Mustafa Kemal Atatürk'ün İmkansız Aşkı: Dimitrina Kovaceva

Gazi Mustafa Kemal Atatürk ile asla yaşanamamış ama asla da unutulmamış bir aşkın hikayesi.
Mustafa Kemal Atatürk'ün İmkansız Aşkı: Dimitrina Kovaceva

dimitrina kovaçeva, gazi mustafa kemal atatürk'ümüzle imkânsız bir aşk yaşamış ve vefatından önce, başucunda bekleyen kız kardeşi olga’ya söylediği son sözleri şöyle olmuştur: 'biliyor musun? rüyamda gördüm onu. sanıyorum ki nihayet mustafa kemal’e kavuşacağım!'"

her şey 1913 yılında başlıyor. mustafa kemal, o yıllarda henüz genç bir osmanlı subayı. balkan savaşları daha yeni bitmiş, osmanlı'nın sınırları daralmış, balkan coğrafyasında milliyetçilik rüzgârları hızla eser hale gelmiş. tam da bu dönemde mustafa kemal bulgaristan'ın başkenti sofya'ya askerî ataşe olarak atanıyor. bir yandan siyasi gözlemler yapıyor, diğer yandan o tanıdığımız zarif duruşu, kıvrak zekâsı ve yüksek sosyalleşme kabiliyetiyle sofya çevresinde kısa sürede dikkatleri üzerine çekiyor. 


bu sırada sofya’da bir davet düzenleniyor. sıradan bir akşam yemeği gibi görünse de, o gece kader ağlarını örmeye başlıyor. mustafa kemal, burada dimitrina kovaceva ile tanışıyor. rivayet o ki ilk defa dans ettiklerinde, salondaki herkesin gözü onların üzerindeymiş. genç kızın zarafeti ve güzelliği dillere destan. dimitrina, bulgaristan'ın eski savunma bakanı olan general stilyan kovaçev’in kızı. yani hem politik hem de askerî çevrelerde oldukça önemli bir ailenin mensubu. bu durum zaten atatürk'ümüzle yaşayacakları aşk için başlı başına büyük bir engel oluşturuyor. çünkü mustafa kemal, bir osmanlı subayı ve henüz birkaç yıl önce bulgarlarla savaştan çıkmış bir milletin temsilcisi. ama işte kalp ferman dinlemiyor. aşk; milliyet tanımıyor, ideoloji tanımıyor, sınır tanımıyor. mustafa kemal ve dimitrina arasında zamanla bir yakınlık başlıyor. bu yakınlık o kadar ciddi bir hâl alıyor ki, mustafa kemal bir noktada dimitrina’ya evlenme teklif ediyor ve evet cevabını alıyor.


dimitrina’nın ailesi ve özellikle general kovaçev, bu evliliğe kesin bir dille karşı çıkıyor. sebep açık: mustafa kemal bir osmanlı subayı. üstelik bulgarlarla savaşmış, milliyetçi fikirleriyle öne çıkan bir asker. general kovaçev ise hem osmanlı karşıtı bir duruşa sahip hem de kızının bir türk’le, hem de osmanlı'nın temsilcisiyle evlenmesini siyasi bir tehdit olarak görüyor. böylesi bir ortamda bu aşkın yaşaması mümkün mü? tabii ki hayır. o dönemin osmanlı-bulgar ilişkileri zaten diken üstünde. balkanlarda etnik gerilimler tavan yapmış, milliyetçilik dalga dalga yayılıyor. insanlar artık kendilerini "balkanlı" ya da "osmanlı" olarak değil; "bulgar", "sırp", "yunan", "arnavut" diye tanımlıyor. hal böyle olunca, bir bulgar generalin kızı ile bir osmanlı subayının aşkı romantik değil, neredeyse tehlikeli bir siyasi mesele hâline geliyor. tüm bunlara rağmen dimitrina ya da ailesinin seslenişiyle "miti" bu aşka sımsıkı tutunuyor. aralarındaki aşk bitsin ve atatürk umudunu kessin diye, dimitrina'nın başka biriyle evleneceği söylentisi yayılıyor ve atatürk sevdiği kadının bir başkasıyla evleneceğine inanıyor. fakat aslında miti, atatürk'ten başkasıyla evlenmeyeceğini ve eğer evlilik için ısrar edilirse intihar edeceğini söylüyor.

tüm bunların üzerine görev süresi biten atatürk, sofya'dan ayrılıyor. atatürk sofya’dan ayrıldıktan sonra, miti uzun yıllar ondan haber bekliyor. her geçen yıl biraz daha sessiz, biraz daha yorgun ama yine de umutla. ailesi baskı yapıyor, yaş ilerliyor, ama o hâlâ mustafa kemal’i bekliyor. ancak kader bir kez daha acımasız davranıyor. dimitrina, ailesinin baskılarına daha fazla dayanamayıp bir bulgar avukatla evlenmeyi kabul ediyor. bu evlilikte iki kız çocuğu dünyaya geliyor. ama yakınlarının anlattıklarına göre miti hiçbir zaman o evliliğin kalben içinde olamıyor. kocasına saygı duysa da sevgi asla duyamıyor. çünkü kalbi çoktan bir adama, uzaklardaki mustafa’ya ait… yıllar geçiyor. türkiye cumhuriyeti kuruluyor, mustafa kemal artık "atatürk" oluyor. miti ise sofya’da, sessizce onun adını anarak yaşlanıyor. hayatının son yıllarında ağır bir hastalığa yakalanıyor ve 7 ağustos 1966’da hayata gözlerini yumuyor. ölüm döşeğinde başında kız kardeşi olga var. son sözleri “biliyor musun? rüyamda gördüm onu. sanıyorum ki nihayet mustafa kemal’e kavuşacağım.” oluyor.

atatürk'ün altını çizdiği bir cümle ise, onun da dimitra'ya karşı ne denli yoğun bir aşk yaşadığını gösteriyor.