Oradaki Birinden: İsveç'in Sağlık Sistemi Yıllar Geçtikçe Nasıl Kötüleşti?

Avrupa'nın refah oranı yüksek ülkelerinden İsveç'in sağlık sistemi, kendisinden beklemeyeceğiniz şekilde kötüleşmekte. Orada yaşayan bir Sözlük yazarı aktarıyor.
Oradaki Birinden: İsveç'in Sağlık Sistemi Yıllar Geçtikçe Nasıl Kötüleşti?
iStock

isveç'te sağlık sistemi eskisi gibi iyi değil

90’lı yıllarda o zamanki adı huddinge olan hastane ortopedi ve bakım dalında dünya birincisiydi. günümüzde ise sağlık sistemi dökülüyor. diğer iskandinav ülkelerinde yaşlı bakımevlerinde covid-19’dan ölenlerin sayısı azken isveç’te çok yüksek. bunun en önemli nedenlerinden birisi diğer iskandinav ülkelerinde yaşlı bakım personelinin eğitimli olmasıydı. isveçli yaşlıların şansızlığı deneyimli-diplomalı bakıcı sayısının az olması ve tek derdi para olan özel bakım evlerinin yaşlıları ihmal etmeleriydi. ölen yaşlılar ise yıllarca çalışarak ülkenin gelişimine katkıda emeği geçmiş işçi ve memurlardı.

bu sorun birkaç aylık süreçte olmadı. daha doksanlı yıllarda iktidara gelen sağ koalisyon hükümeti sağlık sektöründe indirime giderek binlerce hemşire, hastabakıcıyı işten çıkarıp özelleştirmeye kapıları açmıştı.

sağ koalisyon bu kararları alırken sosyal demokratlar çok mu iyilerdi ? daha sonra iktidara gelen sosyal demokratlar da aynı hataları, sürdürünce sağlık sistemi bugünlere böyle kör topal gelebildi.

bu sistemden günümüzden örnekler verirsek...

her türlü ağrı, (bazen ameliyat ağrısı, doğum sonrası ve aklınıza gelen her ağrıya) alvedon denilen, artık isveç’in milli ağrı kesicisi olmuş ilacı verip gönderiyorlar. sonra gazetelerden göğsündeki şiddetli ağrı için gittiği acil servisten alvedon ile eve gönderilen hastanın kalp krizinden öldüğünü okuyoruz. bebek doğar, yanlışlıkla vergi dairesine ölüm kaydı olarak bildirirler, gerçeği medya ortaya çıkarınca özür dilerler.

en basiti, safra kesesinde taş oluştuğunda hemen ameliyatla safra kesesini almıyorlar. bunun nedenlerinden birisi, bir organın ancak yüzde yüz çalışmayacak hale gelirse ancak o zaman ameliyatla alınması diğer neden ise: safra kesesinde taş oluşması belli bir yaştan sonra çok sık rastlanılan bir olay olduğundan, özel hastaneler de olmadığından her ağrısı olan ameliyat edilirse bunun maliyetinin yüksek olması.

bu arada bir yanlış anlaşılma olmasın bir cerraha bu konuyu sorduğumda “her safra kesesi alınmıyor. taşlar bazı hastalarda ağrı ve sorunlara yol açmaz bu nedenle kesenin alınması gerekmez. safra kesesinde taş olanların oranı % 90 ama ameliyat ettiklerimizin oranı ancak % 9.” demişti.


diğer yandan internetten isveç sağlık forumlarına girdiğinizde bazı hastaların bu konulardaki yakınmalarını okuyorsunuz

hasta 3-5- kere taşlar yüzünden acile ağrılarla gidiyor ve ona bu durum için özel ağrı kesici verilip eve gönderiliyor. ne zaman yüzü gözü sararıp, taşlar safra kanallarını tıkıyor, pankreas iltihabına çeviriyor o zaman mecburen ameliyatla kese alınıyor. hastanın isyanı da neden son anda ameliyat edildiği ya da “ben her ağrıda, her seferinde evimde bana reçeteyle yazılan yan tesirleri yüksek ağır ağrı kesicileri mi kullanmak zorundayım” diye soruyor.

sağlık uzmanı değilim bu konuda yorum yapamam sadece burada farklı bir tanı ve tedavi sistemi olduğuna inanıyorum.

daha birkaç ay önce karolinska başhekimi, doktorlara corona döneminde genelge göndererek arka planda birkaç hastalığı olan 60 yaş üstü hastaların hastaneye kabul edilmemelerini söylemiş, bu skandaldan medya sayesinde kamuoyunun haberi olmuştu.

tamam, böyle bir olay savaş dönemlerinde olurmuş. (bu uygulamanın ismi var, şimdi unuttum) ama o zamanlar stockholm hastanelerinin kapasiteleri dolmamışken, hastane koridorlarına corona hastası binlerce hasta yığılmamışken bu kararın alınması kamuoyunda günlerce tartışılmış sonradan bir yönetici çıkıp böyle ayırımcı bir kararın alınmadığını söyleyerek geri adım atılmıştı.

aynı karolinska institüsü şimdi ise corona bulaşma oranı ve ölümlerin artık azaldığını ileri sürüp corona dönemi canla başla çalışan doktor hemşire ve diğer sağlık personelini işten çıkarmayı, onların yerine yeni personel kiralamayı düşünüyor. yine aynı karolinska, pandemi öncesi de bazı doktorları işten çıkarmıştı.

pandemi başlangıç aylarında başbakanın tv konuşmasında “sevdiklerinize veda edebilirsiniz” dediği günler sokaklar bomboştu.

sonra o ilk panik günleri kısa sürerek güneş çıkınca millet denize, sokaklara doluştu. çalışmak zorunda olanların seçeneği yoktu ve tıkış tepiş belediye otobüslerine binmek zorundaydılar. sonradan sl bu olaya çok şaşırdığını söylemiş, milleti kendine güldürmüştü.

halkın büyük çoğunluğu yönergelere uyup mesafesini korudu, elinden geleni yaptı. biz göçmenler için aynı şeyi söyleyemiyorum. bazıları kültürel nedenlerle alışkanlıklarına kısıtlama getirmediler. bir gün içinde stockholm’de corona’dan ölen 16 somalili vatandaşın hepsinin de virüsü aynı gün, hastalık ziyaretinde kaptıkları ortaya çıktı. aklı başında olan diğer göçmenlerin de evde çalışma lüksleri yoktu. taksi otobüs sürücülüğü, restoran, temizlik , bakım gibi işleri olduğundan virüs kaptılar.

sağlık hizmetlerinden sorumlu olan ekonomiyi belirleyen hükümetin mavi-yeşil kanadı oluşan bakım borcu bedelini doktor ve hemşirelere ödetmek istediği söyleniyor. bakım parası personele gideceğine tam tersi oluyor ve karolinska hastanesi doktor ve hemşireleri işten çıkarıp tıp personelini kiralamayı düşünüyor.

2019 yılında işe aldıkları sağlık personeline 800 milyon sek. yatırım yapmışlar oysa 2018 yılında bu oran 658 milyon kronmuş. hükümetin kırmızı kanadı ise buna karşı çıkıp tasaruf bahanesiyle işten atılmaların önlenmesi ve sağlık bakım parasının işe alınan danışmanlara değil direk personele gitmesi gerektiğini savunuyor. karolinska üniversite hastanesi 150 yardımcı hemşire ve 100 doktorun işten çıkarıldığını bildirdi.

geçen yıl, karolinska'da fazla mesai 350.000 saatin üzerindeymiş. bu yılın da sorunlarını çözemiyorlar. (bugün karolinska’ya taktım.)


daha ne yazalım?

her bir satırın kendi linki olduğundan hepsine link vermeden özet geçiyorum. iyi ülke, kötü ülke kavramı yoktur. ülkelerin iyi ve kötü yanları vardır. bu nedenle bazen isveç’i seviyor bazen dövüyorum. bugün öyle bir gün işte.

gazetelere göre “geçen hafta, norveç ve danimarka'nın isveç'ten daha kötü bir enfeksiyon gelişimine sahip olduğu bildirildi. ab'nin enfeksiyon kontrol birimi ecdc'nin istatistikleri, yeni vaka sayısında norveç'in isveç'i geride bıraktığını gösteriyor. son 14 günde isveç'te 100.000 kişi başına 24.0 enfeksiyon görüldü. norveç için rakam 24,8'dir.” deniliyor.

ve eklemişler: “aslında norveç'teki durum her zaman düşük bir seviyedeyken, isveç yüksek bir seviyeye sahipti ve şimdi norveç'le aynı seviyeye iniyor, norveç ise endişelendiren bir şekilde yükseliyor” deniliyor. salgının yerellikten çıkıp ulusal düzeyde yayılmasından korkuluyor. aynı yükseliş danimarka için de söyleniyor. kimse isveç'te ihmalden ölen binlerce yaşlıdan söz etmiyor ama son alınan önlemlerle yaşlılar yurdunda artık bu durumun kontrol alındığı ilgililerce belirtiliyor.

bu yıl kanser olaylarında düşme görüldü. bunun sevinilecek bir şey olmadığı, gerçek nedenin insanların virüs kapma korkusu nedeniyle hastaneye gitmekten korktukları için tahlillerini yaptırmadıkları, bu nedenle kanser teşhis oranının düşük olduğu söylendi. ameliyatlar önceden ertelendiğinden şimdi uzun bir ameliyat sırası var ve zamanında erken teşhis yapılmadığı icin kanser ve diğer hastalıklarda sayının normalden yüksek olacağı söylenirken halka korkmayıp teşhis ve tedavi için hastanelere gelmeleri gerektiği söyleniyor.

the telegraph gazetesine göre ağız koruyucusu, yüz maskeleri insanlara covid-19'a karşı bağışıklık verebilir ve enfekte olurlarsa onları daha az hasta edebilir deniliyor. bunu kanıtlamaları için deneklere virüs vermeleri gerektiğinden ve bu olay etik olmadığından yapılmıyormuş. bu nedenle kesin kanıt yok. görebildiğim kadarıyla stockholm sokaklarında koruyucu maske kullanımı da pek yaygın değil.

her gün yeni bir araştırma ile karşılaşıyoruz. henüz kesin sonuçların alınmadığı belirsiz dönemlerdeyiz. isveç denilince akla sadece volvo, abba, mora bölgesi çeliğinden yapılmış bıçak, köfte satan mobilyacı ikea, h&m değil, şimdi diğer başka konular akla geliyor.