Oralardan Gelen Biri Anlatıyor: Bulgaristan Göçmenlerinin Hayatındaki Bazı Gerçekler

Bulgar göçmeni vatandaşlarımızın hayatı nasıl algıladığı konusunda bazı insanların duygularına tercüman olacak bir yazı.
Oralardan Gelen Biri Anlatıyor: Bulgaristan Göçmenlerinin Hayatındaki Bazı Gerçekler

peşin not: bireysel deneyimlerimdir, kişiden kişiye değişebilir.

bulgaristan göçmenleri... hastalık derecesinde cimri olabilirler. özellikle derin yoksulluk geçmişi ve bunun yarattığı travmalar varsa para harcamaya yani kaybetmeye dair büyük bir korkuları da vardır. bu geçmişe sahip kişiler varsa yoksa ev ve araba almak için çalışırlar. alırlar da. söz konusu göçmenlerin en büyük travmayı çocuklarına yaşattıklarını düşünüyorum.


bulgaristan'da değil, türkiye'de doğan ikinci jenerasyon ailenin yokluk hikayelerini çok fazla duymuşlardır. hatta masal niyetine bu yokluk hikayeleri dinlenmiş, masalların ana teması da daima para biriktirmenin önemi olmuştur. fakat gelin görün ki aile her ne kadar cimri olsa da çocuklar tüketim toplumunun içinde kendilerini bulurlar. çocukken onlara anlatılan para biriktirme hikayelerinin gerçek hayatta karşılık bulmadığını görürler. küçük yaşlarda arkadaşları paralarını bakkalda rahatça harcayabiliyorlarken bu jenerasyon harcadıkları paranın hesabını ailelerine vermek zorundadırlar. para ile satın aldıkları herhangi bir şeyde iç sesleri onlara para harcamanın kötü bir şey olduğunu devamlı tekrarlar. bu nesil öyle bir nesildir ki kendilerine ait bir şeye sahip olamazlar, konu komşudan gelen eşyalar ve kıyafetlerle odaları doldurulur. çünkü harcama yapmaya gerek yoktur, ne de olsa başkalarının kullanmadıkları şeyler bize verilmiştir.


işin en acı yanı yeni jenerasyonun para kazanmasıyla başlar

bugüne dek aileden alınan para ile bir şekilde aileye hesap verilmiştir, ne de olsa para onlarındır. fakat artık kişi kendi parasını kendi kontrol edebilmektedir. hele de ailesinden uzakta ise bu para ile yapılabilecek şeylerin ne kadar özgürleştirici olduğunu düşünürler. harcarlar, çünkü artık hayatlarını her yönüyle kontrol etmenin özgürlüğü ilk kez ellerindedir. bugüne dek para konusunda kendilerini sıkmışlardır. fakat kontrol kendi ellerine geldiğinde buna hiç de gerek olmadığını görürler.


çocukken o kadar çok şeye sahip olmak isteyip olamamışlardır ki bu para ile eksiklerini gidermeye çalışırlar. öncelikle kaliteli üst baş, odaya yeni eşyalar alınır. çünkü eski zamanlarda bunlar başkalarının eskileri ile doldurulmuştur. adeta yeni bir kimlik yaratırmışçasına, içerideki o küçük ve aç çocuğu doyurur, onu büyütür ve tatmin ederler. eski neslin taşıdığı travmatik yükleri omuzlarından atabileceklerini görürler; artık önceki neslinden miras kalan kıtlık ve yoksulluk korkusunu taşımazlar. hem çok tatlı, hem de çok buruk bir histir bu, tarifsizdir.

final notu: bu yazıyı ekşi sözlük'te paylaştıktan sonra çok güzel mesajlar aldım, farklı kültürlere ait olsak da insanoğlu ne kadar benzer şeyler deneyimliyor...