Neden Artık Gökyüzünde Pek Zeplin Görmüyoruz?

Zeplinin tarihine kısaca bir göz atalım.
Neden Artık Gökyüzünde Pek Zeplin Görmüyoruz?


zeplin, gökyüzünde süzülen puro şekilli bir ulaşım aracı. içinde motoru var, dümeni var; yani “ben nereye istersem oraya giderim” diyebilen bir hava gemisi. alt tarafında da yolcuların takıldığı bir kabin var. uçan balon gibi ama kontrolsüz değil, bildiğin direksiyonlu versiyonu.

ismini de bu işin kitabını yazan kont ferdinand von zeppelin abimizden alıyor. adam işi o kadar ciddiye almış ki, kendi soyadı resmen hava aracına dönüşmüş. başlarda hidrojenle dolduruluyordu ama 1937’deki hindenburg faciası'ndan sonra "bu iş yanar kardeşim" denilip helyuma geçildi. yani anlayacağın, yanmadan da uçulabiliyormuş.


uçan puroların altın çağı

hikaye 1852’de başlıyor. fransız mühendis henri giffard, 160 kiloluk minnoş bir buhar makinesini alıyor, 43 metrelik hidrojen dolu bir balonun altına takıyor ve “hadi paris’ten trappes’e gidelim” diyerek 30 kilometrelik bir uçuş yapıyor. tarihi bir an. bu da “motorlu balonla yapılan ilk başarılı uçuş” diye geçiyor kayıtlara.

sonra sahneye kont zeppelin çıkıyor. 1900 yılında yaptığı ilk zeplin, 128 metre uzunluğunda, 11 metre çapında, alüminyum iskeletli ve pamuklu bez kaplı bir dev. içinde hidrojenle şişirilmiş baloncuklar var. 2 temmuz günü havalanıyor, 400 metre yüksekliğe çıkıyor ve 17 dakika 30 saniyede 6 kilometre yol alıyor. "ne var bunda?" demeyin, o dönem için büyük olay.


almanlar bu işe resmen aşık oluyor. savaş bakanlığı “biz buradan yürürüz” diyerek üretimi destekliyor. i. dünya savaşı’nda paris ve londra'ya zeplinle bomba yağdırılıyor. evet, bayağı uçan balondan şehre bomba atıyorlar.

1927’de l-59 adındaki bir zeplin havada tam 96 saat kalıp 7.000 km uçuyor. 1928’de dr. hugo eckener yönetimindeki graf zeplin, atlas okyanusu’nu geçiyor. sonra graf zeplin yetmiyor, hindenburg geliyor. bu iki dev zeplin, ii. dünya savaşı öncesinde tam 52.000 kişiyi okyanus ötesine taşıyor. uçakların gelişmesi, artan kazalar ve özellikle hindenburg faciası'ndan sonra işin tadı kaçıyor. 1950’lere gelmeden üretimleri durduruluyor.

bugün zeplinler hala yaşıyor ama sadece abd’de, o da reklam tabelası gibi geziyorlar gökyüzünde. bir nevi “nostaljik uçan billboard.”


gökyüzünde dönen reklam panosu

bugün zeplin dediğin şey, savaşta bomba taşımaktan çıkıp “hava reklamcılığı”na evrilmiş durumda. yani gökyüzünde gezinen koca bir billboard düşünün ama retro ve havalı (kelime oyunu da burada dursun, eheh).

bu işin öncüsü kim dersen, tabii ki goodyear. ii. dünya savaşı zamanında kendi zeplinlerini üretiyorlardı ama sonra “biz lastik işinden şaşmayalım” deyip üretimi bırakıyorlar. yine de şu an kuzey amerika semalarında üç tane goodyear zeplini birden geziyor. marka imajı için yaptığı katkı da az buz değil; “goodyear = gökyüzünde süzülen güven” gibi bir algı yaratıyor.

fortune 500’den nice büyük marka da bu işe el atmış durumda. bmw mesela, 2004’te 1 serisinin tanıtımı için yaptığı avrupa turunda zeplinle takılmış, istanbul’a da bir uğrayıvermişti. türkiye’de zeplin işi ilk kez 1929’da graf zeppelin’in (efsane d-lz 127) orta doğu rotasında ülke üzerinden geçmesiyle tanınmış ama işler asıl 1998’de koç grubu'nun amerikan yapımı a-150 model zepliniyle ciddi anlamda başlamış. zeplin, american blimp corporation’dan ithal, tam 50 metre uzunluğunda ve ekim 1998’de teslim alınmış.


peki neden her yerde zeplin görmüyoruz? 

çünkü bu iş ucuz değil. helyum pahalı, bakım masrafları uçuk, bir de üstüne 12-13 kişilik yer ekibi gerekiyor. yetmezmiş gibi bir hangar da şart. yani zeplin reklamı yapmak istiyorsan önce cüzdanını, sonra da hava durumunu iyi kontrol edeceksin ama havası? efsane.