Tabloları Anlamanızı Kolaylaştıracak Bir Resim Okuma ve Çözümleme Rehberi
bir resmi analiz etmek ve onu anlamaya çalışmak için resmin sahip olduğu görünen gerçekliği ile iç gerçekliğini ortaya koyan kriterleri göz önünde bulundurmak gerekmektedir. resim sanatçısı tarafından tercih edilmiş olan anlatım dili, kullanılmış olan teknik ve resmin alt yapısını oluşturan plastik değerler; biçimsel olarak yapıtı oluşturan etmenlerdir. eser olarak adlandırdığımız ve sanatçısından ayrı tek başına değerlendirilen bir eser, teknik eleştiri (biçimci) ile açıklanabilmektedir. ancak bir resmi anlamaya çalışmak ve değerlendirmek için gerekli olan eleştiri yöntemini kullanmadan önce, resmin kimlik bilgilerini içeren ikonografik açılımını yapmak gerekir; zira bir eseri sınıflandırmak, incelemek ya da eleştirmek için eserin kimlik bilgilerini içeren ikonografik açılımı oldukça önemlidir.
ikonografik açılımda; resmin adı, tekniği, boyutu, yapıldığı tarih ve orijinalinin hangi müzede bulunduğu kimlik bilgilerini tanımlayan unsurlardandır. bunların yanı sıra; resmin sanatçısının kim olduğu, resmin konusu ve resmin ait olduğu dönem özelliklerinin bilinmesi, yapılacak inceleme için bir başka önemli ipuçlarıdır.
şimdi ise bu alt başlıklarımızın neden resmin incelenmesinde kritik olduklarını, tek tek ayrı başlıklarla ve gerekli kısımlardaki örneklerle ele alalım:
1) resmin sanatçısı
resmin sanatçısının kim olduğu bilgisi, diğer eserleri arasında parallelik kurarak sanatçının özgün tavrını belirleyen biçem dilini keşfetmeye yardımcı olur. sanatçının kimliği özellikle estetik yaklaşımı ve imgeleri aktarma biçimi (şeklen) sanatı hangi açıdan ele aldığından yaşadığı döneme kadar bize önemli bilgiler verir. ayrıca sanatçının konu seçimi, tekniği , yenilikçi ya da gelenekçi tavrı, kişisel beğenileri, inancı, politik duruşu, bilimsel yaklaşımı ve bunları resmin alt yapısını nasıl etkilediği, üst yapının incelenebilmesinde yol gösterici olabilmektedir.
resim ve sanatçı konusunda en belirgin özgün çizgilere sahip sanatçıların başında wassily kandinsky gelir. zengin ve aristokrat bir ailenin çocuğu olmasına rağmen, düşünce yapısında halkın ses, görüş ve düşüncelerini, renk ve formun arasındaki çağrışımsal ilişkiden yararlanarak temsil etmeye çalışmıştır. görsel sözcük dağarcığı erken dönem resimlerinden , ilahi sembolizmden ileri dönem geometrik ve biyomorfik renk düzlemlerine kaymış ve “soyut modern sanatın” öncüsü olmuştur.
bugün gördüğümüz en etkileyici soyut modern sanat resimlerini görünce akla gelen ilk sanatçıdır kendisi. örneğin composition viii eseri, günümüzde çokça aksesuarın tasarımında da kullanılmaktadır:
bu eser kandisky’nin bauhaus’da ders verirken yapmış olduğu bir çalışmadır. kandisky eserinde süprematizm, oluşturmacılık ve kişisel deneyimlerinden esinlenmiştir. üç hareketin tüm yönlerini birleştirerek düz renk düzlem çalışmalarındaki en doğrusal kaliteye ulaşmıştır. eserde form, rengin aksine tabloyu tuval boyunca dinamik dengede tutan asıl unsurdur.
2) resmin konusu
tarihsel süreç içerisinde konu, içeriğin belirlenmesinde bir başlık olarak bazen amaç bazen de araç olmuştur. her sanat yapıtında olduğu gibi resimde de sanatçı ya belli bir konunun betimlenmesini hedef alarak onu olduğu gibi yansıtmış ya da estetik kaygıları ön plana çıkararak konuyu bir araç olarak ikinci planda tutmuştur.ayrıca sanatçı plastik anlatımda, temel öğe ve ilkeleri konunun hizmetinde ele aldığı gibi, plastik değerlerin ifadesinde konuyu bir araç olarak kullanabilme özgürlüğüne de sahiptir.
sanatta konu, genel olarak geniş bir yelpaze çerçevesinde bazı üst başlıklara ayrılır. sanat tarihi açısından kronolojik bir sıralama yaparak bu konuları gözden geçirmek istediğimizde, avrupa resim sanatı'nda ilk karşılacağımız konu dindir. aydınlanma çağı öncesi dönemde sanatın işlevsel yönünün ağırlık kazanması, ağırlıklı olarak konuların din çerçevesinde seçilmesinden kaynaklanır. din, resmin duygularını yüceltmek için özellikle avrupa resim sanatı tarihini yüzyıllar boyu meşgul eden bir konu türü olmuştur. bu nedenle din konusu, izleyici ve yapıt arasında iletişim sağlayan, görsel bilgilendirme ve eğitme amacıyla sınıflandırılmış dar bir çerçeve içinde uzun yıllar yerini korumuştur. hatta antik yunan’a ait çok tanrılı inancın efsanelerini anlatan mitolojik hikaye ve tarihsel konular azınlıkta olmakla birlikte, yine bu dönemde ön plana çıkmıştır. zamanla sosyal değişimi, kilise ve din baskının azalması ve ekonomik gücün el değiştirmesi, konuların çeşitlenmesinde etkili olmuştur. böylece aristokrasi ve burjuvazinin ihtiyaçlarını karşılayan portre ve günlük yaşam sahneleri, iç mekan, ölü doğa, peyzaj gibi konular gündeme gelmiştir.
konu ve resim deyince ilk akla gelen eserlerden biri de gentile da fabriano’nun
adorazione dei magi adlı içinde çokça konu besleyen şaheseridir ki hakkında çokça inceleme videosu da bulunur.
halen orijinal çerçevesinde durmakta olan bu muhteşem altar panosu kutsal aile’yi ( sol alt köşede iki hizmetli kadın da yer alır) üç müneccim ya da kral (kalabalık maiyetleri sağ tarafta görünmektedir) tarafından sınılanları – altın,buhur ve mür – kabul ederken göstermektedir. anlatı paneli, kelimenin tam anlamıyla muazzam bir mücevher gibi parıldamaktadır. italya’nın marche bölgesindeki fabriano’dan gelen gentile, ülkede kendi içinde en çok rağbet gören ressamdır. resmi detaylıca inceleyecek olursak:
** gentile, arka planda kralların yolculuğunu ve görkemli kafileyi manzaranın natüralist detaylarına büyük bir özen göstererek resimlemiştir. sol üst kısımda isa’nın gelişini müjdeleyen ve onlara bethlehem yolunu gösteren yıldızı göstermektedirler. sağ tarafa bethlehem’e , ortada kudüs’teki herodes’in sarayına varışları anlatılmaktadır.
** gentile’nin kibar kralları görkemli saray kıyafetleri içerisindedirler. giotto’nun tapınmasında olduğu gibi insan hayatının üç evresini temsil etmektedirler; en yaşlı olan diz çökmüştür ve çocuk isa’yı onurlandırmaktadır. diğer taraftan orta yaşlı olan ikinci kral eğilmiş, reverans yapmaktadır. üçünün en genci olan ise hediyelerini elinde hazır tutar vaziyette ve ayakta tasvir edilmiştir.
** resim stroziz ailesinin floransa’daki santa trinita’da bulunan şapeli için yaptırılmıştır. bağışta bulunan ,son derece zengin bir bankacı ve hümanist olan pallo strozzi ve oğlu lorenzo 'dur. gerçek şu ki kendisini sahneye, ana karakterlerin yanında yer alacak şekilde dahil ettirmiştir, bu da kendine duyduğu özgüvenin derecesini göstermektedir.
** resimde çok çeşitte hayvana ve zengin çeşitlilikte bitkiye de yer verilmiştir. eser, geleneksel öküz ve eşşeğin yanında, manzarayla, müneccimlerim maiyetiyle, at, deve, maymun, geyik, leopar ve çeşitli sayıda kuşla doldurulur. bunlar sembolik olarak yorumlanmış olsa da, burada doğayı en coşkun şekliyle yansıtmak üzere ele alınırlar. diğer taraftan sanatçının gözlem becerisini göstermesine de fırsat vermişlerdir.
3) resmin ait olduğu dönem
bir doğal unsur olarak sanatın neredeyse her zaman içinde bulunduğu çağın gerekliklerine göre şekillendiğini görürüz(tabii sanatçının içinde bulunduğu dönemi özgünlüğüyle etkilediğini de). bu da bu alt başlığımızı belki de en önemli alt başlık yapıyor resmi veya biri sanat eserini incelerken…
uygarlık tarihi göz önünde bulundurulduğunda toplumların siyasal, kültülere, sosyolojik ve ekonomik değerlerindeki değişimlerin sanat eserlerinde de bir takım değişimlere etki ettiği görülür. uygarlıklar değiştiği ve insanoğlu kendini yenilediği sürece de sanat değişmeye devam edecektir. işte bu nedenle de eserin ait olduğu dönem ve o sürece ait değerler bütünü, sanatçının bunlardan ne kadar etkilendiği ya da bunlara hangi açıdan yaklaştığıyla yakın ilişki içerisindedir.
sanatçı en başta bir birey olarak içinde bulunduğu toplumun bir parçasıdır ve o toplumun bir önceki paragrafta bahsettiğimiz değerler yapısından beslenmektedir. sanat eseri ise , kısaca sanatçının sahip olduğu bu yetilerle sanata bakışı ve toplumun sanatı algılaması arasındaki etkileşimle şekillenir.
tabii döneme örnek verirken de , dönemin düşüncelerinin en çok sanat figürlerine yansıdığı orta çağdan bir eserle örnek vermek daha uygun olur. bu kapsamda da hieronymus bosch’un christ carrying the cross’unu inceleyelim:
bosch’un bu çalışması, bu kitapta söz edilen diğer çalışmalarından bütünüyle farklı bir kefededir. bununla birlikte, temalar benzerdir. ısa insanoğluna kurtuluşun ve günahlardan uzak durmanın yolunu göstermektedir ancak bu muazzam bir ıstırap çekerek, bir keşiş gibi dayanıklılıkla ve büyük bir yalnızlık içinde yapmaktadır. boch’un radikal görüşleri, bütünüyle zamanın tinsel akımları ile belirlenmiştir. dinsel çalışmaların çoğunda olduğu gibi burada da bosch insanoğlunu analiz etmek için zaman ayırmaktadır. anlatılan hikaye oldukça geleneksel iken – hem veronica hem de kireneli simon’u içeren- yaklaşım , tipik biçimde sanatçının kendisine özgürdür. daha önce hiç kimse insan başlarının karmaşık sıkışmışlığını herhangi bir mekan algısından yoksun bir şekilde böylesine etkili resmetmemiştir. madde madde ele alırsak resmi;
** klasik dönemde ve orta çağ’da kötülüğün insanları çirkinleştirdiği düşüncesi oldukça yaygındı. bu resim, söz konusu düşünceye uygun bir betimdir ; bazı figürlerin bu telaşlı karmaşa içinde canavarlaştığı görülmektedir. bu figürler, günahkar insanlığı temsil etmektedir – kurtarıcısını çarmıha gerilmeye mahkum etmiş çılgın bir dünya. hatta tüm delilikleri için, bireylerin yüzlerinden taşkınlık, sinsilik ya da sadizm işaretlerini çıkarabiliyoruz.
** insanlığın kurtarıcısı, son dakikalarında günahkarların dünyasının ortasında yalnızdır. sakin görünen isa, savunmasız bir şekilde ve herkesçe terkedilmiş haldedir. cehennemi andıran bu sadizm ve içine atıldığı hoyratlık karşısında gözlerini kapatmıştır.
** diğer taraflarda im oldukları tespit edilebilen figürler görülür ; sol üst köşedeki figür isa’nın çarmıhını taşınmasına yardım eden kireneli simun, alt köşedeki isa’nın yanında çarmıha gerilmiş olan “kötü hırsız”, sağ üst köşedeki figür ise solmuş teniyle “iyi”(yani tövbekar) hırsızdır.
** gözleri kapalı olmasına rağmen veronica başını, alnını terini sildiğinde üzerinde isa’nın yüzünün görünümü beliren kumaşa doğru çevirmiştir. veronica- vera icon “gerçek imge” anlamına gelir – burada isa ile gösterilen tek kadındır ; kadının kargaşadan biraz da olsa ayrık durduğu görülmektedir. her ne kadar bakire meryem on beşinci yüzyıl sanatında “ tanrı anası” ve kurtuluşu umut eden fanilerle aracılık eden şefaatçi olarak kilit bir role sahip olsa da bosch’un resimlerinde dikkat çekici biçimde bulunmaktadır ve bu panel de bir istisna değildir.
4) resmin plastik analizi
öncelikle bu başlığı , diğer başlıklardan farklı olarak resme biçimsel yaklaşma olarak değerlendirmek daha doğru olur. bu yüzden, belli bir açıklamadan sonra alt başlıklarla devam edilmesi daha uygun.
resmi plastik açıdan ele alarak değerlendirmek ve açıklamaya çalışmak, onun varoluşsal gerçekliğini bulmaya çalışmaktır. bu gerçeklik, eserin organik bir bütünlüğe sahip olmasıdır. resmin organik bütünlüğünü oluşturan unsurların keşfedilmesi ve açıklanmaya çalışılmasında kullanılan teknik eleştiri, daha önce de bahsedildiği gibi eseri merkeze alan biçimsel yaklaşımla şekillenmektedir. bu nedenle teknik açıdan bir eseri eleştirmek için eserin sahip olduğu bütünlüğü oluşturan biçimsel alt yapıyı görmek gereklidir. başka bir deyişle resmin plastik olarak incelenmesi için, o eserin sahip olduğu estetik değerlerin neler olduğu bulunmalıdır. bunlar , kompozisyon düzeni, kurgusu, yüzeyin çizgisel organizasyonu , denge, renk, ışık, form, mekan, zaman kavramının ne ya da neler olduğu sorusu ve bu sorulara verilecek cevaplarla açıklanır. kısacası resmin tüm ögelerinin estetik bir değer olarak bir araya gelişlerini belirleyen ilkelerle olan ortaklığı, izleyicinin resimle karşı karşıya geldiğinde aldığı mesajı ya da estetik yaşantıyı belirler. şimdi de bu ögeleri tek tek ele alalım:
a) kompozisyon ve kurgu
bir resmi okumak ve plastik olarak incelemek için gerekli yollardan ilki, kompozisyon düzenini tanımlamaktır. kompozisyon düzeni en başta , kompozisyonun açık ya da kapalı kompozisyon türü olup olmadığını gösterir bizlere. mesela sanatçının açık kompozisyon türünü tercih etmesi, olay örgüsünü resim kadrajından çıkarıp izleyicinin zihninde tamamlamak istediğinin göstergesidir. kapalı kompozisyon tercihi ise, sürpriz anlam çıkarımlarına kapalı ve resim kadrajında sonlandırılmak isteminin bir göstergesidir. bir başka deyişle “kesinlik” temasında sanatçıların tercih ettiği kompozisyon türüdür.
resimde kurgu, yüzeyin çizgisel organizasyonuyla belirlenir. zaten sanat literatüründe de kısaca anlatılmak istenilenin belli geometrik şekil ve figür düzeniyle ifadesini içerir. eğer belli bir düzen yoksa da kurgu , “dağınık kompozisyon” olarak yorumlanır.
b) yüzeyin çizgisel organizasyonu (yön)
kurgu kısmında bahsettiğimiz yön alt başlığını biraz açarak ele alalım:
bir tasarım ilkesi olarak yön, aynı zamanda kompozisyonun yol haritasıdır. kompozisyonun kuruluş aşamasında belirlenen yönler izleyiciye çoğunlukla doğrudan verilmez. bu da sanata “kurgu” temasını katar ; zira sanatçının resimde kullandığı çizgi ve gölgeler dahi hep izleyiciyi resmin belli kısımlarına yönlendirir. yani resmi incelerken dikey mi , yatay mı gideceğimizi bile sanatçı doğru bir kurguyla kendisi belirleyebilir. ana yön üzerinde bulunan imgeler, izleyicinin ilk gözüne çarpıp görmesinin istediği imgelerdir. genelde zaten bir ana yön ve onu dengeleyen ara yönler vardır resimde. bu yönler dikey, yatay ve diyagonal olmak üzere üç temel grupta yer alır.
“a “ konu başığı ve bu konu başlığında da masaccio’nun holy trinity (kutsal üçlü) adlı örneği şahsımca en iyi örneklerden biridir:
zira bilimsel perspektifi ilk kullanan sanatçı olarak kabul edilen masaccio, bu son resminde üstün dehası ve yaratıcı gücüyle doğayı yüzeye en doğru şekilde aktarmayı başarıyor. “kutsal üçlü”de güçlü dikey hareketle sağlanmış olan durağanlık ve anıtsallık, kadrajın sınırları içinde kalan sahnenin sonsuza kadar varlığını koruyacağı izlenimi veriyor. tanrı figürü ve isa, resmin merkezinde dikay ana yönü oluştururken haçın yatay planı, meryem ve yusuf figürlerinin arka planda yer alan sunakla olan bağlantısı ve resmin ön planında yer alan diğer iki figürün bulunduğu düzlemler, dikey ana yönü dengeleyen yatay ara yönleri oluşturuyor. kompozisyonda yer alan figürler, dikey ara yönler üzerine yerleşirken sağ alt ve sol alt köşelerden tanrı figürüne uzanan ters açılı iki diyagonal yön, üçgen kurguyu vurgulayarak izleyicinin bakışlarını yönlendirme açısından başarılı bir rol üstlenmiştir.
üçgenin tepe noktasında tanrı figürü, sol alt köşede resmin siparişini veren kilise koruyucusu ve bağışçısı, sağ alt köşede bağışçının eşi, isa’nın sağında meryem, solunda ise yahya yer alıyor. meryem’in bakışları resim ve izleyici arasında bir bağlantı kurulmasında yardımcı olurken kompozisyondaki ağırlıklar, eşit olarak ikiye bölünmüş merkezden dış kenarlara doğru yöneliyor. ancak isa’nın duruşu ve meryem’in el hareketiyle oluşan farklar, simetriyi bozarak kompozisyonu hareketli simetri konumuna getiriyor. sanatçının güçlü bir çizgisel perspektif kullandığı kompozisyonda tercih ettiği bakış açısı, üç boyutlu mekan yanılsamasında oldukça etkilidir. sanatçı, resimsel mekanın gerçek planında yer alan tonoz ve figürlerde kullandığı alttan bakış açısıyla “ solucan bakışı” ve geriye doğru perspektif, resimdeki figürlerin sanki bir tonoz altına yerleştirilmiş heykel grubu gibi algılanmasını sağlar. masaccio, kapalı form kullandığı durağan kompozisyonunda, mavi ve kırmızı tonlarla sıcak-soğuk renk ilişkilerini ön plana çıkartan bir renk uyumu tercih etmiştir. ayrıca isa’da görülen ilahi ışık, hem kavramının hem de figürünün ön plana çıkmasında etkilidir.
resimle ilgili bir dikkat çekici detay da resmin altında yer alan iskelet mezar da yatıyor. “bir zamanlar neysem oyum.” bu memento mori ( ölümü hatırla), frekste kutsal üçlü imgesinin altında, iskeletin üzerindeki alana yazılmıştır. altarın altındaki lahitte yatan iskeletin, isa’nın çarmıha gerildiği golgota’da gömülü olduğu varsayılan adem olduğu öne sürülmektedir. çalışmanın kilise duvarının içine yerleştirilmiş olduğu anlaşılan bu kısmı, büyük bir bildiriyi vurgulamaktadır:
ölümle sona eren dünyevi hayatımız boyunca ancak tanrı’ya dua ederek, meryem’den ve azizlerden şefaat dileyerek kurtuluşa ulaşabiliriz.
c) denge ve form
denge; gerek doğada, gerek de hayatımızda her zaman çok önemli bir unsur olmuştur. bu yüzden görsel anlatımda da önemli bir ilke olarak her daim karşımıza çıkar. görsel anlatımda, dengeyi bir zıtlık ilişkisi olarak yorumlayabiliriz. sanatçı, yapıtını organize ederken dengeyi simetrik denge, hareketli simetri, asimetrik denge, radyal denge ve kristalize denge türlerinden herhangi birini tercih ederek gerçekleştirir. burada amaç genel olarak, bakılan alana izleyicinin ilgisini çekmek ve görünümün zihindeki yansımasında bir kargaşa yaratmadan , eşit ağırlıkta okunabilirliğinin – yorumlanabilirliğini sağlayarak bakışların tüm yüzeyde dolaştırılmasını sağlayabilmektir.
sanatçının kompozisyonunda kullamış olduğu formlar, anlatım yöntemi tercihine göre açık ya da kapalı form olarak çeşitlilik gösterir. kapalı formlar, çizgisel desen prensibi çerçevesinde biçimlenir, izleyiciye hazır verilir ve doğrudan gösterilir. açık formlar ise,” lekesel desen prensibi“ çerçevesinde ele alınır, açık-koyu ilişkileri sonucu görünürlüğü elde ederek izleyicinin zihninde tamamlanır. genele vurduğumuzda açık formların izleyicide daha çok heyecan yarattığını söyleyebiliriz; zira eser zihinde tamamlandığından kendisi karar mercindedir yorumlamada. böylece izleyici eser ile bir bağ kurarak duygusal reaksiyonlarına zemin hazırlar.
d) renk
renk ögesi, anlatımı etkili kılan ve içerisinde hem fizyolojik hem de psikolojik etkileri barındıran önemli bir tasarım unsurudur. kompozisyondaki renk ilişkileri ve armoni seçimi genellikle yakın ren uyumu, karşıt renk uyumu, yalın renk uyumu ve renksizlik etkileri veren nötr renk ilişkileriyle oluşturulmaktadır. sanatçı izleyicide uyandırmak istediği düşünce ya da duygu tercihine göre bu renk tercihlerini yardımcı öge olarak kullanır; zira renkler hem tek başlarına hem de birbirleriyle olan ilişkilerinden kaynaklanan etkileşimlerle farklı anlamlar kazandırılmaya uygun ögelerdir. mesela yakın renk uyumu, genellikle akın ve sıradan doğal izlenimler verirken; karşıt renk uyumu, ilgi çekici ve gerçek üstü bir izlenim verebilmektedir.
bu bölüm için örnek hakkımızı adriaen brouwer ve eseri peasant brawl’dan yana kullanalım:
adriaen bouwer’in mirası, çoğunlukla sarhoş, sigara içen çiftçiler, köylüler ve bardan çıkmayan kavgacı tipler, bıçaklı kavgacılar, zamparalar gibi çalışan sınıfın anti-kahramanlarını gülünç biçimde tasvir ettiği yaklaşık altmış resimdir. bu panel de bir istisna değildir.
brouwer, brueghel etkili üslubunda anekdotlarla ve zeki gözlemlerle dolu janr(genre) resimleriyle büyük bir ün kazandı. alıcılar tasvir ettiği yaşam tarzı karşısında şaşkınlıkla bakakalıyorlar , bu tür şeylere gülüyorlar, diğer taraftan iyi kasaba sakinleri olarak mesafelerini korumayı tercih ediyorlardı. “bu şekilde yaşama” mesajı, aynı zamanda sanatçıya bu kabadayı ,günahkar grubu resimlemek için bir bahane vermişti. brouwer’in toprak renklerir ve kaba fırçaları tasvir etmek istediği bu “uygarlaşmamış” temaya mükkemmel şekilde uyuyordu. bu bölüm altında da kendisini ve eserini inceleme sebebimiz de bu. brouwer, kızıla kaçan toprak baskın renk tonunu benzer temalarda çok iyi yansıtmış ve kargaşayı resme bakan kişiye kolayca hissettirebilmiştir.
peasant brawl , türkçe ismiyle kavga eden köylüler eserindeki şu ve şu kısımlara baktığımızda, açıkça görülen iki nedenden dolayı kavganın başladığını görüyoruz. kontrolden çıkmış bir iskambil oyunu ve devrilmiş çömlekten görüleceği üzere boşa akmakta olan içki. tartışma fiziksel şiddete dönüşmektedir. öyle ki saçlar çekilir ve korkutucu bıçaklar ortaya çıkmıştır resimlerde de gördüğümüz üzere. her ne kadar kavga çok şiddetli görünse de ikinci resmimizde yaşlı bir kadının erklerden birini ayrıştırmaya çalıştığını da görüyoruz.
bu brouwer’in önemli bir tarzıdır(“a” maddesindeki denge hususu açısından da önemli) kargaşada ufak detaylar ki resmimizin sağ alt köşesindeki sahneye baktığımızda ise bir köpeğin domuzla çiftleşmeye çalışması, o an için gülünç bir durum yaratıp ; temel içgüdülerin akla üstün geldiği bu ortamda , her şeyin temel düzeninin bozulmuş olduğu anlamını tasvirliyor.
e) ışık
ışık genellikle, anlatımı güçlü kılmak veya vurgulamak amacıyla destekleyici öge olarak yer alır eserde. renk gibi bir diğer tasarım ögesidir diyebiliriz bu yüzden. resimde kullanılan ışık, ilahi ışık ( tanrısal) , doğal ışık( güneş), yapay ışık ( aydınlatma), idealize edilmiş ışık( açık-koyu) ve rengin kendi ışığı (kroma-değer) olarak çeşitlilik gösterir. ilahi ışık, tanrı’yı ve tanrısal olanı işaret eder. gerçeği ve doğayı yansıtan özellikle dış mekan ve kompozisyonda yaygın bir aydınlık alan oluşturulurken, aynı zamanda atmosferik etkiler de güçlendirilmiş olunur. özellikle gölge tekniğiyle birlikte de resimde vurgunun ilk unsuru da olabilmektedir.
işte bu gölge ve ışık kullanımının sanatta yükselmesinin en önemli başrollerinden biri caravaggio’dur. caravaggio’nun yarattığı sanatsal devrimin etkisi, son derece özgün bu italyan sanatçının ölümünden kısa bir süre sonra bir süre roma’da yaşamış gerard van honthorst’u (caravaggistlerden) da oldukça etkilemiş ve bu sanatçının sanatında iki unsur sürekli yinelenmiştir. chiaroscuro olarak bilinen olağanüstü ışık-gölge kontrastları ve resim yüzeyinin tamamını dolduran sıradan insanların tasviri bu hollanda’lı ressamın eserlerinde sıkça göze çarpmaktadır. o yüzden bu bölüm için, utrecht’li ressamın the procuress (türkçesi hollanda’da kadın pazarlayan kadın anlamında olan “mama”dır) isimli eserini inceleyeceğiz:
resimin ortasında yanan bir mum görüyoruz; işte honhorst’un bir süre yaşadığı roma’da takma isim olarak “gerardo della notte” (gecelerin gerard’i) yi kullanmayı da bu mumu kullanırken oluşturduğu gölgeli, loş sahnelere borçluydu.
resimin sağ köşesinde mumun bir diğer aydınlattığı ve kadının tuttuğu ut enstrümanını görüyoruz. resimlerde genellikle aşk ve müzik birbirleriyle ilgilidir ve özellikle enstrüman şehvetle, ahlaksızlıkla ilişkilendirilmiştir. bu sefer resmin sol köşesine baktığımızda ise yaşlı bir “mama” görüyoruz. 17. yy hollanda resminde mamalar her zaman yüzü kırışmış yaşlı kadınlardı ; fiziksel yıpranmışlıkları ahlaki çöküşlerinin yansıması olarak görülüyordu. oysa tarihsel araştırmaların gösterdiğine göre mamalık yapanlar, fahişelik yapabilecekleri yaşı geçmiş orta yaşlı kadınlardır.
genç kıza baktığımızda ise şapka ve başlıklarla tüylerle süslenmiştir; dekolte , aşırıya kaçan kıyafetler ve kırmızı çoraplar gibi bu da, özellikle hollanda sanatında ahlaksızlıklığı temsil etmektedir.
f) mekan
resmin uzamını oluşturan mekan, içeriğin güçlendirilmesi ve anlatımın istenen boyutta desteklenmesi ya da derinlik algısı oluşmasında önemli bir yer tutar ve bu da bizi resmi incelerken çok rahatlatır. örneğin, perspektifin keşfedilmemiş olduğu rönesans öncesi resimlerde herhangi bir mekan kaygısı olmayan, daha çok yüzey etkisi veren düzenlemeler söz konusudur. çizgisel perspektifin keşfedilmesiyle ise, “hava perspektifi” kavramı resim dünyasına girmiş ve resimsel mekanların oluşmasıyla kompozisyonda derinlik teması önemli bir etki unsuru haline gelmiştir. bunun yanı sıra , teknik olanaklarının artması ve doğanın gözlemlenmesi, resimlerin mekanlarının gerçek mekanlarla parelellik göstermesinde etkili olmuştur. sanatçının ele aldığı konu ve anlatım tercihine göre resimde makan kavramını dış mekan, iç mekan ve soyut mekan olarak ele alabiliriz.
mekan kapsamında akla gelen ilk örneklerden biri jacob van ruisdael’in windmill of wijk bij duurstede’sdir:
manzara resmi hollanda’nın altın çağı’nda kendi sınırları içersinde gelişen br tür haline gelir ; jacob van ruisdael bu türün en değişken ve yenilikçi uygulayıcılarından biridir. sanatçının manzaraları dramatiktir ; ışık, alçak bakış açısı, renk konsantrastları, küçücük insanlar ve bulutlu gökyüzü birçok resminin ruh halini belirlemiştir. kendine özgü bulutları , yel değirmeni ,su(bu durumda ren nehri’nin ağzı) ve düzlük kırsalı ile bu resimden daha iyi bir hollanda manzarası zor bulunur diyebiliriz gönül rahatlığıyla. ruisdael seçilen ayrıntıları ortaya çıkarmak için gün ışığını kullanır. resmi biraz daha ayıntılı tek tek bölümlerle incelersek:
** yel değirmeni rüzgarı yakalamak için zaten yüksek bir noktaya yerleştirilmiştir fakat sanatçının alçak bakış açısı seçmesi demek onun sahnenin geri kalanı üzerinde kale gibi yükselmesi demektir. gün ışığı binaya aydınlık ve karanlık bir yan verir; kanatlar ve yelkenlerle kaplıdır ve dönüyormuş gibi görünmemektedir. biliyoruz ki ruisdael’in yaşadığı yüzyılda, wijk’te birbirine yakın mesafede iki yel değirmeni vardır.
** st. marrin kilisesi’nin küt kulesi hem resmin yerini hem de – arşivlerden bildiğimize göre kuledeki saat yüzünün 1668 yılına tarihlendiğini düşünürsek – kabaca tarihini saptamamızı sağlar. değirmenin sol tarafına düşen ortaçağ kulesi artık yoktur.
** alçak ufuk çizgisinin üzerinden ışığı kırıp geçtiği koyu bulutlar ile durgun su boyunca hareket eden ışık ve gölge bantları görüyoruz. gemilerin gevşek yelkenleri havanın rüzgarlı olmadığını gösteren bir başka ipucudur.
** geleneksel flemenk giysileri içindeki üç kadın ruisdael’in yaşadığı dönemde vrouwenpoort’un ( kadınlar kapısı) olduğu noktada güneş ışında yürümektedirler. kapının varlığı değirmen manzarasına engel olduğundan sanatçı kapıyı dışarıda bırakmış ve adına ıyunlu bir göndermede bulunarak üç kadını sahneye dahil etmiştir.
g) zaman
resimdeki teknik olarak zaman kavramı, sanatçının tercihine bağlı olarak olay örgüsünün ya da durum tespitinin aktarılmasına yardımcı olan tasarımın hareket-hareketsizlik ilkesiyle ilişkililidir.
hareketli kompozisyonlarda, olayın bir an öncesi ya da bir an sonrası algılanabildiği gibi olay anı da süreç olarak var olabilir. durağan bir kompozisyonda ise, zaman kavramını ortadan kaldıran ve dondurulmuş(öncesiz-sonrasız) bir anı tanımlayan bir görünüm oluşur diyebiliriz. sanatçı, resmin zamanını belirlemeyen hareketli ya da durağan görünümler vermek için çoğunlukla figürlerin kompozisyondaki durumundan yararlanır. bu durumları da genelde “b” maddesinde bahsini ettiğimiz yön ilkesi ve bu çizgilerle oluşturulan psikolojik etki belirler. örneğin ; dikey ve yatay yönler üzerinde bulunan ve bu duruma eşlik eden biçimler göz hizasında olduğunda, hareketsiz bir izlenim verir. göz hizasından yukarıdaki dikey ya da yatay yönleri işaret eden biçimler ise izleyiciye psikolojik olarak hareket etme eğiliminde olduğunu hissettirir. özellikle diyagonal yönler ters konumlarla biçimlendirildiğinde izleyiciye hareketli bir görüntü izlenimi verir.
kaynaklar:
patrick de rynck - resim nasıl okunur(eski ustalardan dersler) – hayalperest yayınları
leyla varlık şentürk- analitik resim çözümlemeleri – ayrıntı yayınları ( sanat ve kuram dizisi)
artstory