Sultan Ünvanını Kullanan İlk Türk Hükümdarı Gazneli Mahmut'un Hayatı

Gazneli Mahmut'un tiranlığı, gösterişi, hayat hikayesi ve örnek alınmayacak karakteri öğrenilmeye değer ve hatta günümüz liderleri için bir örnek teşkil eden bir hikayeye sahip.
Sultan Ünvanını Kullanan İlk Türk Hükümdarı Gazneli Mahmut'un Hayatı

sebük tegin 994 yılında horasan valisinin ayaklanmasını bastırdığı zaman yanındaki yoldaşı 23 yaşındaki oğlu mahmud idi. mahmut'un annesi zabulistan bölgesinden soylu bir fars ailesi prensesiydi. sebük tegin 997 yılında kendisine verilen devletin kılıcı ünvanıyla öldüğünde yerine mahmut'u değil, küçük oğlu ismail'i geçmesini vasiyet etmişti.

ismail, belh şehrine gitti ve hükümdarlığını ilan etti. ancak nişabur'da horasanlı mahmut'un bunu kabullenmesi çok zordu. büyük bir ordu topladı, belh'i işgal etti ve kardeşini öldürdü. kendisini hükümdar ilan ederek, 998 yılında tahta geçtiğinde gazneli mahmut olarak nam saldı.

gazneli mahmut'u islamcıların gözüyle okursanız büyük ve şanlı bir kumandan olduğunu dinlersiniz. islam'ın tanınmasında öncülük etmiş, dinine bağlı ve orta asya sınırlarını hindistan'a kadar genişletmiş bir hükümdar nasıl kötü olabilir ki? peki ya gerçekten böyle mi?

her şeyden önce, gazneli mahmut'un askerlik hiyerarşisi tamamen kölelerden oluşuyordu. peki bundaki farklı taraf nedir? şöyle ki; gerek türki liderler gerekse de fatimiler ya da halife orduları köle bir orduya bel bağlarlardı. ancak yine de bu ordularda ileri gelen komutanlar, idareciler köle olmazlardı. gazneli mahmut'un ordusuysa komple kölelerden oluşurdu ve bu ordu 100.000 kişinin altına düşmezdi. gazneli mahmut için kölelerin yani askerlerin rengi, dili, dini, ırkı önemli değildi. mezhebi ne olursa olsun, gerekirse mezhebi aynı mezhebe kırdırıp amacı olan toprağı almak bir numaralı başarı kıstasıydı.

geneli türk ve hintlilerden oluşan köle ordusu gazneli mahmut'un kısa sürede emperyal bir devlet kurmasına ön ayak olmuştu ve çok kısa süre içinde büyük bir güce erişmişti. halifeliğe karşı bile muktedir idi ve ekonomik gücü elinde bulunduruyordu. aldığı vergiler sınırsız bir kaynak yaratıyordu. fethettiği yerledeki ganimetler gazneli mahmut'un en büyük yaşam motivasyonuydu. bir gün veziri herat, fethettiği bir bölgeden yeterli ganimet getirmeyince, vezirinin mallarına el koyacak ve vezirini işkence ile öldürecekti. mahmut böyle hırslıydı.

gazneli mahmut'un oluşturduğu bu ganimetçi sistem geleneksel bir despotizm yahut emperyalizm değildi. ticari bir merkez kurmuyor, kültürel bir baskı uygulamıyordu. çok fazla değişkeni yoktu. yani gazneli mahmut'un sisteminde üretici, çiftçi, tacir gibi ekonominin dinamikleri yoktu. gazneli mahmut sadece fethediyor, halkı baskıyla yönetiyor ve vergilerle tüm parasına çöküyordu. kültürel ya da ticari ilerlemeyi sağlayacak olan toplumsal gruplar yok sayılıyordu.

dönemin kültürel başkenti olan ürgenç'i vahşice ele geçirmiş ve bu civardaki tüm bilim ve felsefe adamlarından kendisinden yana olmayanları tespit edip ya katletmiş ya da uzak diyarlara sürmüştü. ürgenç, rey gibi şehirlerdeki kütüphaneleri yıkmış, el yazmalarını acımasızca yakmıştır. 998 yılından itibaren belh'in halkını ve ileri gelenleri yıpratmış sonrasındaysa merv, sistan gibi kadim kentlerde terör estirmişti.

tüm bu zulmün ve işgalin sonunda orta asya'nın 40-50 yıl önce kendi kendisine yeten şehirleri büyük kıtlıklarla karşı karşıya gelmiş ve 1011 yılında nişabur gibi bir şehirde binlerce insan kıtlıktan kırılmıştı. insanlar nişabur'da kıtlıktan kurtulmak için birbirlerini öldürüp yemeye başlamışlardı. bu yıkımlarla ilgilenmeyen gazneli mahmut esnada hindistan'a 21'den fazla kanlı sefer düzenliyor ve tüm budist şehirler yerle bir ediyordu.

gazneli mahmut'un güttüğü bu politikanın asıl tehlikesi gelecek nesiller ve devletler için bir örnek teşkil etmesidir. timur, babür ve moğol hükümdarları da bu yolu kendilerine örnek almışlar ve çıtayı sürekli yukarıya yükseltmişlerdir. sorun şu ki gazneli mahmut sırasında müslüman kültürü gerilemiş ve fethettiği topraklarda sadece baskıyla kabul ettirilen islam kalmış, ortada büyük bir kültür enkazı bırakılmıştır. gazneli mahmut yönetimde iki ana sistem belirledi: birincisi halifelik düzeninde yukarıdan aşağıya sert hiyerarşiydi. bir hükümdar ve güçlü bir veziri olmalıydı. ana sistemin ikinci ayağınıysa bu vezire karşı kendi tutumu oluşturuyordu. ilginçtir ki vezirlik koltuğuna kimi getirirse getirsin; gazneli mahmut kendisinden sonraki ikinci adamdan genelde nefret ederdi. tüm kontrolü kendisine almak için de 998 yılında sultan ünvanını uydurmuş ve tarihteki ilk sultan kendisi olmuştur. tüm bunların yanı sıra mahmut'un işlerini yürüten bir heyet, posta idaresi ve bir de şehrin içerisinde örgütlü bir propaganda teşkilatı vardı. bu kişiler sürekli halkı yanlış bilgilendirip, sefaleti unutturmaya yönelik görevlendirilmişlerdi.

peki tüm bunların karşısında mahmut gerçekten maneviyatı yüksek bir müslüman lider miydi? evet, gazneli mahmut kendisini "allah'ın yeryüzündeki gölgesi" olarak görüyordu ancak aynı zamanda bu kibirle kendisini de sultan ilan etmemiş miydi? mahmut göreve geldiğinde türki bir devlet olan karahanlılar tehlikesi ve selefi olduğu güçsüz samaniler orta asya'da kendisi tarafından yok edilmişlerdi. gazneli mahmut sunni ilerlemenin gücünü eline alınca da yapmış olduğu seferler "din adı altında" etiketlemekten çekinmedi.

gazneli mahmut'u okuyan islamcılar karşılarında "din için çaba sarf eden" bir sultan görmek isterlerse bu algıya kolayca kapılabilirler. ancak bu husustaki mesele olaya neresinden baktığınıza bağlıdır. hindistan'ı islam ile tanıştıran mahmut, binlerce hindu mabeti yok ederken islam'ın ve cihad'ın adını kullanıyordu. halifeye canı gönülden bağlı olduğunu ispat etmek için şiileri ve ismailileri kılıçtan sadece "sunni gayeler" için geçiriyordu. dini muhalifleri fillerine ezdiriyor, kütüphaneleri ateşe veriyordu. peki tüm bunları din adı altında yapıyorsa, eline aldığı gücü niçin nişabur'da sunnilerden yana değil de halife'ye karşı başkaldıran kerramiyye'ye karşı kullanmıştı? üstelik gazneli mahmut, kerramiyye'nin halka zulm ettiğini bilerek onlara destek vermiştir. bunun sebebi takiyeden başka bir şey değildir.

mahmut, sadece putperest ve zındık kanı akıtmamıştı. hint seferinde köleleştirdiği hinduları elde ettiği şehirlerde vergisini vermeyen ya da muhalif olan müslümanların üzerine salmakta bir sakınca görmüyordu. vergilerini ödeyen hintlilere verdiği hizmetin yarısını sefalete sürüklediği müslümanlara tahsis etmiyordu.

32 yıl orta asya iktidarında kalan mahmut ne ticareti teşvik etmişti ne de şehir zümrelerini kültürel alış verişe yönlendirmişti. hem ordusunun maliyeti hem fillerinin lüks tüketimi hem de yapmış olduğu abidelerin harcamaları için orta asya kaynakları yetmez hale gelmişti. hindistan'a defalarca düzenlediği akınlar için bu nedenledir ki islam takiyyesini kullanmış, fetih duygularını tatmin etmiş ve hintlilerin tüm zenginliklerine el koymuştur. hindistan'a ulaşmak ve ganimeti ele geçirmek adına sadece çölde savaşmadan binlerce kayıp vermesi daha sonra köleleştirdiği hintlileri köle pazarlarında yüksek fiyatlara satması ve en sonunda tüm kölelerini ve ganimetlerini kuruttuğu şehirleri tekrar hintlilere bırakması gazneli mahmut'un gerçek niyetini ortaya koymaktadır.

açık konuşmak gerekirse mahmut aç gözlü, malı mülkü seven, para için gözünü kırpmadan bir şehri ateşe verebilecek bir tirandı. mesela nişabur'u fethettikten sonra kentte çok zengin bir adamın varlığından haberdar olmuştu. adamı huzuruna çıkartıp, yalandan yere zındık ilan etmiş ve bu suçtan kurtulması içinse adamın tüm malına el koyması gerektiğini anlatmıştı. adamın malı mülkünü aldıktan sonra da eline "zındık değildir" kağıdını tutuşturup huzurundan defetmiştir. 

gazneli mahmut vezirliğe kadar yükselttiği bir köleyle eşcinsel ilişki yaşarken bir yandan da herkese karşı kaba ve hoşgörüsüzdü. çalışkan ancak sabırsız ve inatçıydı. gazneli mahmut kendisini küçük düşürecek şekilde gösterişe meraklıydı. kendisi için uydurduğu ünvanların yanı sıra sürekli ziyaretine gittiği şehirlere önden yüzlerce asker gönderiyor ve bu askerleri kendisine selam durduruyordu. sonradan görme bir adam olduğunu sürekli belli ediyordu.

mahmut'un kültür konusunda nasıl islam medeniyetini geriye attığını bu yazımda belirtmiştim. ürgenç'i vahşice ele geçirdikten sonra biruni gibi bir alimi sarayına zorla getirecek kadar kibirli; ibn-i sina'yı ele geçiremeyince kellesine ödül koyacak kadar da kindar bir adamdı... hatta kini o kadar büyüktü ki; ressam yeteneği olan bir alime ibn-i sina'yı çizdirmiş ve çizdirdiği bu tasviri komşu şehirlere dağıtarak buldurtmaya çalışmıştı. biruni ise kelle koltukta gözlemler yapmaya devam ediyordu.

sarayına topladığı alimler kültür ve bilim üretmiyorlar sadece gazneli mahmut'un dalkavukluğunu yapıyorlardı. "sultanım çok yaşa"dan öteye gitmeyen methiyeler düzülüyor; mahmut'un her kanlı seferinden sonra hakkında kahramanlık hikayeleri uyduruluyor ve harezm'den gelen gönülsüz yazarlar, sanatçılar, ressamlar sadece yıkama yağlama yöntemiyle sınırsız bir kaynağı heba etmekten başka bir işe yaramaz hale geliyorlardı.

eğer söz konusu diktatörlerse gelişen tek bir alan vardır: inşaat! mahmut da her diktatör gibi yazlık kışlık saraylar yaptırmış, devasa zafer anıtları diktirmiş, hipodrom yaptırmış büyük cuma mescidleri ve minareler diktirmişti. hint tanrı heykellerini eritip saraylarının kapılarını, kapı kollarını ve devasa tahtını altınlarla kuşatmıştı. bu şatafatı iğrenç bulan biruni, kendisinin hediye ettiği bir heykelin parçasını insanlar çiğnesinler diye cuma mescidinin girişine koymuştu. mahmut'un yazlık ve kışlık sarayları, diktiği anıtlar, devasa yapıların maliyeti ve on binlerce kişinin oluşturduğu orduyu da hesaba katınca halkın üzerine düşen vergi yükünün acımasızlığını hesaplamak çok da zor olmasa gerek.

büyük sarayı 500 metre uzunluğunda, gösterişli, hindistan'dan getirdiği özel mermerlerle döşenmiş, altın kapılarla kaplanmış, doğa resimleriyle süslenmiş bir mabeddi. yine saray bahçesinde ceylanlar, müzisyenler, türlü çeşitli ağaçlar ve çiçekler vardı. yine sarayda sadece emre amade bulunan 400'den fazla şair bulunuyor ve çok da bir şey üretmiyorlardı.

gazneli mahmut döneminden bahsederken, gelmiş geçmiş en büyük edebiyatçılardan olan firdevsi'nin şehname eserinden bahsetmemek olmaz. firdevsi'nin gazneli mahmut'u ziyareti epik bir hikayedir. yazmış olduğu şehname'de farsça kullanmış, 33 senesini vermiş, 60.000 beyiti yeniden yazarak derlemişti. firdevsi, çöl aşarak uzun yoldan gelmesine rağmen saray bahçesinde boş boş oturan saray yaltakçıları onu oyalamış ve hor görmüşlerdi. ancak yine de mahmut ile görüşmüş ve kendisine şehname'yi bitirmesi karşılığında büyük bir ödül vadedilmişti. şehname, kısaca çeşitli iran hükümdarlarını anlatıyor ve metaforik olarak gerçek olanları taşlıyordu. özellikle farsça'nın küllerinden doğmasına öncülük etmesi açısından oldukça önemliydi.

firdevsi, 8 mart 1010 tarihinde, 977 yılında başladığı bu büyük eserini bitirip yeniden mahmut'un huzuruna doğru yola koyulmuştu. 70 yaşındaydı, bakması gereken bir kızı ve bir torunu vardı. bu yüzden yine çöl aşmak zorundaydı. firdevsi çölü aşıp, mahmut'un karşısına çıktı ancak büyük bir hayal kırıklığıyla karşılacaktı. mahmut'un kendisine vadettiği bin altından bir tane bile alamadan memleketine eli boş döndü. ya cimri olan mahmut sözünü tutmamıştı ya da etrafındaki saray şairleri bu eseri kıskanıp, kendi koltuklarını korumak uğruna mahmut'un aklına girmişlerdi ancak bir gerçek vardı ki gazneli mahmut, firdevsi'nin eserini beğenmemişti. buun üzerineyse firdevsi, şehname'nin sonuna "ahlaksız ve iki yüzlü bir imparator"u anlatan beyitleri ekleyerek bu büyük eseri bitirmişti. hikayedeki imparator kendisini tüm dünyanın efendisi sanıyor, her yere liyakatsiz adamlarını atıyor, görevlendirdiği valileri işten anlamıyor ve halk ise tüm bu zulme boyun eğmek zorunda kalıyordu. bu imparatorun mahmut olduğu aşikardır.

1030 yılında gazneli mahmut veremden öldüğünde, 32 yıllık bir saltanatı geride bırakmıştı. mahmut'un son talebi can çekişirken mücevherlerinin ve altınlarının gözünün önünde olmasıydı. dönemin ileri gelen tarihçisi beyhaki gazneli mahmut dönemi için "doğruyu, yanlıştan ayırabilen insan sayısı çok azdı" diyor ve sonrasında gazneli mahmut'un yok yere kültür başkenti ürgenç'i ve harezm'deki akademiyi yerle bir ettiğini, gazneli devlet adamlarının boş gururlarını ve eğlenceye olan ahmakça düşkünlüklerini anlatıyordu. orta asya medeniyetine islam sonrası dönemde en büyük darbeyi sultan gazneli mahmut vurmuştur. arkasında ne bir ticaret ağı ne de kültür kıvılcımı bırakmıştı. kendisi dönemindeki tek gerçek zincirlediği biruni idi. dünya literatürüne damga vurmuş ibn-i sina'nın kellesine hırsından dolayı ödül koymuş, tarihin en büyük şairi firdevsi'yi ise cahilliğinden dolayı kaybetmiştir. aç gözlülüğü, hırslı, paragözlülüğü sonucunda tiranlıkla yönettiği bir emperyal asker çetesi kurmuş ve gerisinde yerle bir ettiği orta asya şehirleri ve kadim hindu tapınakları bırakmıştır. yarattığı takiyyeci sunni fanatizmi ve acımasız "işgal et, yok et, vergiye bağla" sistemi hem selçuklulara sirayet edecek hem de moğollar ile timur'a yol gösterici olacaktı.

mahmut'un kurduğu hükümdarlık kendisinden sonra sadece 50 sene yaşayabildi. son gazneli hükümdarı 1186 yılında sefalet içinde vefat etti.

ileri okumalar ve kaynakçalar