Tolkien, Yüzüklerin Efendisi'ni Yazarken Kayıp Kıta Mu Efsanesinden mi Esinlendi?

JRR Tolkien, Yüzüklerin Efendisi'nin içine biraz da Mu efsanesini karıştırmış olmasın?
Tolkien, Yüzüklerin Efendisi'ni Yazarken Kayıp Kıta Mu Efsanesinden mi Esinlendi?

yüzüklerin efendisi... j. r. r. tolkien'in kendi zamanındaki olaylardan ve gelişmelerden etkilenip yazdığı; yüzüklerin efendisi evreni içinde büyük ölçüde ezoteristlerin ortaya attığı mu ve atlantis hikayelerinin olduğu, eski mitolojilerin de beslediği evren, hikâye.

öncelikle; tolkien'in neyden etkilendiğini anlamak için "mu ve atlantis nedir?" ona bakmak lazım.

mu ülkesi, james churchward adlı bir askerin ve de kaşifin anlattıklarına dayanıyor. "kendi dediğine göre" asya'ya gidiyor ve orada yerli bir grup sayesinde naacal tabletlerini buluyor.

bu tabletlerde şunlar vardı

-büyük okyanusun ortasında devasa bir kıtanın olduğunu, bu kıtanın bir felaket sonucu batıp oradaki insanların göç ettiği yazılıymış.

-daha önce koloniler kuran mu ülkesinin, muhtemel kolonilerinden olarak antik mısır, mayalar, aztekler v.s gösteriliyor.

-churchward, buna mukabil şekilde ülkede 4 ırktan insan grubunun yaşadığını ama "beyaz ırktan" insanların yönettiği, çok uluslu bir ülkeden söz ediyor.

buna mukabil şekilde

19. yüzyılda başlayıp 20. yüzyılın ortalarına dek bir furya oluşmuştu, bu furyada spiritüalist, ezoterik inançlar ayyuka çıkıyor ve birçok kaşif, gezgin gizli dünya metinlerine, bilgilerine ulaşmaya çalışıyordu.

bu evrensel ruha inanan ve fallara, büyüye düşkün grup 20. yüzyılın ortasına dek etkinliğini korudu. bunlardan biri de madam blavatsy olarak bilinen helena petrovna blavatsy idi.

the secret doctrine adlı kitabı, o dönemlerde gizli ilimlere olan ilgiyi açığa çıkarıyor. fakat, işin ilginç yanı şu ki: bu kadın gizli öğreti kitabını yazdıktan sonra, kitaptaki yedi kök soy hikayesini doğrularcasına james churchward'ın ve birkaç gezginin daha, mu ülkesi ve atlantis hakkında bizlere bilgiler vermesi çok gariptir.

yedi kök soy çok önemli bir olaydır, çünkü olayları bağlayacağım yer de tam orası. yedi kök soy olayı şudur;

dünya aynı yüzüklerin efendisi serisindeki gibi çağlardan geçmiştir. yüzüklerin efendisi'nde 3 çağ vardır ve 4. çağ, yani kralın çağı başladığı an hikâye biter. bana sorarsanız tolkien kendi döneminden çokça etkilenmiş ve yüzüklerin efendisi'nin ilhamını blavatsy gibi ezoteristlerden almış gibi duruyor. biraz içine iskandinav mitolojisi, germen mitolojisi ve kral arthur efsanelerinden de azar azar koymuş tabii.

madam blavatsy'e göre ise 7 çağ vardır. biz şu an 6. çağdayız. önceki çağlarda aynı yüzüklerin efendisi evrenindeki gibi devler, üstün insanlar, cüceler, elfler gibi varlıklar yaşamıştır.
her dönem büyük bir yıkımla son bulmuş ve yeni bir çağ başlamıştır.
ezoteristlere göre; altıncı, yani şu an bizim olduğumuz çağın sonu da geliyor, fakat konumuz bu değil.

yüzüklerin efendisi evrenindeki benzerliklerle, mu ve atlantis arasındaki benzerlikler de bunlarla bitmiyor.

bunlardan en önemlisi -benim için- 2. çağ haritasıyla mu ve atlantis diyarlarının olduğu varsayılan dönemin haritasının oldukça benzer olmasıdır.


bu yüzüklerin efendisi 2. çağ haritası


bu da mu ve atlantis diyarlarının olduğu döneme ait olduğu varsayılan harita

Churchward'un Mu kıtasında gerçekleşmiş olduğunu iddia ettiği göçleri gösteren harita.

baktığınız zaman; numenor ile atlantis oldukça benzerlik göstermekte, mu kıtası ise batı toprakları, yani diğer adıyla kutsal topraklar valinor' ile benzerlik gösteriyor.

atlantis: platon'un hikâyesinde, "herkül sütunları'nın ötesinde" yer alan, batı avrupa ve afrika'nın birçok kısmını fetheden ve solon'un zamanından 9000 yıl önce (yaklaşık mö 9500) atina'yı fethetmeye çalışan; ancak başarılı olamayıp bir gecede okyanusa batan bir uygarlıktır.

numenor: "hediye edilen ülke" anlamına gelen andor, arda'nın atlantis'i; númenor'un elfçe isimlerinden biridir. bu, güneşin ikinci çağının sonunda büyük deniz belegaer sularına gömülen büyük ada krallığıdır. undying lands (ölümsüz topraklar) ile orta dünya arasında bulunan bu adada yaşayan numenorlular özellikle denizlerde büyük bir güç haline gelmişler fakat güçlendikçe kibirlenmişlerdi. sonunda sauron'un da çabaları ile valar'a savaş açan numenorlular kendi sonlarının da gelmesine neden olmuşlardır. ve denir ki aman topraklarına ayak basan ar-pharazôn ve savaşçıları son savaş'a ve hüküm günü'ne dek unutulmuş mağaralar'da hapis kalacaklardı.

numenor ile atlantis'in hikayeleri neredeyse aynıdır.

mu kıtası ya da ülkesi: yüksek insanların yaşadığı bir yerdir. telepati, düşünce gücü ve günümüzde olsalar keramet sahibi diyeceğimiz insanların yaşadığı, son derece gelişmiş bir ülkedir.

valinor: orta dünya'nın ve arda'nın en batısındaki kıtadır. arda yaratıldıktan sonra, valar ve yardımcıları maiar arda'ya inerek kendileri için ve ilúvatar'ın çocukları için valinor'u yapmıştır. valinor'un kralı olarak taniquetil'de oturan manwë ve eşi varda tahtlarından dünyayı yönetmişlerdir.

neredeyse söz edilen yerler birbiriyle aynıdır.

sonuç olarak

tolkien; kendi döneminin gelişmelerinden, inançlarından ve dedikodularından bir kolaj oluşturmuş ve mest olduğumuz yüzüklerin efendisi evrenini yazmış gibi duruyor.

bugünlerde sözdebilim, uydurma dediğimiz bir şeyin, tarihin en iyi kurmaca hikayelerinden birini yaratmış olması kelebek etkisinin güzel örneklerinden biri..

tolkien; -belli ki- kendi dönemini iyi takip eden, çağının gelişmelerine kulak asan her yazar gibi, o da ölümsüz bir eser yaratmış. aynı ondan bir süre önce yaşamış jules verne'in kendi döneminin bilimini, sanatını iyi öğrenip nefis kitaplar yazması gibi.

son söze gelecek olursak da;

konuştuğumuz onca şeyden sonra gandalf'ın şu sözleri daha da anlamlı hâle gelebilir:

“bu dünyanın gri yağmur perdesi kalkar, ve her şey gümüş bir aynaya dönüşür, ve sonra görürsün. ak kıyıları ve ötesini, hızlı doğan güneşin altındaki uzak yeşil ülkeyi.”