Odalara Sığamadıklarını Düşünenler İçin: 6 Metre Kare Odada Mutlu Mesut Yaşamak
oda derken aslında baraka gibi bağımsız bir yapı. 2,45x2,45 ölçülere sahip. duş ve tuvaletin olduğu 2,45x0,85 ölçülerinde bir bölüm daha var odaya bitişik. bununla birlikte oda aslında 8 m2'ye yakın. ama tuvalet ve duş yaşam alanı değil sonuçta, orayı işeyip-sıçarken ya da yıkanırken kullanıyorum. başka türlü kullanmak mümkün değil zaten.
odamın fotoğrafı:
tepelik bir yerde barakam. rüzgarı çok, rüzgardan mütevellit soğuk biraz buralar. ama ufom var 1500 watt gücünde. bütün gün yakınca hamam gibi oluyor odam. küçük olunca ısıtması da zor olmuyor. ceyranı şirket ödüyor da kol gibi fatura bana girmiyor.
tapletim var. cep telefonum bir de. internet erişimimi de bu şekilde sağlayabiliyorum. hırsız görmedim daha 2 yıldır. bir şey çaldırmadım, görevimi layıkıyla yaptım yani. 1650 lira gibi net para geçiyor elime. masrafım pek yok. 55 lira telefon faturası masrafımdan daha büyük bir masrafım yok gibi. kitap alıyorum bir o kadar da. gazete okumuyorum uzun zamandır, okusam da para vermezdim zaten gazeteye. çerez, cips filan alıyorum bazen. yemek yakın lokantadan geliyor. ya da ben gidiyorum bazen.
odam minicik. sıcacık. daracık. çok kolay böyle bir yerde yaşamak. temizliği çok kolay. iki süpürgede halloluyor. dağınık değil hiçbir şey, zaten dağıtılacak ne bir şeyim var ne de mekan ölçüleri itibariyle dağıtılmaya müsait.
kapıyı açınca iki adım sonra yatağım var uzunlamasına. bazalı ve tek kişilik bir yatak. dolap gibi kullanıyorum bazayı. ayrıca bir dolabım da var ama. çift kapaklı bir elbise dolabı. altında iki göz çekmece. masam yok. masa sığmazdı zaten. sandalyem de yok. bir tane çekmeceli küçük bir sehbam var.
yatağımı ortalayıp oturduğumda bütün her şey iki adım mesafede kalıyor. dolap da iki adım, kapı da, tuvalet de, duş da iki adım. hayatım bu iki adımdan ibaret. bu odadan 48 saat çıkmadığım zamanlarım oldu. 48 saat odada yattım, oturdum. başka bir şey mümkün değil zaten, yattım ve oturdum sadece. ha bir de yatar vaziyette oturma pozisyonu var. uzanmak yani.
hayat bana güzel, mutlu bir yaşamım olduğunu düşünüyorum ben. sözlüğe ilk adımı da bu odada attım ben. 2 yılı geçti. birkaç gün öce yazar oldum bir şekilde.
tek eğlencem, eğlencem demeyeyim de meşgalem sözlük olacak herhalde. başka uğraş imkanım yok zira. oturmak, yatmak, çevreyi kolaçan edip gelip tekrar oturmak, çay demlemek, çay içmek, okumak. televizyonum yok. televizyon izlemeyi de sevmem zaten. futbol gibi bir merakım da yok. hiçbir şeye merakım yok herhalde. öyle boş boş yaşayıp gidiyorum kendi başıma. sevgilim yok, sevgili edinme imkanım da yok, sevgili edinmek gibi bir çabam hiç yok, uzun süredir yok herhalde.
arkadaşım da yok. uzak memlekette ailem var ama çok uzak. çok da ilgili değiliz ailemle, ne onlar ne ben. şantiyede çalışan işçiler, ustalar, ameleler.. arada bir gelen patron, şef vb. kişiler. bütün çevrem bu. kimseyle samimi değilim. samimi olacak bir yapım da yok. kış geldi ya, artık iş de olmaz. 3-4 ay insan da görmem muhtemelen. ayda 3-5 farklı yüz belki.
ama acayip alıştım bu hayata. canım sıkılıyordu ilk aylar ama aştım bunu. başka bir yerde olsam da yine canım sıkılırdı diye teskin ettim kendimi. çünkü çok yoğun kalabalıkların içinde de sıkıldığımı hatta daha çok sıkıldığımı biliyorum. en güzeli bu. her şey minimize. en az. hiçbir şey çok değil hayatımda.
mini buzdolabı çalışmıyor, daha doğrusu ben çalıştırmıyorum. çok gürültü yapıyor meret. kitaplık şeklinde kullanıyorum bu dolabı. buzdolabının yanındaki küçük ahşap dolapçık ise ayakkabılık. aslında eski bir mutfak dolabının üstüydü. birileri atmış bunu, çöpe gideceğine sahiplendim bu parçayı. ve evet, e-sigara kullanıyorum. dolabın üstünde görülebilir e-sigara aparat ve likitleri. bu odada sigara kullanmak zaten pasif intihar olurdu. 2-3 günde bir-iki dal, fazla değil, normal sigara da içmiyor değilim ama bunu dışarıda, kapının önünde yapıyorum hep.