Once Upon a Time in Hollywood'u İzleyen Ekşi Sözlük Yazarları Filmi Nasıl Buldu?

Tarantino'nun yeni filmi Once Upon a Time in Hollywood, her ne kadar Türkiye'de 23 Ağustos'ta vizyona girecek olsa da ABD başta olmak üzere bazı ülkelerde vizyona girdi. Vizyona girdiği ülkelerde filmi izleyen bazı Ekşi Sözlük yazarları da film hakkındaki görüşlerini dile getirmişler. Spoiler'sız şekilde aktarıyoruz.
Once Upon a Time in Hollywood'u İzleyen Ekşi Sözlük Yazarları Filmi Nasıl Buldu?

bana göre tarantino filmlerinin içinde en kötüsü ve bir tarantino filminden en uzak olanıdır

ne inglourious basterds gibi görsel şölen içeriyor, ne de jackie brown gibi tavşan kaç tazı tut sürükleyiciliği var. ancak baştan ayağa hayal kırıklığı değil elbet, iyi yanları da var; örneğin leo'nun oyunculuğu, filmi en çok sahiplenen aktör kendisidir hissi yarattı bende, brad'le ikisini yan yana görmek bile bazen yetti aslında, ama hayran kimliğimi bir kenara bırakıp, sinemasever seyirci kimliğime geçersem, pek fazla extra iş yapmadı bu karakterler, yani filmin ilk saniyesinde gösterilen bu iki karakter, son sahneye kadar karakter gelişim göstermedi, tek düze ilerlediler ve nasıl başladıysa öyle bitirdiler. ancak tarantino filmlerinin can alıcı yanlarından biri de karakterlerin başkalaşım geçirmesidir. hiçbir şey eskisi gibi olmayacaktır artık onlar için.

tavsiye eder misiniz. tabi ki ederim, öncelikle tarantino halay çekse izleyin arkadaşlar.

inanılmaz keyifli bir film olmuş once upon a time in hollywood

once upon a time in hollywood, hippi akımının yükselişte olduğu yıllarda hollywood dünyasına kendini kabul ettirmeye çalışan aktör rick dalton (dicaprio) ve dublörü cliff booth’un (brad pitt) hayatından bizlere kısa bir kesit sunuyor. film, charles manson müritlerinin en çarpıcı cinayetlerinden biri olan ve ünlü yönetmen roman polanski’nin hamile eşi sharon tate’in (margot robbie) de aralarında bulunduğu 4 kişinin ölümüyle sonuçlanan 1969 tarihli beverly hills cinayetinin paralelinde geçiyor ve bu olayı filmle bağlayan bir nokta var: rick dalton’ın, roman polanski ve eşi sharon tate’in komşusu olması.

hem amerika’nın en skandal olaylarından birine iki kurgusal karakter ekleyip hem de kendi tarzına uyan bir film çekmek, tarantino dışında başka hiçbir yönetmenin kolay kolay kalkışabileceği bir iş değil. ve bana göre tarantino, beklentilerin bu denli yüksek olduğu bir atmosferde böylesine hassas bir konuyu, filmografisine oldukça yakışır bir şekilde işleyebilmiş. kendisinin sinemaya bakışını çok seven biri olarak filmden inanılmaz bir şekilde keyif aldığımı söyleyebilirim. özenle seçilmiş film müzikleri eşliğinde dicaprio-brad pitt ikilisinin başrolde olduğu bir dönem filmi izlemek, gerçekten çok farklı bir deneyimdi.

biraz da oyunculuklardan bahsetmek gerekirse, filmde ne yazık ki pasif bir margot robbie performansı izliyoruz. robbie, filmin pazarlamasında öne çıksa da; filmde durum kesinlikle öyle değil. al pacino da aynı şekilde. yani bu ikilinin filmdeki ağırlığı konusunda beklentilerinizi yüksek tutmamanız iyi olabilir. ancak brad pitt ve dicaprio ikilisinin performansları konusunda beklentilerinizi istediğiniz kadar yükseltebilirsiniz. istediğiniz kadar.

kısaca, once upon a time in hollywood öyle keyifli bir filmdi ki; filmden çıktığımda tüm tarantino filmlerini yeniden izlemek istedim. film özelinde, beklentileri karşılıyor ya da karşılamıyor konusuna girmek istemiyorum. bu aslında sizin filmden ne beklediğinize bağlı çünkü tarantino’nun eski filmlerini de göz önünde bulundurursak, kendisinin vadettiği şey yine çok farklı değil. 

p.s: bolca ayak izliyoruz. bolca.


insanları çok sevenler ve hiç sevmeyenler olarak ikiye bölecek bir film olmuş once upon a time in hollywood

benim için kötü yanları:

bir kere film genel olarak inanılmaz ağır akıyor ve yer yer sıkıyor. gereksiz pek çok sahne var. tarantino’dan beklenildiği üzere bol bol ayak görüyoruz ancak sanırım kendisinin ayak değil, kirli ayak fetişi var. bu da biraz mide bulandırıyor. yine bir tarantino filminden beklenecek kadar kanlı geçmiyor.

iyi yanları:

oyunculuklar çok iyi. özellikle brad pitt döktürmüş. görüntü yönetimi muhteşem ama tarantino filmi bu. o kadar da olsun zaten. son sekans inanılmaz iyi.

sonuç olarak bir 45 dakika kadar daha kısa olsa bir tık daha iyi olurmuş. şu haliyle (6.5'tan) 7/10’luk bir film. ayrıca sanırım en sevmediğim tarantino filmi de bu oldu.

aşırı beğendiğim tarantino filmi

fazla övmeden önce biraz zaman vermek istiyorum ama “malum son” yaklaşırkenki gerilim ve o sonu muhteşem.

70'ler los angeles’ı, renkler falan da apayrı şahane. brad pitt çok çok iyi.

acaba polanski ne hissetti bu filmi ve sonunu izlerken, bunu düşündüm filmde. filmden daha çok keyif almak isterseniz 1969’da polanski’nin hamile eşinin los angeles’ta öldürülüşünü bir google’layıp okuyun. film o trajik olayın gerilimini fazlası ile kullanıyor.

olmuş, muhteşem bir filmdir

tarantino’nun bu sefer bol aksiyonlu bir film çekeceğini korkuyla ve üzüntüyle bekliyordum. ama iyi ki öyle olmadı. o yine gerçek sinemayı yaptı. bol yıldızlı, durağan bir film çıktı yine. durağan olması marvel sinemasına göre tabii.

Charles Manson'ın Müritleri Tarafından Talihsizce Öldürülen Genç Aktris: Sharon Tate

Cinayetlerini Müritlerine İşleten Psikopat Seri Katil: Charles Manson