Türkiye'nin Doğurganlık Hızının Düşmesi Ne Anlama Geliyor?

2024 yılı toplam doğurganlık hızının 1.48 olması alarm vericidir
bunun iyi bir şey olduğunu düşünenlere şu videoyu izlemeyi öneriyorum. izledikten sonra daha net bir fikirleri olur.
bazısı demiş ki zaten nüfusumuz çok fazla. neredeyse 90 milyon olduk. bunun azalması lazım. bu insanların kaçırdığı nokta, asıl problemin insan sayısı değil yaş dağılımı oluşu. medyan yaş 1995 yılında 22’ymiş. 2010’da 28 olmuş. bugün 33.5 olmuş. bu artışın en temel sebebi doğum oranının sert ve istikrarlı bir şekilde düşmesi. 2.10’u tutturamadığımız sürece artmaya devam edecek.
en basitinden, ülke nüfusunun yarısının 50 yaşın üstünde olduğunu düşünün. sadece %10’luk kısmın 25 yaş altı olduğunu, sadece %1’in 5 yaşın altında bebek olduğunu düşünün. sizce yaşlı ve işlevsiz nüfusun yükünü olmayan genç nüfus çekebilir mi? ben cevap vereyim. çekemez. sonucunda da er ya da geç toplum kendi kendini sürdüremez hale gelir.
ülkeden göç eden kesimin yaş aralığının 20-35 arası olduğunu daha katmadım bile.
yukarıdaki south korea is over videosunda düşük doğurganlık hızının nelere sebep olabileceğini gördünüz
güney kore'de şuan 0.78 doğurganlık hızı var ve projeksiyonlar 2040-2050 arası için ülkenin çöküşünü gösteriyor. 2060 itibari ile her 1 çocuğa karşılık 100 yaşlı olacağı öngörülüyor. emeklilere veya yaşlılara bakacak iş gücü yani vergi sistemde bulunmayacağı için yokoluş gerçekleşecek.
insanoğlu tarihinde hiç kendi kendine böylesi bir yokoluş yaşamadığı için bu problemin ne kadar ciddi olduğunun farkında değil. 100 sene içerisinde yokolan milletlere tanık olacağız.
devletler kolay yola kaçıp bu sorunu mülteciler ile çözmeye çalışıyor ancak orada farklı sorunlar ile karşılaşıyor. kültürel entegrasyon sağlanamadığı için huzursuzluk hakim oluyor ve sağcılık yükseliyor. devletin önce kabul etmesi gereken bir konu var. bu işin suçluları onlar.
git gide artan gelir eşitsizliği, kapitalizmin getirdiği yüksek rekabet sonucu yoğun çalışma saatleri, sosyal devletin yetersizliği gibi sebeplerin sonucu olarak halk çocuk yapmaya korkuyor. insanoğlunun artan bilinç seviyesi sebebiyle de kimse çocuklarını yetersiz bir ortamda büyütmek istemiyor. ben bu travmaları yaşadım, çocuğum yaşamamalı. ben fakir büyüdüm, çocuğum zorluk çekmemeli gibi motivasyonlar ortaya çıktı.
peki bu işin çözümü nedir? bence sosyal bir devlet olmak. devlet hayvan gibi bütçe ayıracak ve o desteği hakkıyla verecek. uzun süreli ücretli annelik izinleri, çocuk başına ciddi bir teşvik, halkın gelecek hayal kurabildiği bir toplum gibi konulara eğilmesi gerekiyor. öyle evlilik başına 150.000 lira verdiniz diye kimse sizi ciddiye almaz. ne kadar çocuğun varsa, o kadar ayrıcalıklı olduğun bir sistem gerekiyor. iş doğurmakla da bitmiyor. düzenli olarak çocukların fiziksel sağlığını, psikolojilerini takip etmek de gerekiyor.
bu işin ütopyası. popülist siyaset dünyada uzun bir süre daha devam edecek ve dünyayı yönetecek gibi gözüküyor. o sebepten şuan göç karşıtlığı ile yükselen bir sağcılık var. devletler hali hazırda en yüksek popülasyonunu yaşadığı için işler tıkırında ve yakın zamanlı bir tehdit yok. ama bir gün gelecek ve her şey tersine dönecek. partiler iktidarda kalmak için sadece bugünle ilgilendiği için, uzun vadeli yatırım yapamama sorunu yaşıyor. bugün cebine 10.000 dolar koyup mülteci şutlayanlar, yarın genç göçmenler için açık artırmaya girecek. evin, araban, ucuz kredin hazır gel diye kampanyalar dönecek. bu da işin distopyası oldu.
afrika'da ve asya'da nüfustan fazla bir şey yok. belki ülkeler kapılarında yatmazlar. nijerya'da doğum hızı 5.14. bu nüfus ne olacak? büyük ihtimalle kavimler göçü benzeri bir şey yaşayacağız. sallıyorum genç nijeryalılar mısır'a, genç mısırlılar türkiye'ye, genç türkler ve balkanlar almanya'ya tarzı bir zincirleme göç olacak.
göç karşıtlığı şu an popüler de, göçmenlik ileride dünyanın bir gerçeğine dönüşecek. o zaman da göçmenler örgütlenip yaşlı avrupa'ya bakmayı reddedebilir ve iktidarları devirip başa geçebilir. belki robot işçiler, ordular insan nüfusunu geçecek. belki tüp bebek çiftliklerine şahit olacağız. bitmez bu yazı :)