Ofiste Cimriliğiyle Terör Estiren Beyaz Yakalının Gününüzü Şenlendirecek Hikayesi
uzun zaman önce oldukça donanımlı ve istediğin her şeyin elinin altında olduğu bir mutfağa sahip ofisimiz vardı. sabah kahvaltıları, öğle yemekleri, çay & kahve, yanına atıştırmalıklar, sodalar, meyve suları vs... kahvaltı sofralarımız dillere destan, öğlen yemeklerimiz etli, zeytinyağlı...
bir de bir bayan personelimiz vardı. kendisi sabah 3 kişilik kahvaltısını yapar, peynirleri neredeyse kalıp şeklinde yer, tereyağlı ballı ekmeğini yemeden sofradan kalkmaz. 2 haşlanmış yumurta, 1 simit, 1 poğaça, biraz kurabiye derken kahvaltısı biter. üzerine 300 ml ebatlarında porselen kupada 5 kişilik türk kahvesini içer, yanında da soda tabii ki...
öğlen yemeğinde ne olursa olsun mutlaka yoğurt yediğini söylediği için dolapta yoğurdunu da eksik etmezdik. çorba, yemek, salata, yoğurt, vişne suyu ve sabah kahvaltıdan artan simit ve poğaçalarla yemeğini yerdi. her şeyi birbirine karıştırdığı için onunla öğlen yemeklerini aynı saatte yemek istemezdim. yemek sonrası yine aynı ritüel, 300 ml türk kahvesi, soda.
bazen ofise müşterilerin getirdiği ikramlar olurdu. biz belki tadımlık birer tane alırdık. kalanları o yerdi. o an yiyemezse kalanları evine götürürdü.
diğer personel ara sıra yöresel lezzetlerinden bir şeyler getirirdi. ceviz, salça, bal, tereyağı, fındık, incir gibi... hepsinden çılgınlar gibi yer ve arsızca siparişler verirdi. ilk lafı "yaaa ben bunu çok severim. bana da getirsene biraz" olurdu. ama bu süre zarfında ne ofise gelirken en ufak bir şey getirmiştir ne de arkadaşlarına 1 lirası geçmiştir.
o kadar çılgın gibi yemesine rağmen çok kilolu değildi. meğerse akşamları evde yemek yemiyormuş. bu yüzden sabahları aç kurt gibi sofraya oturuyormuş...
bir gün su matarasına damacanadan su doldurduğunu gördüm. evinde arıtma olmadığını ve damacana almadığını o yüzden eve giderken ofisten doldurduğunu söyledi. bunları yaparken hiç utanmazdı. pazar günleri ofisteki arkadaşlarına kendisini zorla evlerine kahvaltıya davet ettirir ve siparişler verirdi. katıldığı davetlere eli boş gider, 2 poşet yiyecekle geri dönerdi.
bir gün çalışanlarla beraber dışarıda yemeğe çıktık. hesabı ben ödeyeceğim için su gibi içki içti ve evine zor götürdük.
özel bir davete katılması gerektiğinde arkadaşlarından elbise, ayakkabı, çanta, ceket, aklınıza ne geliyorsa ödünç alırdı. ofisteki herkesin parfüm, deodorant, makyaj malzemesi ve el kremini onlardan fazla kullanırdı. takılarını ödünç ister ve her gün farklı şeyler takardı.
bir gün nasıl olduysa aliexpress'ten, üzerinde 40 çifte yakın minik küpelerden sipariş vermiş. o zaman vergi kesilmiyordu, çok ucuza almış. şimdinin parasıyla 40 çift küpe 100 tl olsun... birer tane arkadaşlarına veremedi içinden.
arkadaşlarıyla dışarıya çıktığında hep cüzdanını evde unuturdu. üstelik onlardan daha fazla maaş alırdı. deli gibi pazarlık eder, her şeyi ölü parasına almak isterdi. bazen daha da ileri gider, hediye ya da tester isterdi.
bir gün ofiste zeytinyağı bidonundan evine götürmek için pet şişeye yağ doldurduğunu gördüm ve artık çok itici gelmeye başladı.
bir süre sonra onun bu bedavaya olan düşkünlüğünü sezen bir ablası onu erkek arkadaşlarıyla tanıştırdı ve gece hayatına yönlendirdi. erkekler ona istediği bedava hayatı veriyor ve karşılığını da fazlasıyla alıyorlardı. karşılıklı win&win olunca işi bıraktı. biz de kurtulmuş olduk...