"Şişman Güzeldir" Anlayışını Sanatına Uyarlayarak Özgünleşen Ressam: Fernando Botero

Kolombiyalı modern sanat ressamı Fernando Botero, özgün kelimesinin hakkını en iyi veren ressamlardan biri. Zira çalışmalarını tek bir kere inceledikten sonra bile binlerce resmin arasından kendisine ait olanları hemen ayırt edebilmek mümkün.


botero, özgünlük kavramını sonuna dek hak eden bir ressam. botero resmi botero resmidir. kimsenin resmine benzemez, görünce de bilirsiniz onun resmi olduğunu

Fernando Botero

burada demek istediğim her özgün iş iyi iştir demek değil. 

serdar ortaç şarkılarını da duyunca "aa bu serdar şarkısı" deriz. o da özgündür kendince. ama sanat değerinin ölçüsü bu değildir. özgün olan her şey sanat değildir ama sanat olan şey özgündür.

botero şunu diyor

“elma ya da portakal çizdiğimde, insanların bu elma ya da portakalın bana özgü olduğunu ve onu benim çizdiğimi fark edeceklerini biliyorum; çünkü benim yapmaya çalıştığım şey, çizilen her öğeye, en yalın olanına bile, derin bir inançtan kaynaklanan bir kişilik verebilmektir.”

resminin konusu, latin amerika yaşantısı, günlük yaşam rutinleri, eğlenceleri, genelevleri, boğa güreşi ve cansız nesnelerdir.


boğa güreşi diyince bir geri çekilme yaşıyorum ama bu konuda şunu diyor;

“boğa güreşini çizmeye cesaret ettim, çünkü bu konuyu çok iyi biliyordum. bir konuyla benliğiniz arasında güçlü bir ilişki yoksa, o konuyu çizemezsiniz. kişiye bir tür ahlaki yetki verdiği için bu ilişki kesinlikle gereklidir. benim boğa güreşiyle böyle bir ilişkim vardı. konuyla olan bu bağım kanımdan ve yaşamımdan ileri geliyor. ”

botero ülkesine bağlılığı üst düzeyde olan bir sanatçı;

“on beş yıl new york'ta ve uzun yıllar avrupa'da yaşadım; ama bu, mizacımda, yapımda ve latin amerikalı ruhumda hiçbir şeyi değiştirmedi. ülkesiyle tam olarak bütünleşmiş birisiyim.” diyor.

resimlerindeki kişiler hep kolombiyalı insanlar, başka tek bir figür yok. ve en karakteristik özellikleri şişman olmaları. ama botero onları şişman olarak tanımlamaz;

“ şişman güzeldir, çünkü şişman insanlar diğer insanların yüzünde hemen bir gülümseme yaratma kabiliyetine sahiptirler, sempatiktirler bu yüzden resimlerimde şişman figürleri kullanıyorum.”

kesinlikle katılıyorum. gerçekten de resimlerine göz attığınızda gülümseyeceksiniz, mutlu hissedecek ve o insanları çok seveceksiniz. öyle neşeli, tatlı ve sevimlidirler ki insanın botero resmi karşısında coşku duymaması imkansıza yakındır.

bir de neden şişman insan çiziyorsunuz dendiğinde şunu söylüyor;

“hayır, şişman insanların resmini yapmıyorum! amacım boyutları genişletmek. böylece daha fazla renk kullanımını mümkün kılacak şekilde alanı artırabiliyor ve dile getirmek istediğim biçim duygusallığını, zenginliğini ve dolgunluğunu daha iyi aktarabiliyorum.”

heykelleri de resimleri kadar şişman ve güzeldir. tombul tombuldurlar ve çok seversiniz hepsini. ben birkaç sevdiğim işini yazacağım ama hepsini görmenizi isterim.

pera müzesi’ne, geçen sene de anna laudel’ e gelmişti eserleri. ben görebilen şanslılardanım. kucaklayıp heykellerini eve götürmediysem hırsızlık yeteneğime güvenmediğimdendir.

benim burda önceden de yazmış olduğum klasik resimlerinin uyarlamalarını eklemek istiyorum önce. tombul mona lisa‘yı sanırım gerçeğinden daha çok seveceksiniz.


jan van eyck’in ünlü arfolniniler’ini biliyorsunuz. bilmiyor ama bilmek istiyorsanız da şöyle;


son uyarlama da yine çok ünlü bir resim olan las meninas.


resimlerinin konusunu oluşturan memleketine özgü insanlarından da birkaç figür eklemek istiyorum.


çok fazla resim var böyle, fikir vermesi adına birkaç tanesi yeterli olur sanırım.

bir de çok sevdiğim ve salona koyasımın geldiği heykelini de eklemeden geçmeyeyim.


bence bütün eserlerine göz atmalısınız, seveceğinizden emin gibiyim.

Bu içerik de ilginizi çekebilir