Türk Sinemasının En İyi Korku Filmleri

Korku janrasında kendine has gerilim ögeleri kullanan Türk sinemasında öne çıkan korku filmleri burada.
Türk Sinemasının En İyi Korku Filmleri

korku filmleri, doğduğu topraklardan asla ayrı düşünülemez. her bir korku filmi, çıktığı toprağın kültüründen, dini metinlerinden ve geleneklerinden beslenir. o yüzden korku sinemasını, ülke nazarında incelemek daha faydalı olacaktır diye düşünüyorum. çünkü bir japon korku filmi ile amerikan korku filmi arasında dağlar kadar fark vardır. örneğin, 1998 yapımı ringu filmiyle, 2002 yapımı yeniden çekim amerikan versiyonu the ring filmi arasında kayda değer kültürel farklılıklar vardır.

türk sinemasında korku türü, dram ve komedi türlerine nazaran pek fazla örneğine rastlanmayan ve çekilenlerin de pek başarılı olmadığı bir sinema türüdür. özellikle 2000 yılı sonrasında, cin olgusunun defalarca, insanı bıktıracak derecede işlenmesi sonucu pek çok korku filmiyle karşılaştık. ancak bunların çoğu başarısız korku denemeleriydi. bizler kötüleri bir kenara bırakıp, en iyileriyle listeye bir giriş yapalım.

çığlık (1949)

türk sinemasının ilk korku filmi 1949 yapımı çığlık’tır. ancak, filmin kayıtları günümüze kadar ulaşamadığından bu filme dair elimizde çok fazla bir bilgi bulunmamaktadır. filmin senaryosu aydın arakon tarafından yazılmış olup yine aynı şekilde film, aydın arakon tarafından çekilmiştir. film hakkında elimizdeki tek bilgi ise şunlardır: “bir doktor fırtınalı ve korkunç bir havada, bir köşke sığınmak zorunda kalır. miras davası yüzünden genç bir kız, dayısı tarafından delirtilmiştir. tüm köşk bu kızcağızın çığlıklarıyla yankılanırken, doktor öldürülmek üzeredir; ama ölecek olan kişi zavallı kızdır.”

drakula istanbul’da (1953)

korku sinemamızın en değerli filmi kesinlikle 1953 yapımı drakula istanbul’dadır. vampir konusunun sinemada ele alındığı ilk filmlerden biridir. ayrıca bildiğim kadarıyla drakula’nın dişlerinin uzadığı ilk film olma özelliğini de taşımaktadır. yine, amerika’da düzenlenen bir korku filmleri festivalinde gösterimden sonra ayakta alkışlanmış ve altyazısı olmadığı halde bir kez daha izlenmiştir. bu arada film o kadar kısıtlı imkânlarla çekilmiştir ki sisli olması gereken bir sahnede su buharı makinesi alınamadığından set çalışanlarının ellerine birkaç adet sigara tutuşturulup, her birlikte dumanı sahneye üflemeleri sayesinde istenilen sisli ortam yaratılabilmiştir.

ölüler konuşmaz ki (1970)

ilk zombi filmimiz diyebiliriz bu film için. film, tarihin tozlu raflarında kaybolacakken şans eseri bulunup tekrar gün yüzüne çıkarılmış. fakat "drakula istanbul’da" ayarında kült bir film beklemeyin. zamanına göre bile değerlendirsek başarılı bulamayacağımız bir film. aslında filmin başlangıcı korku açısından ümit vadederken; film, ilerledikçe hem kurgusal açıdan hem de hikaye açısından kontrolünü kaybediyor. zaten bir süre sonra filmin korku unsuru olan hortlağın kötücül kahkahalarından rahatsız olmaya başlıyorsunuz. yine de meraklısına tavsiye edebileceğim bir film. özellikle ilk yirmi dakikası için izlenebilir. bu arada yabancılardaki zombi kavramının anadolu'da yıllarca hortlak şeklinde var olduğunu da hatırlatmak isterim. bunu şu yüzden yazdım. özellikle 2000'lerden sonra yalnızca cinlere hapsedilen bir korku sinemamız keşke oluşmasaydı. sadece halk anlatılarından ilham alsak bile kendi kültürümüzde tonla korku ögesine denk gelebiliyoruz.

şeytan (1974)

diğer filmimiz 1974 yapımı bir metin erksan filmi. 1973 yılında korku sinemasına eşsiz bir iz bırakan the exorcist filminin tarafımızca yeniden çekilmiş halidir. başarılı bir film olmamakla beraber türk korku sineması için değerli bir yapıttır. orijinal filmi birebir taklit eden, hristiyanlık ögelerini islami unsurlarla değiştiren ilginç bir metin erksan eseridir.

exorcise şeytan kovma (2000)

2009 yılında kaybettiğimiz, sinemamızın değerli ismi ahmet uluçay’ın 2000 yılında çektiği beş dakikalık kısa film. bu kısa film, korku filmi çekmek için büyük bütçeli bir senaryoya ya da karışık bir olay örgüsüne ihtiyacınızın olmadığının en güzel kanıtlarından biridir. ayrıca kurgunun, görüntü ve ses kullanımının bile kaliteli bir korku filmi çekmek için yetebileceğinin tek başına göstergesidir. türk sinemasının çekip çekebileceği en orijinal korku filmlerinden biri olma unvanını da korumaya devam etmektedir.

hayal-i cihan (2006)

çağan ırmak’ın kabuslar evi serisinin en iyi bölümü olmasının yanında, tek başına bir korku filmi olarak da oldukça başarılı bir dizi bölümüdür. şaşırtıcı senaryosu ve korkutmayı başaran sahneleriyle tüm seri bitirilmese bile tek başına izlenmeyi hak eden bir korku çalışmasıdır.

küçük kıyamet (2006)

taylan biraderlerin vavien‘le birlikte en iyi filmlerinden biridir. müthiş bir psikolojik gerilim ve korku filmidir. mezar sahnesiyle korku sinemamıza harika bir sekans armağan etmiştir. sonuyla da ayrı bir övgüyü hak etmektedir. bu arada taylan biraderler korkuya bu filmle başlamadılar. bundan önce taylan biraderlerin 2004 yapımı okul diye bir filmleri vardı. vizyona girdiğinde lisedeydim ve arkadaşlar arasında fazlasıyla popüler bir filmdi. filmin o zamanki etkisi fena sayılmazdı; ama bugün için aynı şeyleri söyleyemeyeceğim. korku severler için asıl önereceğim taylan biraderler yapımı ise 1999 yapımı televizyon dizisi sır dosyası'dır. meşhur the x files dizisinden ilham alınarak çekilmiş olup bence zamanına göre kaliteli bir korku-polisiye dizisiydi.

musallat (2007)

cin filmleri arasında eli yüzü düzgün birkaç filmden biridir kendisi. baş karakterimizin almanya’dan annesini aradığı ve telefonda konuştukları sahne izlediğim en orijinal korku sahnelerinden biriydi. oldukça sert olan sonuyla da takdiri hak ediyor. film, cin temalı korku filmlerine has bazı sorunları içerisinde barındırsa da bence hala en iyi cin içerikli türk korku filmlerinden biri.

ada zombilerin düğünü (2010)

başarılı bir film olarak görmesem de gerçek anlamda zombi filmi sayabileceğimiz ilk ve tek türk filmimiz olduğundan listeye almak istedim. aslında vizyona gireceğini duyduğumuzda korku severler olarak ufaktan heyecanlanmıştık. hatta filmin yapım aşaması, yurt dışında basına bile yansıdı. türkler de zombi filmi çekecek şeklinde haberler yapıldı. fakat filmi izledikten sonra ne yazık ki umduğumuzu bulamadık. tamamıyla geyik bir film çekmişler. korku komedi türünde sayabileceğimiz bir film de yok karşımızda. çok sınırlı diyebileceğimiz birkaç sahnenin dışında filmde tamamen gereksiz bir geyik dönüyor. bazı yerlerde güldürmeyi başarıyor aslında. fakat genel olarak hem komedi hem de korku açısından film sınıfta kalıyor.

dabbe cin çarpması (2013)

hasan karacadağ’ın diğer dabbe filmlerini izlemedim. çok iyi olduklarını da düşünmüyorum. ancak serinin bu dördüncü filminin birkaç yerde övüldüğünü duyunca izleme ihtiyacı hissettim. iyi ki de izlemişim. evet, izlerken insanı yoruyor, bunu kabul ediyorum. her yerden, her sahneden cin fışkırması insanı izlerken delirtebiliyor. fakat tüm bunlar bile filmi kötü yapmaya yetmemiş. gerçekten korkutmayı başaran harika bir iş çıkarmışlar. özellikle bebek sahnesinde ekrana bakamaz hale gelmiştim. bir korku filmi izlerken başımı çevirdiğim ikinci sahneydi sanırım.

siccin 2 (2015)

alper mestçi, arkadaşları olduğunu düşündüğüm birkaç sinema eleştirmeni tarafından çok sevilse de bence hasan karacadağ’ın sadece bir tık üstünde korku filmleri çekebilen bir yönetmen. siccin serisiyle hatırı sayılır bir şöhret elde etti. sinemaya hatırı sayılır bir izleyici çekmeyi başardı ve bazı filmlerinde övgüleri de topladı. serinin ilk filmi eli yüzü düzgün bir iş olsa da serinin ikinci filmi bence altı film arasında hala en iyisi. zaten ikinci filmden itibaren seri iyice çığırından çıkıyor.

baskın (2015)

hakan muhafız dizisiyle adını geniş bir kesime duyuran can evrenol, aslında tam bir korku yönetmenidir. bu filmi çekmeden önce korku türünde pek çok kısa film çekmiştir. baskın isimli kısa filmini, 2015 yılında uzun metrajlı film haline getirdi. çok da iyi yaptı. bu sayede, cin sarmalından kurtulamayan türk sinemasına kanlı ve başarılı bir korku filmi armağan etti. böyle bir zamanda baş role polisleri koyarak cesur bir iş yaptığını da söylemeden geçmeyelim.

naciye (2015)

sıra geldi türk işi "slasher" filmimize. özel olarak "teen slasher" ya da genel olarak "slasher" alt türünde pek korku filmimiz yok. "teen slasher" anlamında oldukça başarısız birkaç filmimiz bulunmakta. tamamı, amerikan filmlerinin birebir kopyalayan; ancak bunu da tam anlamıyla başaramayıp çuvallayan filmler. fakat 2015 yılında yönetmenliğini lütfü emre çiçek'in yaptığı ve baş rolünde derya alabora'nın yer aldığı naciye filmini farklı bir yere koyabilirim. karşımızda, harikulade bir film yok; ama elinden geleni de yapmaya çalışan, bazı noktalarda hatta başarılı da olan bir korku-gerilim filmi var.

güzelliğin portresi (2019)

tam bir amerikan usulü korku filmi. yönetmen umur turagay'ın ilk korku denemesi. yönetmenin bundan önceki filmi ikimizin yerine'yi düşünecek olursak farklı kulvarlar arasında ciddi bir atlama yaptığını söyleyebiliriz. güzelliğin portresi, türk korku sinemasında alışık olmadığımız bir konudan ilerliyor. hayalet meselesini merkezine koyuyor. hayalet mevzusu, sinemamızda alışık olmadığımız bir konu. bizim en önemli korku ögemiz hep cinler olagelmiştir. bu anlamda filmin yapmaya çalıştığını oldukça değerli buluyorum. fakat her şeyiyle dört dörtlük bir film değil. özellikle sonlarına doğru iyice zıvanadan çıkıyor. fakat bazı sahnelerinde tatmin edici sekanslar yakalamayı başarmışlar. kesinlikle izlenmesi ve takdir edilmesi gereken bir film. türk korku sinemasında bu tarz farklı korku alt türlerine yelken açan korku filmlerine ihtiyacımız var.