Ne Kadar Klişe Olursa Olsun, Mutlu Olmanın Belki de Tek Yolu: Anı Yaşamak

Mutsuz haberler yağmurundan sıkılmadınız mı? İşte anı yaşamaya dair ilham verici bir güzelleme yazısı, biraz içiniz açılsın.
Ne Kadar Klişe Olursa Olsun, Mutlu Olmanın Belki de Tek Yolu: Anı Yaşamak
Yes Man (2009)

hiçbir sorun olmadığı halde mutlu olamamak, şimdi dışında yaşamaktır

şimdi dışında hangi zaman diliminde olursanız, pişmanlık/özlem ya da beklenti/endişe sarmalına girersiniz. geçmişteki "keşke"ler, "iyi ki"ler... gelecekteki "ya öyle olursa"lar, "umarım öyle olur"lar... hep yorgunluk ve artık olmayan ya da henüz olmamışlar üzerinden yaşanan bir hayat.

ama şimdi öyle mi?

efil efil!

her şeyin mümkün olduğu o an'da, özgürsün. mutluluk yok, mutsuzluk yok. ikilik yok. çekişki yok. anlam yok. sen yoksun. çünkü kendim diyerek içini doldurduğun kimliğin geçmişi de geleceği de olmadığında, her an yeni biri olabilirsin artık.

"ben çok kıskanç biriyimdir." şu an kimseyi kıskandın mı? hayır mı? o zaman şimdi kıskanç olmayan birisin.

"ben çok pozitif biriyimdir." şu an trafikte küfrettin. demek ki şu an o kadar da pozitif olmayan, biraz da küfürbaz birisin.

tüm olasılıkların açık, her şeyin mümkün olduğu bir yerde, sonsuzluğa göz kırparsın.

bağımlılık tedavisinde "one day at a time" denir. yalnızca bir günlük dilimlerle ilerlenir. bugünü atlatırsın ve yarın yeni bi yolculuktur. ben de diyorum ki "sadece bir an" - bu an'ı yaşa! sonraki an'ı, o an yaşarsın. (aramızda kalsın, zaten başka şansın yok. sen sadece olduğunu sanıyorsun)

mutsuz değilsin. tatmin olmuyorsun. mutluluk bir oluş hali ve aynı olayları yaşayan iki insandan biri mutlu biri mutsuz olabilir.

biri kocası öldüğü için mutlu olur. yıllardır ona eziyet eden bir şiddet makinasından kurtulmuştur.

öbürü ise kocası öldüğü için mahvolur. hayatının aşkını yitirmiştir.

biri bir milyon tl kazandığı için havalara uçar. hiç böyle bir para geçmemiştir eline.

öbürü ise mehh der, yatırımının karşılığının çok daha yüksek olacağını hayal etmiştir.

içerdeki mekanizmayı değiştirmeniz lazım. çok rahat söylüyorum çünkü yaptım. depresyonun içinde boğulmuş bir insan olarak, doktorlar, psikologlar, ruhani liderler, farklı insanlar yardımcı oldu; ayna tuttu. ama sonuçta ben değişmeye karar verene kadar kimsenin yaptıkları kar etmedi. ben karar verdiğimde ise her şey ve herkes ayna oldu.

ekonomi berbat, siyaset şöyle böyle diye kendinize eziyet ettiğinizde, kendinizi daha mı iyi daha mı kötü hissediyorsunuz? oturup haber bülteni seyrettiğinizde daha iyi mi daha kötü mü hissediyorsunuz? çok basit bir soru soruyorum ama çoğunuz bu soruların cevabına kötü deseniz bile, televizyonunuzdan vazgeçmezsiniz. televizyonsuz ev düşünemezsiniz.

çok basit ve "cheesy" bi önermeyle geleyim:

ya televizyonunuz olur ya vizyonunuz olur.

televizyonu olanlar vizyonsuzdur demek biraz iddialı bir söylem ama benim vizyon dediğim, bugünkü dünyada çok başarılı bir doktor, iş adamı, fikir insanı olmak değil. kalp görüsü. onca gürültü ve görüntü kirliliği içinde kendi sesinizi duymanız imkansız. ve kendi sesinizi duymuyorsanız, başka neyi dinlerseniz dinleyin, sağırsınızdır.