Türkiye'nin Hırvatistan'ı Deplasmanda 1-0 Yendiği Maçın Teknik Analizi

EURO 2024 elemelerinde Türkiye, deplasmanda Hırvatistan'ı 1-0 mağlup etti. Milli Takım'la çıktığı ilk maçta galibiyet alan Montella, bunu nasıl başardı?
Türkiye'nin Hırvatistan'ı Deplasmanda 1-0 Yendiği Maçın Teknik Analizi

milli takım, polemiğe girmeyen horoz gibi tamamen sahaya odaklanarak hırvatistan'ı mağlup etti.

bunu daha ikinci dakikada bulduğumuz şutla gösterdik; bir organizasyon veya planlı pres sonrası kaptığımız top değildi barış'ın şutu. ortada kalan top için yapılan savaş sonrası kazanılan ve hemen paslaşıp girilen bir pozisyondu. orada verdik mesajı: takım motiveydi, lehine sonuçlanacak her ana kafaca hazırdı. psikolojik olarak öne geçtik bile orada aslında. hem oyuncuları, hem de kısa sürede doğru taktiği hazırlayıp takımı da inandıran montella'yı bu yüksek motivasyon için tebrik etmek lazım.

vincenzo montella'nın ana amacı geride hazırlık pasları yapıp hırvatistan'ı öne doğru açmak + arkaya sızmaktı. bunun için iki yöntem uygulandı; birincisinde kanat-forvetler (kerem-irfan) çok içeri girip bekleri de beraberinde getirdi, arkalarında kalan koridordan barış alper yılmaz sızdırılmak istendi, ki 8'de livakovic'in çıkardığı kerem'in şutu böyle geldi. ikincisinde ise daha direkt bir şekilde, uzun toplarla sarkmak istendi, bunda da en net sonucu 13'te alıyorduk, kerem karşı karşıya kaçırdı.

milli takım hırvatistan'a saldırgan bir pres yapmasa da rahatsız edecek kadar önde konumlandı; merkezi kapatan bir altıgen kurup 4-2-2-2 şeklinde savundu. 


merkeze başta giremeyen hırvatlar ilk topları sürekli beklere çıkarak rakip sahaya geçtiler ve modric-brozovic-kovacic üçlüsünün gezerek oynadığı yerde ikinci topları merkeze indirmeyi başardıkları her an karşısında çoktan geri dönmüş bir türkiye buldular, kısacası paslaşarak merkeze giremediler bir türlü, tek çareleri bazı bireysel çabalardı: mateo kovacic'in içeri topla dalıp irfan can'a göt koyup devrilmeden taşıdığı pozisyon hariç merkezden neredeyse hiç delemediler.

bir süre sonra zlatko dalic oyun kurulumunda kanatlar ile beklerini yer değiştirtirdi; bekler iç koridordan ilerlerken kanat-forvetlerini (brekalo-pasalic) çizgiye genişletti ve ilk toplar onlara atılmaya başladı. josip brekalo dribling becerisiyle bir kez topu merkeze taşıyıp ceza sahasına pasını atarak bir tehlike yaratmayı başardı, ama yine ceza sahasına yetişip kapattık. bir tanesinde ise yine brekalo'nun alıp merkeze (brozovic'e) verdiği pas sonrası irfan can'ın yanlış pozisyon alması yüzünden açılan koridordan kovacic savunma önümüze girip top alabildi, bindirme yapan barisic'e pasını verdi, ama sonunda yine müdahaleyi yaptık.

aslında hırvatistan geriden çıkarken bu zorlanmayı aşabilirdi zira 23'te marcelo brozovic stoper arasına girerek oyun kurdurmaya başladı. ilk karşılamada o bahsettiğim altıgenimiz pasifleşti zira hırvatlar ilk topu direkt kenarlara çıktıktan sonra geriye dönüp tekrar stoper hattına pası verip ters kanada döndüklerinde, bizim yerleşimimiz aynı hızda ters kanada inemedi. bu yüzden kanat-forvetimizin (kerem veya irfan'ın) o an ters taraftaki kenar stopere (sutalo veya gvardiol'a) basması gerekti ve beklerimiz ile aralarında büyük mesafeler doğdu, hırvatlar bu anlarda ters kanada indiğinde beklerimize karşı kolayca ikiye bir üstünlük kurdular, ama merkez elemanlarımız canhıraş kademelerle boşluğu kapattı. ama bu kademe anlayışı bizim için pek sürdürülebilir bir şey değildi zira merkezlerimizin koşması gereken alan büyüktü.


ve montella bu andan itibaren önde bastırmaya başladı ve hırvatlar'a bir daha bu şekli almasına izin verdirtmedi. nitekim bu artan pres şiddetimiz ile 28'de topu kaptık, çevirirken tekrar kaptırdık ama yine hırvatlar'dan daha hızlı davrandık ve brekalo'nun soldan taşıyıp arkadaşlarının ileri çıkmasını beklediği, sonrasında modric'e merkeze vermeye çalıştığı pası, geriye koşup yetişen kerem aktürkoğlu kesti ve -yine çoktan geriye gelip pozisyonunu almış olan- salih'e kazandırdı topu. salih hemen barış'ı gördü ve golü attık :)

golden sonra tabii biraz nabızları düşürmek istedik, hırvatlar yine o üçlü savunma şekline bürünerek oyun kurmaya başladı. ama montella bu sefer ön altıgenin savunma kaymalarını asimetrik 3-3 şekline sokarak yaptırdı; yani hırvatlar topu çevirirken yaptığımız ilk kaymanın ardından terste kalan kanat-forvetimiz önündeki kenar stopere basmak yerine geride durup kanadına daha yakın durdu ve bekiyle birlikte hareket etti. böylece hem merkezi kapattık, hem de hırvatlar kenarlara indiği vakit hızlıca çoğalabildik.


ilk yarıyı böyle kotardık ama ikinci yarı biraz değişti işler. hem yorgunluk hem de skor sebebiyle yavaş yavaş gömülmeye başladık, enine dar duran bir 4-4-2'ye dönüştük. hırvatlar bu sefer kenarlara daha rahat inmeye başladı, modric-kovacic-brozovic üçlüsü daha mobil oynayabildi, oyun kurarken ise brozovic hakan-barış ikilisinin arkasında durup kendi sağına doğru yalancı hedef koşuları attı ve ters taraftan josko gvardiol ile çıkmaya başladılar... derken beş-altı dakikaya kalmadan kontrolü verdiğimiz, az adamlı kontralar ile şansımızı denediğimiz bir hale döndü oyun. elimizde halen diri kalan tek gücümüz yumurta kapıya dayandığındaki savaşçılığımızdı, onu da iyi kullandık. zira dakikalar ilerledikçe öyle bir gömülüyorduk ki kanada doğru daralırken ters kanattan içeri giren kanat-forvetimiz ceza yayında top kesiyordu :)

55-60 arası biraz kıpırdanır gibi olduk; öne uzun atıp durmak yerine yine hırvatlar'ı üstümüze çekmek istediğimiz kısa paslaşmalar yaptık, bir şekilde öne kalabalık gitme fırsatı bulduğumuzda gittik, hemen savunmamız da öne çıkıp alan daralttı ve kaptırdığımız topları geri kazandık, ki birinin devamında kerem'in ortasına irfan can'ın bomboş kaçırdığı kafa vuruşu geldi, livakovic oyunu başlattı, biz önde kaldığımız için hemen basıp tekrar almak istedik ve sonunda alıp hücuma çıktık, bu sefer ismail'in getirip hakan'ın kötü vurduğu pozisyonu yarattık... derken 63'e geldik ve oyuncu değişiklikleri yapıldı: dalic ön üçlüyü komple değiştirdi, majer, vlasic ve bruno petkovic girdi, montella iki dakika sonra milli takım'ın görece en kötüsü irfan can'ı çıkarıp yunus akgün'ü aldı.

bu değişiklikler sonrası brozovic oyun kurulurken kendini stoperlerin sağına attı, normalde merkez/on numara kökenli olan lovro majer ise sağ kanada geçti. dalic'in amacı oyunu sağ kanat odaklı oynayıp, sol bekimizde oynayan stoper orijinli cenk özkaçar'ı çizgiye çekerek ceza sahasından uzaklaştırmak + cenk'siz kalan ceza sahamıza, ters tarafta kademe alacak olan kısa boylu ferdi kadıoğlu üzerinden alınacak kafa topları için topu göndermekti. luka modric'in de sağ kanada yaklaşmasıyla hırvatlar oyunu iyice oraya yoğunlaştırdı, istediklerini 68'de petkovic'in kafasını sıyırıp geçen ortayla az kalsın alıyorlardı.

bu pozisyonla birlikte hırvatlar vitesi arttırdı, önde basmaya başladı. uğurcan istediklerini kötü bir pasla hemen bir dakika içinde verdi, kısa düşen pas karşısında abdülkerim öne çıkmak zorunda kaldı ama yetişemedi, majer modric'e verdi, modric de hemen abdülkerim'in boşalttığı yere koşan petkovic'i ceza sahasına kaçırdı, cenk kendini öne atıp son anda kesti... yani artık iyice top çeviremediğimiz, sakince pasla çıkamadığımız dakikalar başlamıştı: bu yüzden rahat oyun kurdurttuk, ceza sahamız civarında top çevirttirdik, orta açtırdık...

75'te barış'ın yerine bertuğ yıldırım'ın oyuna girmesiyle nefeslenir gibi olduk ama gvardiol'un bertuğ'u ekarte edip attığı ara pasla majer kaçtı, samet akaydın kurtardı :) 80'de dalic sol bekini değiştirdi, bir de kovacic'i çıkarıp beljo'yu alıp 4-4-2'ye döndü. bekleri öne çıkarıp uzun menzilli toplara meyledeceğini belli eden bu hamle daha bir dakika dolmadan 81'de meyvesini verecekti az kalsın: majer'in uzaktan ortasında petkovic'in idirdiği topa beljo vurdu, uğurcan tuttu. bu atağın ardından gerilimi artan hırvatlar direkt forvetlerine atacakları ilk toplar sonrası hücum geliştirmeye çalıştılar; daha önde karşılıyorsak direkt havadan, gömülüyorsak yerden toplar atılan bruno petkovic yüreğimizi ağza getirebilecek önemli bir istasyon olmuştu ama savunmamız canavardı :) oyun yavaş yavaş kontratağı çağırdı, madem iyice gömülüyoruz o zaman kaptığımız topları bari ileri taşıyabilen diri elemanlarımız olsun düşüncesiyle 85'te kerem'in yerine kenan yıldız oyuna girdi, ön üçlümüz tamamen tazelenmiş oldu + maçın yıldızı ismail'in yerine giren kaan ayhan ile üçlü savunmaya döndük ve petkovic - beljo gibi iki hayvana karşı koymaya çalıştık.

aslında ikinci yarı iyice gömülmemizin bir sebebi de hırvatlar'ın ikinci yarı boyunca brozovic ve gvardiol'la, 4-4-2'den sonra modric'le sürekli geriden iyi paslar çıkarabilmesiydi, savunma çizgimiz biraz önde kalsa hemen ip gibi paslarla savunma arkamıza sarktı / sarkayazdı hibineler :) ama en sonunda hep o gerekli müdahaleyi yaptık. kısacası hırvatlar her türlü şeyi yaptı, türlü silsile sonunda penaltı pozisyonu bile doğdu (ama değildi tabii), ama yapamadılar. çünkü biz daha çok istedik, savaştık. güzel bir taktik, güzel hamleler, çaresiz kaldığımız anlarda son saniye müdahaleleri... derken her haliyle hakettik.