Referansı, Beğenmediği Yere Bir Daha Gitmeyen Şoförlerden Gelen Kamyoncu Lokantaları

Damağı hassas, beğenmediği yere bir daha gitmeyen kamyoncu ve tırcıların uğrak yerleri olan salaş kamyoncu lokantaları, iyi fiyata iyi lezzetin alınabildiği birer yol üstü mekanları.
Referansı, Beğenmediği Yere Bir Daha Gitmeyen Şoförlerden Gelen Kamyoncu Lokantaları

kamyoncu lokantalarının olayı farkında olmadan "odaklanma (focusing)" olarak geçen rekabet stratejisini uygulamasıdır. strateji eğitimi düzenlemiş isek vermeyi sevdiğimiz bir örnektir.

lokanta doğrudan kendi bölgesinde belli sayıdaki uzun yol şoförünün isteklerine odaklanır. nedir bu? yola çıkmış adamın sınırlı keyiflerinden biri olan mükellef bir yemek. az sayıda yiyecekte uzmanlaşma, özellikle bir tane imza yemek (çoğunlukla kavurma, bazılarında kuru fasulye gibi), lüksü olmayan ama lezzet sunan salaş bir mekan.

bu stratejinin en büyük riski zaten pazarın dar bir kesimine (bu örnekte uzun yol yapanlar) hitap ederken, olası bir memnuniyetsizliğin faturasının çok geri dönüşsüz kesilmesidir. nitekim şoför milleti çok örgütlü olabildiğinden, hizmette ve lezzette bir kayma teknenin su alıp batmasına yol açabilir.

genellikle az çeşitli ama çok lezzetli yemekler pişer kamyoncu lokantasında. kamyoncular ve tırcılar, ağızlarının tadını bilen adamlardır çünkü. yol üstündeki turistik, harcıalem restoranlara yüz vermezler. kamyoncu lokantalarının baş yemekleri; kuru fasulye, pirinç pilavı, tas kebabı, bulgur pilavı, cacık ve sütlaçtır genellikle. bazılarında ızgara da yaparlar, kimilerinin menemeni dillere destandır, kimilerinin yumurtalı ıspanağı. 

hemen hepsinde güler yüz de vardır, lezzetten gayrı. kamyoncu olmasanız da girer yersiniz afiyetle, çayınızı içerken muhabbet edersiniz, az da bir nakdi ceremeyle çıkarsınız, revan olursunuz yolunuza.

şehirlerarası yolculuklarda mola verilen yerlerin göz boyayan restoranlarında; beklemiş, yağ içinde yüzen, eti yavan yemeklere dünyanın parasını bayılırız. onca yemeği, üstelik şıkır şıkır bir aydınlatmanın altında bir anda görmenin yanılsamasıyla, tepsiyi kaptığımız gibi sabırsızlıkla geçeriz sıraya.

oysa 100 metre ileride döküntü bir benzin istasyonu vardır. döküntülüğü de, öyle süslü püslü, araba kokusundan, müzik kasetine, köy peynirinden, çin işi sepet içi kedi biblolarına kadar bol malzemeli marketinin olmamasından. önünde fiyakalı arabaların park ettiği bir park yeri yoktur ama iki üç gül fidanını eksik etmemiştir sahibi. onun da vardır en mütevazisinden bir "restoranı"; sandalyesi demirden, masa örtülerinin herbiri ayrı bir renk. ama hor görmeyeceksin. yemeğin "haute couture"ü çıkar orda. dizi dizi göremezsin yemekleri bankoda. anında pişirip getirir palabıyıklı esmer ahçısı önüne. eti tazedir her zaman. çorbası lezzetli. pilavı tam kıvamında yağlı. bi de üstüne çay söyler kendinden. kamyoncunun damağı hassastır. beğenmediği yere bi daha gelmez.