Tecrübe Edenler Anlatıyor: Yurt Dışına Yerleşenlerin Hazır Olması Gereken Büyük Yalnızlık

bundan 3-4 yıl önce yurt dışına taşınırken bir arkadaşımla konuşmuştum, nelere hazır olmam gerekli diye. bana "yalnızlığa kendini alıştır" demişti. o zamanlar bunu anlamadım, güldüm geçtim. ben zaten yıllarca isim gereği yurt dışına seyahat etmiş ve uzun süreli kalmıştım, 4 farklı dil konuşabiliyordum. benim için sorun olmazdı.
dört yıl önce yurt dışına taşındım. taşındığımdan beri yalnızlık çekmedim, her zaman çevremde arkadaşım vardı. şu an bile birilerine yazsam dışarıda olan var mı diye, gidecek birilerini bulurum. ama artık yalnız kalmamak için saçma sapan insanlara katlanmak istemiyorum. haftada bir kere olsun ama gerçek arkadaşlarımla buluşayım istiyorum. moralim bozuk olduğunda babamla kafede buluşayım, şamata yapalım istiyorum. hayatımda güzel olaylar olduğunda annemi yemeğe çıkarmak istiyorum.
eskiden de zorluklar vardı. misal çalıştığım dönem boyunca biz göçmenlere marquee müşteriler verilmezdi, iyi projelerin çoğunu biz yapardık ama ismimiz projede geçmezdi. maaşlarımız hep diğer iş arkadaşlarımızdan düşüktü. ama son dönemlerde, özellikle sağ partilerin etkisinin artmasının ardından daha zor oldu. işten çıkarmaların çoğunda benim gibi vizeye ihtiyaç duyanlar çıkarıldı. bazı ülkelerde oturum izni veya vatandaşlık almasına 1-2 yıl kalmış kişileri işten çıkarıyorlar ve bunu son 2-3 ayda yaptıkları için iş bulamadığınız için deport ediliyorsunuz.
yavaş yavaş türkiye'ye dönmeyi düşünmeye başladım. burada geceleri kadın başıma güvenle yürüyebilmek, arabasız rahatça yaşamak, bir sürü konsere uygun fiyata gidebilmek, çocuğum olsa belki ucuza iyi eğitim almasını sağlamak benim için kalma sebebi olurdu. bunları inkar edemem. ama türkiye'de aileme ve arkadaşlarıma yakın olma fikri çok ağır basmaya başladı. burada iyi bir işte çalışan, kendi evine taşınmış, kendi düzenini kurmuş arkadaşlarım benden daha az kazanıyorlar ama benimkine benzer bir hayat yaşıyorlar. haftada 2-3 gün evden çalışıp, hafta sonları ormana bisiklet sürmeye yada tek günlük kaçamaklara gidiyorlar. hep birlikte sahilde takılıyorlar.
neyse daha çok yazarım ama kısadan hisse, yurt dışına taşınıyorsanız yalnızlığa hazır olur. temelli ve gerçek arkadaşlıklar kuramayacağınızı bilin. şimdi içinizden diyorsunuz ki "ben öyle değilim, uyum sağlarım, ortamlara girerim..." evet bende öyle dedim ve hatta yaptım da. ama bu yalnızlık hissetmeme engel olmadı.
ekleme: bulaşıkçılık yaparsan böyle olur diye düşünmüş olanlarınız varsa: ben highly-qualified vize ile yaşıyorum. alanımda dünyanın en iyi top 10 okulundan birinde master yaptım. sonrasında iş bulup kaldım.
sosyal medyada ben japonya'ya gittim, ben avrupa'ya gittim, ben balkanlara gittim hiç sorun yaşamadım, sorun sizdedir mesajları görüyorum. gördüğüm anda o kişinin avrupa'da doğru düzgün yaşamadığını, yaşasa bile kültürü içselleştirmediğini fark ediyorum. ortada sorunlu, suçlu bir taraf yok. onların kültürü böyle, benim kültürüm böyle. olayın giyinmekle, dili öğrenmekle falan alakası yok.
çocukluğumdan beri ingilizce biliyorum, lisede fransızca öğrendim, üniversitede ispanyolca öğrendim. lisede babamın işi sebebiyle bir yıl ingiltere'de yaşadım. üniversitede bir yıl ispanyada erasmus yaptım. mezun olunca 6 ay isviçre'de staj yaptım. işim sebebiyle 6 ay dubai'de, bir yıl belçika'da yaşadım. son dört yıldır da şu anki ülkemdeyim. hayatımın 8 yılını yurt dışında geçirmişim. ilk üç yılımda hiç yalnızlık hissetmemiştim. ne zaman artık alıştım ve buraya ait olmaya başladım, o zaman yalnızlık hissetmeye başladım.
burada yalnız değilim, dili biliyorum bi sürü dostum var ama ailem ve arkadaşım yok. bu benim için önemliymiş. ve şunu fark ettim. bir süre sonra her yeri geziyorsun, her şeyi deniyorsun. ben fark ettim ki benim için evimde huzurla yaşamak, köpeğimle vakit geçirmek, hafta sonları ormanda bisiklet sürmek, ayda bir bir yerlere kaçamak yapmak bana yetiyor. avrupada 3.5 birim alacağıma, türkiye'ye gelip 2.5 birim alıp yaşamaya razıyım.
sanki gidebilen ama mutlu olmayan insanlar sizin hakkınızı çalmışlar gibi kızgınsınız. yaptığınız erasmusla, 3-4 aylık dil okuluyla ve tatillerle, orada 3-4 yıl yaşayan insanların yaşadıklarını anlayamıyorsunuz. empati yapamasanız bile yaşamadığınız bir şeyi sanki yaşarsanız yapacakmışsınız gibi konuşmayın en azından.
aslında 2019 yılı öncesine kadar ben de yurt dışında yaşamak istiyordum...
önümüzdeki ağustos ayında ise yaşadığım ülkedeki üçüncü senemi doldurmuş olacağım.
şimdi efendim yazacağım şeyler birçoğunuza anlaşılmaz gelebilir zira türkiye'de yaşayan büyük bir çoğunluğun en büyük hayali avrupa ülkeleri başta olmak üzere amerika, kanada gibi ülkelere göçmek. özellikle son yıllarda.
gelelim neden mutsuz olduğuma, tek başıma gelmediğim bu ülkede dört ay kadar bir süre iş bulamadıktan sonra, bir yerin mutfağında ise başladım ve çoğunluğun farklı ülkelerden olduğu multikültürel bir ortamda getir götür başta olmak üzere mutfaktaki her işi yaptım. altı ay kadar dayanabildiğim bu işten ayrıldığıma ne kadar sevinmiş olduğumu söylememe gerek bile yok. lakin buradan sonra yüzlerce iş başvurusu yapmama rağmen işsizliğin %3 falan olduğu bir ülkede yine uzunca bir süre iş bulamadım ki başvurularımın çoğu pek de tecrübe gerektirmeyen alanlardaydı.
şu an ise onca çileden sonra bulduğum yeni işime dört elle sarılmış bir durumdayım(daydım). gerek işin stresli bir iş olması gerekse işi kaybetme endişesi yüzünden bu sürecin benim için mental olarak ne kadar zorlu geçtiğini nasıl anlatabileceğimi dahi bilemiyorum.
yurt dışında yaşamanın güzel yanlarına değinmeye gerek yok elbette para biriminin alım gücü, kurallara uyum, kişisel alana saygı, hak-hukuk vs. ancak yine de mutsuzsunuz çünkü kendinizi ait hissedemediğiniz bir yerde yaşıyorsunuz. kendinizi sonradan öğendiğiniz bir dille ifade etmeye çalisyorsunuz. ülkede doğmuş büyümüş insanlara göre yabancısınız, hatta şöyle söyleyeyim kimsenin nereden geldiğinizle dahi ilgilendiği yok, hayalet gibisiniz varlığınız da yokluğunuz da önemsiz.
son zamanlarda her gün istanbul'a dönme hayalleri kuruyorum, ancak kime söylesem bana delirmiş muamelesi yapıyor. herkesin deneyimleri farklıdır elbet, ancak bir ülkede yabancı olmak bence ağır bir şey ve biz yurt dışında yaşamak mevzusunu biraz fazla abartıyoruz.
eklemeler:
birincisi mutluluk veya mutsuzluk bulunduğumuz lokasyonlardan bağımsız, kişinin kendisini nasıl hissettiğiyle ilgili ve asla tamamen elde edilebilir bir şey değil. "tamam artık ben mutluyum" ya da tam aksi diye bir şey yok yani hayatta. nereye gidersek gidelim ya da kalalım içinde bulunduğumuz koşullar sebebiyle kendimizi mutlu veya mutsuz hissettiğimiz zamanlar vardır. buna tamamen katılıyorum, ancak yukarda belirttiğim şey, yaşamaya başladığın ülkede daima bir yabancı olduğun. kendini ana dilinle ifade edememen. hepi topu bir 30 sene daha yaşayacağın şu dünyada yepyeni topraklarda yeniden hayat mücadelesi vermek. tutunmaya çalışmak. lokal halkla, onlar için de daima bir yabancı olduğun için asla kaynaşamamak, şakalarına bile gülememek bir kere. dolayısıyla insanın kendisini eksik ve kırgın hissetmesinden, ülkesine özlem duymasından kaynaklanan bir mutsuzluk. başlıkta karakter sınırı olduğu için bu halde açıldı.
adapte olma konusuyla ilgili hiçbir sorunum yok. ingilizce seviyem iyi. hayatımı buradaki insanlar nasıl yaşıyorsa öyle yaşayabiliyorum.
hollanda'dan bildiriyorum, çevremde bu mutsuz insanlar gibi olan birçok kişi var
buradaki insanların iddia ettiği gibi yobaz, cahil, eğitimsiz falan da değiller. ben hollanda'ya taşınmadan önce 5-6 ülke gezme fırsatı bulmuştum ve türkiye'de de ortalam üstü bir gelirim vardı. hollanda'da mutlu olabileceğime eşimle birlikte sorunların üstesinden gelebileceğime inanarak geldim öyle de oldu ama herkesin hayal ettiği gibi olmadı…
1) hayatında tatile bile avrupa'ya gitmemiş insanlar orada aşırı mutlu olacağına emin ki nasıl emin olduklarını anlamak mümkün değil
2) buraya çift olarak gelenler genellikle birbiri için, evliliği sürdürmek ya da ilişkiyi sürdürmek için geliyor ama çoğunlukla iki kişi aynı derecede istekli ya da uyumlu olmuyor
3) tek gelenler hemen sosyalleşirim sevgili yaparım vs diye kendini avutuyor ama sizin türkiye sınırlarındaki modernliğiniz ya da havalılığınız bazen burada yeterli olmuyor. örneğin yumurta kırabilen kendine becerikli diyor ya hollandalı kadınlar öyle demiyor ya da burada insanlar size kaç para kazanıyorsun diye değil ne hobin var diye soruyor böyle mal gibi kalıyorsunuz
4) bazı insanlar kültürlerine sandıklarından daha bağlı oluyor yani işten çıkıp haftada 2 gün kebap yiyen adam kebabı ne kadar özleyebileceğini hesaplayamıyor çünkü ömründe kebabın ulaşılamaz olduğu bir dönem olmamış ya da ömrü boyunca ailesiyle aynı şehirde yaşayan adam onlara bağımlı değilim dese de bağımlı olduğunu burada anlıyor
5) avrupaya deli gibi kaçmaya çalışanların ciddi bir bölümü türkiye'de aşırı mutsuz ve zannediyorlarki bütün bu mutsuzluk türkiye yüzünden ve uçağa bindiğim an geçecek. mutsuz insan mutsuzluğuyla birlikte yurt dışına gelir bunu unutmayın
özetle umarım isteyen herkes gelir çünkü hiç değilse çok büyük bir kendini tanıma deneyimi ama insanları yaşamadığınız şeylerle yargılamayın lütfen ve unutmayın ki insan kendini çevresine göre isimlendirir. yani burada ben kültürlüyüm diyenler çevresine göre kültürlü, ben modernim diyenler çevresine göre modern. o yiğitleri buralarda da görmek isteriz.
tanım: içinde bulunmadığım ama anladığım gruptur. hiçbir yerde hiçbir koşulda mutlu olmak zorunda değilsiniz.