Protesto Kültürünün Dönüşümü: Dijital Aktivizm, Boykotlar ve Toplumsal Direniş

Türkiye’de protesto kültürü, son yıllarda artan baskılar ve geleneksel eylemlerin kısıtlanmasıyla dönüşüm geçirirken, dijital aktivizm ve boykotlar, toplumsal direnişin yeni araçları olarak ön plana çıkıyor.
Protesto Kültürünün Dönüşümü: Dijital Aktivizm, Boykotlar ve Toplumsal Direniş

türkiye'de siyasal iktidar ile sermaye arasındaki ilişkiler, yalnızca ekonomik bağlarla sınırlı olmayan, aynı zamanda ideolojik ve politik yönleri de barındıran bir yapı arz etmektedir. binaenaleyh iktidarın belirli sermaye gruplarıyla kurduğu organik ilişki, piyasa dinamiklerini devlet müdahaleleriyle şekillendiren bir model ortaya çıkarmıştır. son dönemde, bilhassa enflasyonist baskılar ve gelir adaletsizliğinin derinleşmesiyle birlikte, iktidara yakın sermaye gruplarına yönelik boykot çağrıları artmıştır. boykot hareketleri, sadece ekonomik bir tepki değil, aynı zamanda türkiye’de toplumsal muhalefetin yeni bir evresine işaret eden politik bir araç olarak da değerlendirilmelidir.

süregelen boykotların ekonomik etkilerini anlamak adına evvela türkiye’deki sermaye birikim modelini analiz etmemiz gerekmektedir. bu bağlamda devlet destekli kapitalizm, kamu ihaleleri, vergi muafiyetleri ve kredi teşvikleriyle belirli grupları öne çıkarırken, diğer sektörlerin rekabet gücünü baskılayan bir yapı oluşturmuştur. ancak bu sistem, ekonomik krizle birlikte sürdürülebilirlik sorunu yaşamaya başlamış ve piyasa aktörleri üzerindeki kırılganlık artmıştır.

son 5 yılı incelediğimizde; kamu ihalelerinin %70’inden fazlası iktidara yakın şirketler tarafından alındığını, belirli holdinglere yönelik vergi teşvikleri ve kamu bankaları aracılığıyla sağlanan düşük faizli kredilerin, sermaye yoğunlaşmasını hızlandırdığını ve son olarak enflasyon ve kur dalgalanmalarının, tüketicilerin fiyat hassasiyetini artırarak, boykotların yaygınlaşmasını kolaylaştırdığını gözlemleriz.

yine, bu çerçevede devam ettiğimiz takdirde boykotların etkisini birkaç farklı düzlemde değerlendirilebiliriz

1) borsa ve finansal piyasalar: boykot edilen şirketlerin borsa değerlerinde dalgalanmalar yaşanması kaçınılmaz bir durumdur. misal, büyük bir perakende zincirine yönelik sosyal medya üzerinden başlatılan boykot sonrası hisse değerlerinde %15’lik bir düşüş görülmüştür.

2) tüketici davranışları: boykot çağrıları, tüketicilerin harcama eğilimlerini belirli markalar lehine veya aleyhine yönlendirmektedir. bunun sonucunda da alternatif pazarların gelişimi, bağımsız tedarik zincirlerine olan ilgiyi arttırmaktadır.

3) yatırımcı güveni ve yabancı sermaye: siyasi risk faktörünün yükselmesi, yabancı yatırımcıların türkiye pazarına dair risk algısını artırmış ve uzun vadeli yatırım kararlarının etkilenmesine sebebiyet vermiştir.

kolektif politik bilincin oluşumu

farklı bir nokta-ı nazardan konuyu ele aldığımızda ise boykotların, yalnızca bireysel ekonomik tepkiler değil, aynı zamanda kolektif politik bilincin oluşumuna katkı sağlayan araçlar olduğunu görürüz. ülkemizde, geçmişten günümüze ekonomik temelli toplumsal hareketlerin siyaset üzerindeki etkisi, boykotların uzun vadeli dönüşüm potansiyelini anlamak hasebiyle bilhassa ehemmiyet taşımaktadır. bu bağlamda incelememizi 3 ana başlık üzerinden derinleştirmemiz gerekirse:

1) siyasal iktidar ve sermaye dengesi: iktidar, ekonomi üzerindeki kontrolünü kaybetmemek adına sermaye yapısını yeniden şekillendirme çabası içindedir. ancak devam eden boykotlar, bu dengenin sarsılmasına neden olmaktadır.

2) protesto kültürünün evrimi: son yıllarda türkiye’de protesto kültürü önemli bir dönüşüm geçirmiştir. geleneksel sokak gösterileri ve meydan eylemleri, devletin artan baskıları ve güvenlik politikaları nedeniyle kısıtlanırken, muhalefetin yeni yollar arayışı dijital aktivizmi ve ekonomik temelli protesto biçimlerini öne çıkarmıştır. bilhassa boykot hareketleri, sosyal medya aracılığıyla geniş kitlelere ulaşarak, doğrudan sokağa çıkmadan bir tepki gösterebilmenin yollarından biri haline gelmiştir. bu dönüşüm nihayetinde, protestoların doğasını değiştirmiş ve muhalefetin araçlarını çeşitlendirmiştir.

genel itibariyle toplumsal hareketlerin temelinde ekseriyetle fiziksel mekanda gerçekleşen kitlesel eylemler yer almıştır. ülkemiz özelinde ise, 1968 öğrenci hareketlerinden 2013 gezi parkı protestolarına dek pek çok büyük ölçekli gösteri, kamusal alanlarda bir araya gelerek tepkisini ortaya koyan kalabalıkların gücüne dayanmıştır. ancak 2016 sonrası oluşan siyasal atmosferin de etkisiyle, gösterilere yönelik artan kısıtlamalar ve sert müdahaleler, yeni protesto biçimlerinin doğmasına yol açmıştır.

3) dijital aktivizmin rolü: dijital platformlar günümüzde, bütün dünyada olduğu gibi türkiye’de de protesto hareketlerinin önemli bir bileşeni haline gelmiştir. bu bağlamda sosyal medya artık, yalnızca bilgi yaymanın ötesinde, kolektif eylemleri koordine etmek, farkındalık yaratmak ve toplumsal dayanışmayı güçlendirmek adına bir araç olarak kullanılmaktadır. ezcümle, sosyal medya platformları, protestoların anlık olarak organize edilmesine olanak tanırken; geleneksel medya organlarının denetim altında olması sebebiyle, alternatif bilgi akışı, yine, mezkur platformlar aracılığıyla sağlanmaktadır. bütün bunlara ek olarak, sosyal medyada organize edilen tepki kampanyaları da, belirli markaların ve şirketlerin boykot edilmesini hızla yaygınlaştırarak, tüketici davranışlarını etkileyebilmektedir.

söz konusu boykotlar, siyasi ve ekonomik sistemde yapısal bir dönüşüme zemin hazırlayabilecek potansiyele sahiptir. ancak bu hareketlerin uzun vadede etkili olabilmesi adına, yukarıda bahsini geçirdiğimiz noktalara hususiyet gösterilmesi hayati önem arz etmektedir.

velhasıl son günlerde yaşanan gelişmelerin bizlere gösterdiği, bilhassa ekonomik krizin yarattığı yoksulluğun ve toplumsal adaletsizlik konularının geniş bir halk kitleleri tarafından sahiplenildiğidir. bu durum kaçınılmaz olarak protestoların, farklı fraksiyonlarda olsa dahi, yayılma potansiyelini arttırmaktadır. ancak yalnızca geniş bir katılımın değil, aynı zamanda bu katılımın derinleşmesinin de önemli olduğu unutulmamalıdır. eğer protestolar ve boykotlar, yalnızca sınırlı bir kesimi değil, toplumun farklı sınıflarını ve gruplarını kapsar ise başarı şansı artacaktır.

öte yandan iktidar, protestolara yönelik müdahalelerinde giderek daha sert bir ton belirlemekte ve sosyal medya üzerinde denetimini sıkılaştırmaktadır. bu durumun, muhalefetin etkinliğini sınırlaması ihtimaller dahilinde olsa da, aynı zamanda iktidarın baskıcı politikaları, toplumsal biriken öfkeyi daha da büyütebilir ve direnç oluşturan grupların daha kararlı hale gelmesine de sebebiyet verebilir. nihayetinde, iktidarın tutumu, sürecin yönünü belirleyecek asli faktör olarak öne çıkmaktadır.

yazımızın bir diğer konusu olan dijital aktivizm de boykotun devamlılığı açısından, hızla yayılan ve geniş kitlelere ulaşan bir araç olması suretiyle ehemmiyet arz etmektedir. ancak dijital platformların da sınırları vardır ve çoğu zaman bu tür hareketlerin, sokaklarda fiziksel bir karşılığı olmadığı için etkisi sınırlı kalmaktadır. yine de dijital araçların, kamusal farkındalık yaratma ve toplumsal dayanışmayı güçlendirme konusunda büyük bir potansiyele sahip olduğu unutulmamalıdır.

sonuç olarak 

protestoların ve boykotların başarıya ulaşması, toplumun farklı kesimleri tarafından sürekli ve örgütlü bir şekilde desteklenmesine, iktidarın bu direnişe nasıl yanıt vereceğine ve hareketin uzun vadede kurumsal dönüşümler talep edip etmemesine bağlı olacaktır. toplumun ihtiyacı olan daha köklü bir değişim için ise, zaman ve daha derin yapısal dönüşümler gerekmektedir.