Orada İş Kuran Birinden: Çin'deki Günlük Hayata Dair Samimi Gözlemler

COVID-19 nedeniyle bir süredir gündemin odağında olan Çin'de gündelik hayat ve iş hayatı nasıl işliyor? İşte oradaki birinden, başka yerde kolay kolay bulamayacağınız bilgiler.
Orada İş Kuran Birinden: Çin'deki Günlük Hayata Dair Samimi Gözlemler
iStock

çin, 2011 senesinden bu yana aralıksız işgücü yönettiğim ve defalarca ziyaret ettiğim ülkedir. şu anda da shenzhen, shanghai ve chongqing şehirlerinde ofislerim var. geçtiğimiz 10 sene içinde shenzhen, shanghai, beijing, chongqing gibi şehirlere defalarca gittim.

öncelikle şunu yazalım: çin'de akılalmaz bir ırkçılık vardır

ama bunu pozitif ve negatif olarak ikiye ayırmak lazım. çin halkı (genelde) batılılara son derece sempatik bakar. mesela burada durmaksızın çin güzellemesi yapan arkadaşın yolu çin'e düşse adam yerine koymayabilirler. çin genelinde zencilere ve orta asyalılara karşı muazzam ırkçılık vardır. insanlar yolda zenci görseler yollarını değiştiriyorlar. asansörde zenci biri olduğu için yüzünü ekşitip asansöre binmeyen kadın gördüm. özellikle pandemi süreci boyunca afrika kökenli zencilere karşı yapılan ırkçılık hayli artmış. bunlar tabii ki basında pek görünmez, çünkü çin sansürle yönetilen bir ülke. şeffaf değil.

ben türk olmama rağmen sıkıntı yaşamadım. pasaportum abd pasaportuydu. bir de yönetici sınıfından olunca önünüzde eğiliyorlar. evet, çin'de her türden otoriteye büyük saygı var. eğer sizi kendilerinden üst seviyede görüyorlarsa sizin tarafınızdan kabul görmek için yapmayacakları yok.

hemen her çin vatandaşının en büyük hayali ise batılı (mümkünse abd'li) bir şirket için çalışmak. bu çin'de büyük ayrıcalık. çin'de ne zaman yeni bir pozisyon açsam, kapının önünde bir sürü başvuru birikiyor.

batılı bir şirkete kapağı atan çin vatandaşının yaptığı ilk iş ise... adını değiştirmek.

evet, çin orijinli çalışanlarımın hepsi batılı isim sahibi :) şu anda shenzen'deki grubumda michael, jane, jessie, ricky, nellie filan çalışıyor. bu insanlar ortalama çin vatandaşından katlarca yüksek gelir elde ediyorlar. geçen ay yukarıda saydığım isimlerin ortalama kazancı (kişi başına) 15,000 abd dolarının üzerindeydi.


en büyük dertleri ise vergi

vergi ödemek istemiyorlar. çin devletine ödedikleri para bunlara (emeklilik döneminde) kuruş gibi geri geliyor. vergi olarak ödenen paradan bireysel tatmin alamıyorlar. dahası, yönetici sınıfının çok büyük paraları iç ettiği inancı çok yüksek. biz yine de oyunu kuralına göre oynuyoruz. herkes vergisini veriyor.

çin'de her şey rüşvetle çalışıyor... ya da şöyle diyelim. çok önemli bir katma değer sunmuyorsanız, rüşvet vermek zorundasınız. geçen 12 ay içinde çin grubumda fazla sayıda değişiklik yaptım. bu tür işlere girenleri barındırmıyorum. dahası, bu tür dönen çarkın içinde benim şirketlerimin yeri yok. başka pazara odaklanıyoruz. zaten o yüzden çin'den satın alma konusunda yatırım yapmayı bıraktık. çin'den ürün almıyorum. ürün almak isteyen herkes rüşvet vermek zorunda. ben de bıraktım. çin'e sadece ürün satıyorum. talep çok. çin halkı ihtiyaç duyduğu şeyin parasını veriyor. ama eğer çin'e ürün değil de, hizmet satmaya kalkarsanız vay halinize :)

ekşi sözlük'te büyük fan kitlesi olan en büyük çin şirketlerinden biri müşterim. ama artık yollarımızı ayırma aşamasındayım.

ben bu kadar içten hesaplı, bu kadar pazarlıkçı, bu kadar "unutkanlık hastalığından" muzdarip insanlarla çalışmadım :) abd'li, avrupalı müşterilerin odak noktası katma değer. çin'in odak noktası kuruşlar. bunun üzerine bir de rüşvet beklentisini ekleyin, berbat bir servis pazarı.

ama dediğim gibi, ürün pazarı olarak (fiyatınız iyiyse) gayet uygun bir ülke.


çin bayağı kirli bir yer

şehirleri her gittiğimde (özellikle shenzhen ve chongqing) gözle görülür şekilde büyüyorlardı. ama bu güzel bir büyüme değil. insanlar adeta ciğerlerinizi yakan, gözlerinizi hırpalayan pis bir hava içinde yaşıyorlar. buna alışmışlar. çin'de zaten pandemi öncesinde filan da sokağa çıkarken maske kullanılırdı. felaket bir şehirleşme anlayışı. inanılmaz pis bir hava kalitesi...

iş dolayısıyla çok sayıda yemeğe, bara (evet, karaoke) filan gittim. dünyanın en leziz çin yemekleri abd'dedir. bunu çinliler de söyler. san francisco'nun çin mahallesinde yiyebilieceğiniz 10 dolarlık bir menü, çin'de herhangi bir yerde yiyeceğiniz yemekten daha lezizdir. neden mi? çinliler sizin çin yemeği gibi düşündüğünüz şeyleri yemiyorlar. abd'de, avrupa'da herhangi bir çin restoranının menüsünü çin'de pat diye bulmanız çok zor. ne mi yiyorlar? hayli egzotik takılıyorlar diyelim. ben ilk tecrübelerimden sonra çin'e gitmeden önden kargo ile bir kutu dolusu protein-bar filan gönderiyordum. gerçi batılı otellerde olay sağlam, ama dışarıda acil bir durumda bunların yanımda bulunması güven veriyordu. bazı yedikleri şeyler cidden bırakın yemeyi, bakılacak gibi değil.


nereden devam edelim? çin'de kadınlar açık ara ikinci sınıf vatandaş

tabii ki kanunlar aslında bu durumla uyumlu değil, ama kültürel açıdan erkekler çok önde. kadınlara karşı çok net, çok açık mobbing var. hele sesini yükselten, hakkını arayan kadınlar fena eziliyor. ben kendi grubumda buna izin vermiyorum. harika çalışanlarım var. kadınlar erkeklerden daha başarılı. ama mesela çin'de bir ofisin başına kolay kolay kadın getiremezsiniz. getirirsiniz, ama kabul görmez. kötü bir toplumsal yapı. "tek çocuk" politikasının sürdüğü yıllarda kadınlara karşı büyük önyargı yerleşmiş. yazık.

göçmenlik mi?

hali vakti yerinde bir çok çin vatandaşının çocuğu zaten batıda okuyor. benim çalışanlarım arasında çocukları california'da okula gidenler var. bunlar da bir şekilde kalmak istiyor.

ama tabii ki kolay değil.

çin'den öyle pat diye ayrılıp dışarıda yaşamak zor. bunu zorlaştıracak çok sayıda regülasyonları var. ona rağmen abd'nin her büyük şehrinde azımsanamayacak bir çin nüfusu var. bizim boston'da bile gayet iyi boyutta bir çin mahallesi var. ara sıra dim-sum'a gidiyorum. güzel yerler.

çin'in teknolojisini çok büyütmeyin bu arada. büyük oranda replikasyon üzerine kurulmuş bir temelleri var. onun nedeni de batılı ülkelerin çin'e üretim için verdiği blue-print'ler. zaten o sektör de yavaş yavaş çin'den çekiliyor. ülke mi yok? daha 50 sene önce abd ile savaşan vietnam, bugün abd'nin en hızlı büyüyen üretim merkezlerinden biri haline geldi.

çin'i küçümsemiyorum. 21. yüzyıl'da yarı-köle gibi kullanılan nüfusu ve dikta rejimi ile ciddiye alınması gereken bir ülke. zaten yukarıda yazdıklarım daha çok bireysel gözlem.

çin'in daha modern, daha açık, daha şeffaf, daha insancıl bir çerçeve içinde neler yapabileceğini görmek için singapur'a bakın. nüfusunun büyük oranı çin kökenli. harika bir yer.

çin bu haliyle dünyanın en pis kapitalizmine sahip, içinde en yaşanmaz kirliliğini üreten, en içten çürümüş kültürel ögelerle bezeli, en ırkçı ülkelerinden biridir.


öte yandan, iyi bir pazar

eğer sağlam bir takım kurup ürün sürekliliği sağlarsanız çatır çatır para kazanırsınız. ben çin'de bunun nasıl yapılacağını öğrendim... burada link'ten okuyup masal anlatanlar gibi değil, gerçek hayatta öğrendim. çin'de ne işim mi var? para işim var. türkiye'den çıkıp abd'de yaşayan biri olarak çin'den de para kazanıyorum. ama bu çin'in nasıl bir yer olduğunu görmeme engel değil.

sözde sosyalist ülke, ama işçiler intihar etmeye kalkışınca ölmesinler diye binanın altına kalıcı branda geriyor :) sosyalizme, işçi haklarına gel.

güzel yönleri de var tabi

çok sayıda harika çinli tanıdım. genellemeler bir yana, teke tek cidden tatlı insanlar. aklıma kendine "hans" adını seçen süper bir çinli geldi. bu arkadaş hp için çalışıyordu. ben de her ay hp'ye milyonlarca dolarlık parça satıyorum. hans ilk başta çok çekingen, çok tutucuydu. zamanla bir açıldı bu... en son abd'den ona "burner phone" getirmemi istiyordu :) tek kullanımlık, ya da az kullanımlık diyelim. kullan-at. "breaking bad" tarzı :) ne saklıyorsa... çinli kadınlar (özellikle) samimiyete ve arkadaşça dokunuşa çok hasret kalmış. bu hanımlar sürekli bir sarılma derdindeydi. inanılmaz alışveriş meraklısı bir toplum bu arada... bu arkadaşlar abd'ye geldiklerinde lüks mağazaların oralarda kamp kurup lv, chanel, gucci, artık allah ne verdiyse yağmalayıp giderlerdi.

gözlem yazalım filan dedik de... aslında en büyük gözlem şu

çinli, abd'li, avrupalı, hindistanlı, türk elemanlarımın hepsi gayet uyumlu bir şekilde çalışıyorlar. ortak amaçları var. ortak ve bireysel kazançları var. aynı stratejiye odaklanıyorlar. her sabah forecast/pipeline toplantımızda şöyle bir 5-10 dakika sohbet ediyoruz. bu toplantılara genelde 45-50 kişi bağlanıyor. dünyanın dört bir yanından... son günlerde çin takımımıza kompliman üzerine kompliman yağdırıyoruz, çünkü pandemi yüzünden yavaşlayan orta doğu ve avrupa ekonomisinden kayboldan talebi çin adeta sırtladı gidiyor. ürün atlanta'dan, amsterdam'dan çıkıyor... memphis'e, boston'a, amsterdam'a iniyor... türk yazılımcılarımın ürettiği ve abd'de patent safhasında olan algoritmalarla işleniyor ve hong kong'a gönderiliyor... oradan da bütün çin'e yayılıyor... bu sadece bir rota... dha birçok rota var. ama önemli olan ortak çıkarlar doğrultusunda birlikte çalışabilmek.

biz yapıyoruz, politikacılar yapamıyor.