Sinir Sisteminizin Sizi İyi Hissettiren Minik Mucizeleri: Parıltılar (Glimmers)
parıltı (glimmer), sinir sistemimizin kendini güvende veya sakin hissetmesini sağlayan, neşe veya huzur uyandıran küçük anlardır.
uzmanlar bu zihniyet değişiminin ruh sağlığımız üzerinde olumlu etki yaratabileceğini söylüyor.
istemsiz bir şekilde önceki travmatik bir deneyimi hatırlatan psikolojik bir uyarıcı olan tetikleyici (trigger) kelimesi kültürel sözlüğümüzde sıkça kullanılan bir kelime haline geldi, ancak tetikleyicilerin tam tersi olan parıltıları çok az kişi bilir.
karmaşık travma konusunda uzmanlaşmış klinik sosyal hizmet uzmanı deb dana'nın 2018 tarihli "terapide polivagal teori" adlı kitabında ortaya attığı "parıltılar", biyolojimizin bağlantı veya düzenleme noktasında olduğu ve sinir sistemimizin kendini güvende veya sakin hissetmesini sağlayan küçük anları ifade eder.
dana, "muhteşem, büyük, geniş kapsamlı sevinç, güvenlik veya bağlantı deneyimlerinden bahsetmiyoruz, bunlar sistemimizi çok naif yollarla şekillendirmeye başlayan mikro anlardır." diyor.
parıltılar sadece neşe veya mutluluk getiren küçük anlar değildir; aynı zamanda rahatlık, gevşeme, güvenlik, bağlantı veya dünyanın kısa bir an için bile olsa iyi olduğu hissettirir.
parıltılar farklı yerlerde ve duyularda bulunabilir. bazı örnekler şunlardır:
- doğada, bahçenizin tadını çıkarırken veya gökyüzündeki yıldızları izlerken
- yabancı birinin gülümsemesini veya sevilen birinin sesinin sıcaklığını fark etmek
- tüylü dostların verdiği huzur
- beklenmedik bir anda karşınıza çıkan ilk kez duyduğunuz hoş bir müzik veya radyoda çalan en sevdiğiniz şarkı
"içinizde bir şeylerin olduğunu hissediyorsunuz," diyor dana. "bir parıltının etrafında gerçekleşen bir enerji var ve sonra beyniniz de bu anı kaydedip içine çekiyor."
parıltıları fark etmek herkes için faydalı olabilir, ancak özellikle travma yaşamış kişiler için çok faydalıdır.
dana, "parıltılarda sevdiğim şey, travma mağdurlarıyla çalışırken, onların acılarına karşı çok faydalı olması," diyor. "biyolojilerinin travmayı, krizi veya devam eden acıyı göz ardı etmeyeceğimiz şekilde var olduğunu anlamalarını sağlıyor, ancak biyolojilerinin aynı zamanda güzelliğin mikro anlarını da fark edebilecek şekilde mükemmel bir şekilde düzenlendiğini kabul ediyoruz."
klinik sosyal hizmet uzmanı ve verywell mind dergisinin genel yayın yönetmeni amy morin, beyinlerimizin doğal olarak kötüyü arama eğiliminde olduğunu söylüyor.
"tehlikeye karşı tetikte olmak fiziksel olarak güvende kalmamıza yardımcı olabilir," diyor. "ancak artık aç hayvanlardan saklanarak ormanda gizlenmediğimiz için fiziksel olarak güvende kalmak için olumsuzluklara çok fazla odaklanmamıza gerek yok."
(bkz: olumsuzluk yanlılığı)/(bkz: negativity bias)
aslında olumsuz duygu, olumsuz düşünceye yol açar ve bu da tekrar olumsuz duygulara şeklindeki döngüyü; olumlu düşünce, olumlu duyguları besler ve bu da olumlu düşünceleri şeklinde tersine bir döngüye çevirmek mümkün. çünkü insanlar, prefrontal cortex sayesinde bu önceki durumun farkına vararak kontrolü ele alabilecek yeterliliğe ve zihin yapısına sahip canlılardır.
parıltı kavramının önemi, küçük, olumlu anları tekrar tekrar fark etmenin sistemimizi şekillendirmeye başlayabileceğidir. parlak tarafı fark etmeye yönelik bu değişim, zihnimiz ve sağlığımız üzerinde faydalı bir etkiye sahip olabilir.
"bu, bir sorunu farklı bir açıdan ele alabileceğiniz anlamına gelir çünkü olaylara daha farklı bakıyorsunuz," diyor morin. "ya da kaygınız biraz azaldığında kendinizi zor bir şey yapmaya ikna edebilirsiniz. daha az duygusal sıkıntı, daha olumlu bir eylemde bulunmanıza da yardımcı olabilir. ve bu olumlu eylem hayatınızı daha iyi hale getirmeye yardımcı olabilir."
bir parıltının ne olduğunu anlayabilirsiniz, ancak onları nasıl benimsersiniz? neyse ki, çok fazla çaba gerektirmez, diyor dana.
"keşfettiğimiz şey, bir parıltı görmeye başladığınızda, daha fazlasını aramaya başlamanızdır," diyor. "bizim yaptığımız şey bu... ve sonra onları bulmaktan zevk alıyoruz. bu, sinir sisteminizin, orada derinleştirilmeyi ve canlandırılmayı bekleyen bağlantı kalıplarına doğru şekillenmeye başlamasıdır."
dana, insanları "parıltı niyeti" adını verdiği bir şey belirlemeye davet ediyor. "öğle yemeğinden önce bir parıltı arayacağım" diye karar verebilirsiniz.
"küçük bir yerden başlamak istiyoruz çünkü birçok insan için bir parıltı bulmak zor bir iştir. travmayla dolu bir hayat yaşamış insanlar için bunun dışına bakmak zordur."
ayrıca, keşfettiklerinizi yazmak ve gün sonunda üzerinde düşünmek için yazılı olarak ya da zihninizde bir günlük tutabilirsiniz.
hayatınızda sizinle bir "parıltı yolculuğuna" çıkmak isteyen başka biri varsa, parıldayan ışıklarınızı onlarla paylaşabilir ve bu sayede onları canlandırabilirsiniz, diye açıklıyor dana.
morin, kendinize iyi hissettiren duyguları tam anlamıyla kucaklamaya izni vermenizi öneriyor.
"bazen insanlar bunları hissetmek istemezler çünkü bu duyguların uzun sürmeyeceğini bilirler veya hayatlarının zor bir döneminde iyi hissettikleri için suçluluk duyabilirler," diyor. "ancak bunları deneyimlemenize izin vermenin sorun olmadığına güvenin. sürerken bunların tadını çıkarın. ve gelecekte daha fazla neşe dolu anlar yaşayacağınızı bilin."
son söz olarak, hayatımızda ne kadar uzun, can sıkıcı ve karanlık zamanlar olsa da, bir sonraki parıltı anının geleceğini bildiğimiz için pes etmiyoruz. çünkü her zaman farkında olmasak da insanın doğasında bu var. bize düşen, farkında olmak ve parıltı anları geldiğinde o anların keyfini çıkarmak.
yılbaşı kutlaması da işte böyle bir parıltı zamandır. insanlar bir araya gelir, tüm toplumda bir heyecan yaratır ve hayatta yeni bir sayfanın açılmasının umudunu içinde taşır. bu parıltılı anlardan kendi payınızı almayı ihmal etmeyin. herkese şimdiden mutlu, huzurlu, sağlıklı ve istediklerine ulaşacakları yeni yıllar dilerim...
bonus:
(bkz: bilişsel davranışçı terapi)
(bkz: öğrenilmiş iyimserlik)