Suikast Sonucu Öldürülen Eski Japonya Başbakanı Shinzo Abe Nasıl Bir İnsandı?

Japonya tarihinde en uzun süre başbakanlık yapan kişi, Shinzo Abe'nin geçtiğimiz hafta suikast haberini her mecrada gördük ancak kendisini ne kadar iyi tanıyoruz? Ölümü ardından ne düşünmemiz lazım? İşte buna yardımcı olacak bir yazı.
Suikast Sonucu Öldürülen Eski Japonya Başbakanı Shinzo Abe Nasıl Bir İnsandı?

shinzo abe'nin suikastı gerçekten de sadece japonya'da yaşanabilecek bir olay. bu konuda hem japonya hem de shinzo abe özelinde bazı gözlemlerimi paylaşmak istiyorum.

evimde shinzo abe'den aldığım bir mektup bulunuyor, dolayısıyla her ne kadar politikalarını desteklemesem de, daha doğrusu topyekün japonya politiğinden nefret etsem de, abe'nin kendisine bir sempati beslediğimi belirtmeliyim. gerçekten de sempati duyulacak yanları vardı merhumun. mario şapkasıyla sahneye çıkması, erdoğan'a eşlik etmek için dua eder gibi ellerini açması, nispeten güler yüzlü olması (bazı başka dünya liderlerine kıyasla resimlerinin çoğunda tebessüm etmesi)... hatta biraz ileri gideyim, belki çin'e karşı politikalarına da bağlı olarak, uygurların yaşadığı zulmü meclis seviyesinde tanıyan ve bu konuda çalışmalar yapan ilk japon politikacısıdır.

tam bir ulusalcı olmasına rağmen belki de japonya'nın en global lideri olmuştur. özellikle pasifik dünyasında ipleri eline aldığını da söyleyebiliriz. avustralya'yla hem ticari hem askeri müthiş bir bağ kurup, pasifik'de belirgen rol oynamasını sağlamıştır japonya'nın. keza kendisi askeriyeye ayrı önem veren, japonya'nın artık bir "hard power" olmasını da savunan bir liderdi. bu gücü büyük oranda yükselen çin tehdidine karşı kullanmak istedi. avustralya'dan da öte, japonya'yı abd'nin yöredeki en sağlam müttefiki yaptı (ya da olmasına devam etti).

tabii her şey böyle temiz ve parlak da değil

tiksinilesi japonya politiğinde diğer herhangi bir figür olduğu da söylenebilir. dedesi showa döneminin canavarı sayılan, hitler'den aşağı olmasın, on milyonlarca insanın kanına girmiş rezil bir adam. showa'nın canavarı diyorum, keza showa'nın şeytanı olarak da anılır. hideki tojo ile birlikte on milyonlarca insanın katline, dahası milyonlarca kadının ölmeye razı olacakları koşullarda yaşamasının mimarıdır kendisi. sadece çin değil asya pasifik yöresinde yarattıkları katliamın avrupa'dakinden daha gaddar olduğu da iddia edilebilir.

peki sonra ne oldu? abd'ye yörede bir kukla lazımdı. 3 yıl hapis yatan dede abe hapisten çıkarılıp başbakan yapıldı 1950'lerin sonlarına doğru. böyle bir kafa yapısına sahip bir dedeyle büyüdü işte torun abe. keza shinzo abe'nin babası da çok farklı değildi. shintaro abe de liberal demokratik partide liderlik yapmış, japonya dışişleri bakanlığı gibi görevlerde bulunmuş bir taht sahibi. taht sahibi diyorum, fark etmişsinizdir: babadan oğula nesil bunlar, neyse... daha önceki yazılarımda ara ara belirtmiştim. ayıla bayıla gezdiğiniz ueno parkında hangi büstü görseniz, o adamın mazisinde öldürülen en az bir milyon insan bulabilirsiniz. nitekim japonya robotlarıyla, yeşil çayıyla ve faşistleriyle ünlü bir ülke.

Ueno Parkındaki Saigo heykeli.

gerçi şöyle de enteresan bir durum var: abe'nin vücudundaki sith kanı (karanlık tarafı) annesinin babasından gelmekte. halbuki babasının babası kan abe, ki kan abe de dışişleri bakanlığı yapmıştır, jedi kanına sahip bir politikacıdır ve yukarıda belirttiğim hideki tojo militarist hükümetine karşı çıkmıştır ama başarılı olamamıştır... tarihteki ufak dönüm noktalarından biri. ufak bir binada bir karar veriliyor ve sonuçta on milyonlarca insan ölüyor. kan abe tojo'ya karşı başarılı olsaydı bugün nasıl bir dünya olurdu acaba?

sonuç olarak japonya "demokrasisi" böyle bir şey işte

eskiden samuraylar vardı, onların torunları, yakuzalarla beraber savaş suçlusu oldular, sonra da iş adamı olup politikacı oldular, japonya'da da 300 yıldır değişen pek bir şey olmadı. nitekim savaşta kaybeden japonlar ikinci bir savaşı ofislerinde masa başlarında başlattılar. görülmemiş bir çalışma azmiyle, silahla dize getiremedikleri abd'yi ve diğer ülkeleri, ekonomik bir savaşla dize getirmeye çalıştılar. işler bir müddet iyi de gitti, ama sonuçta önce gerçek savaşta sonra da ekonomik savaşta japonya'yı kolaylıkla alt eden abd oldu. buna "lost decades" dediler. yani kayıp on yıllar. keza 90'ların başından beri büyüyemeyen japonya ekonomisi, bırakın büyüme umutlarını, küçülmeye karşı önemli bir sınav veriyor.

işte bu ortamda ve böyle bir aileden gelen shinzo abe japonya'nın ikinci dünya savaşı'ndan sonraki diğer önemli bir yenilgisinin başbakanı olmuştur. uğraşmıştır japonya'yı biraz düzlüğe çıkarabilmek için, ama sonuçta savaşı kaybeden ülkenin başbakanı olmuştur. bu acından hüzünlü bir durum aslında abe'ninki...

bunu ben en çok pandemi sırasında yaşayarak hissetmiştim. bir ülke düşünün, dünyayı domine etmesi beklenirken gdp'si yıllarca trilyon dolarlar kaybetsin. türkiye'nin en iyi zamanında gdp'si 950 milyar dolarken, japonya sadece 1995 2005 arasında gdp'sinden bir trilyon dolar kaybediyor. ekonomik krizler, üstüne tohoku depremi, üstüne fukuşima, üstüne covid... "abenomics" yalan tabi.

bu bağlamda shinzo abe olimpiyatlara gerçekten de son bir hayal, büyük umutlar bağladı. biz tokyo'da covid yüzünden kafayı yemişken abe kabinesi partilemeye, son ana kadar olimpiyatları yapacağız demeye falan devam etti. vaka sayılarını düşük tutmak için test yapmadılar (halen de değişen çok bir şey olmadı). sonuç olarak o son büyük umutları abe'nin gözlerinin önünde kaydı gitti. önce olimpiyatları bir yıl erteledi, sonraki yıl tarihin en kötü olimpiyatlarını düzenleyip, bırak ekonomiye stimüle etmesini, zaten geriye giden japon ekonomisine önemli bir külfet oldu. sonra bir süre ortadan kayboldu, sonra hastalandı, ve o koltuktan yavaşça indi. üzücü bir durum gerçekten.

Stimüle etmek, stilmülasyon: Uyarmak, tetiklemek, canlandırmak.


askeriye ve savaş yanlısı bir politikacıydı shinzo abe

halbuki hayatı boyunca uğraşmasına rağmen japon anayasasındaki 9. maddeyi de değiştiremeden bu dünyadan ayrıldı. madde 9, bir anlaşmazlık durumunda japonya'ya savaşmayı yasaklayan bir maddedir. çok istemesine rağmen, ve hatta üzerinde oynamasına rağmen bu maddeyi de değiştiremeden ayrıldı aramızdan. bu dünyadan üzgün bir shinzo abe geçti, japonya'daysa pek değişen bir şey yok.

suikast de bir o kadar üzücüydü aslında. japonya'nın modern tarihindeki en önemli politik figür, nara gibi geyiklerinin ötesinde önemsiz sayılabilecek bir şehirde, doğru düzgün bir koruması olmadan, virüs bulaşmasın diye tülbent sarılmış bir mikrofonla halefleri için oy istiyor. ne kalabalık kalabalık, ne kendi kadrosu kadro. silah patlıyor, bir anda yere kapaklanması gerekirken yavaşça dönüp kendisine ateş edene bakıyor. o sırada suikastçinin dibinde bir memur adamın üzerinde atlayıp alaşağı edeceğine eliyle "dur dur" diye işaret ediyor. sonuç, ikinci patlama. sonra ileri doğru birkaç adım daha atıp yavaşça yere yıkılan shinzo abe.

japon'lar dünyada herhalde en çok "mavi ekran" veren insanlar

görevi dahli olmayan en ufak bir soru karşısında bile bir anda araba farı görmüş kanguru gibi dönüp kalıyorlar. bu da tam da işte o durumlardan biri. mikro seviyede. makro seviyesi de covid pandemisi oldu. bizdeki bazılarının konuşurken uzun uzun "eeeeee"lemeri gibi, japon'lar da "ettooooo" "attoooooo" sesleri çıkarırlar ambole oldukları durumlarda. bu suikast işte koca bir ettoooo durumu oldu. şimdi japon medyasında hata nerdeydi sorgulamaları başladı. belki de bu kadar savaş suçlusu bir aileden gelen, japonya'da en uzun dönem başbakanlık yapmış birine, hele de oy isterken, daha iyi bir güvenlik organizasyonu sağlayabilirdiniz. hatta daha iyi demeyeyim, asgari ölçülerde genel geçer seviyelerde... keza biz sempati beslesek de kendisinin nefret edeni çöktü.

japonya'da kore, çin, vietnam kökenli olup da utandıkları veya çekindikleri için bunu dile getirmeyen milyonlarca insan var, ve ben bunların arasında "öfkeli" olanlarını da tanıdım. abe politikacılık yaptığı uzun yıllar boyunca hiç gerçek bir öz eleştiri geliştirmedi japonya için. halen de bölgedeki kore gibi ülkelerle ilişkileri berbat, ve tabi japonya'da yaşayan milyonlarca kore kökenli insan abe'ye karşı öfke duyuyordu. japonya dünya medya özgürlüğü listesinde 71. sırada, az daha zorlasalarmış türkiye'yle yarışacaklarmış medya tiranlığında, bu açıdan abe'nin medyaya bakışını da görebilirsiniz. ayrıca on numara beş yıldız savaş suçlularının sürekli büstlerinin veya tapınaklarının ziyaretine gitmesi de kendisi açısından diğer bir eksi skor, hem de büyük skor (merkel'in hitler veya gobbels'in mezarını ziyaret ettiğini düşünün). göçmen karşıtı politikalar, abe'nin kardeşinin mitsubishi'de ceo olması, vesaire... anlat anlat bitmez.

yine de bazı şeyleri yapmak zorunda olduğu için yaptığına eminim. japonya'yı tanımadan mahalle baskısı kavramanın ne olduğunu kimse bilemez.

yine de batı dünyası önemli bir müttefik kaybetti

sydney opera binasına abe'nin olduğu gece japonya bayrağı yansıtıldı. abd'de the atlantic gibi niş medya organları da dahil, bütün kanal ve gazetelerde arkasından sayfa sayfa yazılar yazıldı. kendi açımdan abe'yi, japonya'nın kayıp on yıllarını durdurmayı çok isteyen, belki de buna yaklaşan ama başaramayan, sempatik bir politikacı olarak hatırlayacağım. japonya'da şu anki politik iklime bakınca da shinzo abe'yi arayacağız gibi gözüküyor.