi yıllık staj eğitimini almayı kabul etmiştir. fakat bundan sadece dokuz ay sonra babası intihar etti. çalkantılı bir dönemden sonra annesi (johanna schopenhauer) arthur'a bir mektup yazdı ki bu mektup arthur'u kölelikten kurtaran ve filozofluğa doğru yola çıkmasına kaynak olan gelişme olarak anılır.


annesinin mektubundan bazı satırlar

"seni kurtarmak için ne gerekiyorsa yapmak zorundayım; insanın ruhuna tiksinti veren bir hayat yaşamanın ne demek olduğunu biliyorum. ve eğer mümkünse seni bu bedbahtlıktan kurtaracağım sevgili oğlum. ah sevgili sevgili arthur, neden benim sesim hiç duyulmadı? senin şu anda istediğin şey benim o zamanki en büyük dileğimdi. her şeyin bana karşı olmasına rağmen ne kadar çok çabaladım..."

"istediğini seç ama gözlerimde yaşlarla sana yalvarıyorum, kendini kandırma."

"görüyorsun ya sevgili arthur, seni çok seviyorum ve sana her konuda yardım etmek istiyorum."

bu mektuptan sonra arthur'un dahi bir filozof olmasının önündeki fikri engeller kalkmış ve zincirleri kırılmıştır.

fakat arthur'un sonraki yaşamında annesine yönelik narsistik ve ilgisiz bir kadın olduğuna dair çokça kırıcı eleştirisi varken, kendisi 60 yaşına geldiğinde bütün eserlerini babasına adamayı planlaması, ithaf sözcükleri üzerinde gecelerce çalışması garip geliyor insana. hatta bir ithafta babası için şöyle yazmayı planlamış: "olduğum ve olacağım her şeyi kendisine borçlu olduğum soylu, mükemmel insan..."

bir yerde, siz çocuğunuzu sevmediğinizde çocuğunuz sizi sevmekten vazgeçmez, kendisini sevmekten vazgeçer diyordu. acaba babası tarafından sevilmediğini mi düşünüyordu ya da tüccar olmaya içinden, gerçekten heves etmediği için babasının intihar ettiğini? bilmiyorum lakin ömrünün sonunda annesi ve babasına yönelik hissiyatı gerçekten farklı, tuhaf ve beklenenin ötesinde imiş.

ekleme: bu arada kendisinin nasıl bir dahi olduğunu anlatmak adına söyleyelim. 16 yaşında çıktıkları dünya turunda, gittikleri ülkelere dair notları söz konusu ülkelerin dili ile yazmıştır.