Sovyetler Birliği'nin En Korkulan İsimlerinden Biri: Lavrenti Beriya

lavrenti beriya, gürcistan’ın abhazya bölgesinde dünyaya geldi. mühendislik ve mimarlık üzerine eğitim alsa da, kader onu bambaşka bir yola sürükledi. komünist parti’ye katıldıktan sonra hızla yükseldi ve 1930’larda stalin’in dikkatini çekerek sovyetler birliği’nin en korkulan isimlerinden biri oldu.
beria 1938 yılında nkvd’nin (sovyet gizli polis teşkilatı) başına geçti. o dönemlerde nkvd’nin adı zaten bir korku sembolüydü ama beria bu yapıyı daha da acımasız bir hale getirdi. stalin’in emirlerini uygulamakla kalmadı, aynı zamanda birçok infazın, sürgünün ve işkencenin mimarı oldu. büyük temizlik adı verilen süreçte, beria’nın yönetiminde milyonlarca insan devlet düşmanı ilan edildi. bu insanlar gerçekten suçlu muydu? tabii ki hayır. beria’nın bu temizlik sırasında kurduğu iddia edilen “siz bana adamı getirin, ben ona suç uydururum.” şeklinde meşhur bir cümlesi var. bu cümle aslında beria’nın yönetim anlayışını özetliyordu. suçluyu bulmak değil, suçsuzları suçlu ilan etmek ve stalin'in her türlü emrini yerine getirmek onun işiydi.
beria’nın nkvd’nin başına geçmesiyle gulag yani çalışma/ıslah kampları adeta devasa bir endüstriye dönüştü. beria, bu kampları sadece muhalifleri ortadan kaldırmak için değil, aynı zamanda ekonomik bir kaynak olarak kullanmaya başladı. kamplarda aklınıza gelebilecek her kesimden insan vardı. akademisyenler, çiftçiler, askerler, parti üyeleri, sıradan vatandaşlar, hepsi bu kamplardaydı. bir komşunuz devlet düşmanı olduğunuzu iddia etse, ertesi gün kendinizi bir kampta bulmanız anormal bir şey değildi. beria’nın talimatıyla kamptaki insanlardan maksimum düzeyde faydalanıldı. gulag’taki mahkumlar; yol yapımlarında, madenlerde çalıştı, ormanlarda ağaç kesti ve sovyet ekonomisinin omurgasını oluşturur bir hale geldiler, tabii ki bu işler insanlık dışı koşullarda yapıldı. soğuk hava, yetersiz beslenme ve ağır çalışma temposu, milyonlarca insanın ölümüne sebep oldu.
stalin, beria'nın etinden sütünden faydalanmayı o kadar sevmişti ki, onu nükleer çalışma programlarının bile başına getirdi. “gizli polis şefi, bilimle ne alaka?” diyebilirsiniz ama beria burada da zekasını konuşturdu. beria, nükleer programı büyük bir disiplinle yönetti. bilim insanlarını topladı, programı finanse etti ve bilim insanlarını bile gerekirse zorla çalıştırdı. yani bilimsel çalışmalarda bile gulag sistemine başvurdu. bazı bilim insanları ve mühendisler, beria’nın direktifleriyle çalışmaya mecbur bırakıldı. beria bu bilim insanlarına sadece zorbalık yapmadı; aynı zamanda abd’den bilgi çalmak için casusluk şebekelerini de devreye soktu. manhattan projesi’nden elde edilen bilgiler, sovyet nükleer programını hızlandırdı. 1949’da sovyetler birliği ilk atom bombasını başarıyla test etti. bu başarı, beria’nın hanesine yazıldı. ancak bu zaferin ardında bile yine binlerce insanın emeği, korku dolu çalışma koşulları ve hayatı pahasına yapılan deneyler vardı. beria, bilimi ve zorbalığı harmanlayarak sovyetler birliği’ne ve stalin'e hizmet etti.
beria sadece işkence ve infazlarla değil, aynı zamanda stalin’e bağlılık yemini etmiş biri olarak biliniyordu. stalin’in güvenini kazanmak için rakiplerini birer birer ortadan kaldırdı. çoğu kişi beria'nın stalin'in bir piyonu olduğunu düşünürdü fakat durum pek öyle deildi. stalin’in ona duyduğu güven bir noktada korkuya dönüşmeye başlamıştı. çünkü beria sadece stalin’in emirlerini uygulamakla kalmıyor, aynı zamanda kendi politik ağını da kuruyordu. beria gücünü hem stalin’e hem de çevresindekilere hissettirmeye başlamıştı, bu yüzden stalin ve beria’nın ilişkisi oldukça karmaşıktı. stalin, beria’nın zekasına ve acımasızlığına hayrandı; çünkü beria, hiçbir işi yarım bırakmazdı. ancak stalin’in paranoyası, beria’ya olan güvenini hep sınırlı tuttu. beria’nın aşırı güç kazanması, stalin’in onu bir tehdit olarak görmesine neden oldu. buna rağmen, beria uzun süre stalin’in sağ kolu olarak kalmayı başardı. stalin’in ölümünden sonra beria’nın iktidar oyunlarına daha açık bir şekilde girişmeye başladı. ancak bu durum, onun sonunu hazırlayan en büyük hatası olacaktı.
stalin’in ölümünden sonra beria, sovyet liderliği için oldukça hırslı bir şekilde harekete geçti. ancak nikita kruşçev ve diğer liderler, beria’nın fazla güçlenmesinden korkarak ona karşı bir darbe planladı. beria 1953’te tutuklandı, yargılandı ve idam edildi. ölümü, sovyetler birliği için yeni bir dönemin başlangıcı oldu. zaten sovyet halkı beria'dan nefret ediyordu ve ondan çok korkuyorlardı, insanlar geceleri kapılarının çalınmasından korkar hale gelmişti. beria’nın ajanları bir gün kapınızı çalarsa bir daha ailenize geri dönmemeniz çok olasıydı. halk, beria’yı sevmediği gibi ona hiçbir zaman saygı da duymamıştı.
beria halkın gözünde bir adalet temsilcisi değil, keyfi cezalar veren ve istediğini ipe götüren bir tür modern cellat olarak görülüyordu.