Ülkeleri Birbirinden Ayıran Faktörler Çalışmasında Türkiye Hakkında Yazılan Kısımlar

Uluslararası bir çalışmada ülkemiz hakkındaki şeyleri okumak, yeni bir perspektif imkanı demek. Sosyolog Geert Hofstede'nin çalışması da buna dahil elbette.
Ülkeleri Birbirinden Ayıran Faktörler Çalışmasında Türkiye Hakkında Yazılan Kısımlar
iStock

kültürlerarası farklılıkları konu alan bir çalışmasında geert hofstede, türkiye'nin de bulundugu 4 büyük faktörle ülkeleri birbirinden ayıran özellikleri şu şekilde kategorileştirmiştir:

1. hiyerarşik mesafenin büyük ya da küçük olduğu toplumlar
2. bireyci toplumlar/kolektif toplumlar,
3. maskülen toplumlar/feminen toplumlar,
4. belirsizlik karşısında yüksek tolerans ya da düşük tolerans sergileyen toplumlar

(sonradan bu 4 kuramı 6’ya çıkarmış olsa da, ilk 4’ü kıyaslama yapabilmek için yeterlidir)

şimdi gelelim anlamları ve türkiye'yi ilgilendiren kısımlarına:

1. hiyerarşik mesafenin büyük ya da küçük olması

bu kategori, toplumlardaki tüm bireylerin eşit olmadığı gerçeğiyle ilgilidir.
içinde bulunduğumuz kültürün kişilerarası eşitsizliklere karşı tutumunu ifade eder.
sosyal sınıf mesafesi, bir ülkedeki daha az güçlü üyelerin (fakirlerin), bu gücün eşit olmadığı ve mesafenin çok fazla olduğunu kabul edip etmemesiyle tanımlanır.

geert hofstede, bu çalışmasında türkiye’yi şöyle tanımlamıştır: "türkiye’nin bu konudaki puanı 66, yani hiyerarşik mesafenin büyük olduğu ülkelerden biri. güç merkezci, çalışanların patronlara ve onların kurallarına güvendiği bir ülke. çalışanlar kendilerine ne yapmaları gerektiğini patronlardan bekliyor. türkiye bu bağlamda kontrol bekleyen ve yöneticilere karşı resmi bir tutum sergileyen ülkelerden biri. iletişimin dolaylı olduğu ve bilgi akışının seçici olduğu bir ülke. aynı yapıyı, aile kavramında da görmek mümkün. erkek egemen bir toplum ve babanın hiyerarşideki rolü en üst seviyede."

hiyerarşik mesafenin büyük/küçük olduğu toplum kıyaslaması


2. bireyci toplum/kolektif toplum

bu boyutta ele alınan temel sorun, bir toplumun üyeleri arasında sürdürdüğü karşılıklı bağımlılık derecesidir. insanların kendi imajlarının “ben” ya da “biz” olarak tanımlayıp tanımlanmadığıyla ilgilidir. bireyci toplumlarda insanların kendilerine ve yalnızca doğrudan ailelerine bakmaları gerekir. kolektivist toplumlarda insanlar sadakat karşılığında kendilerine bakan 'gruplara' aittir.

türkiye bu konuda şöyle tanımlanmıştır: "türkiye, 37 puanla kolektivist bir toplumdur.
bu, “ben” kavramının değil, “biz” kavramının önemli olduğu, insanların sadakat karşılığında birbirlerine bakan gruplara (aileler veya kuruluşlara) ait olduğu anlamına gelir. iletişim dolaylıdır ve grubun uyumu sağlanmalı, açık çatışmalardan kaçınılmalıdır. ilişkinin ahlaki bir temeli vardır ve bu her zaman görevlerin yerine getirilmesine göre önceliğe sahiptir. güven ilişkisi kurmak için başlangıçta zaman harcanmalıdır. bu ülkede 'nepotizm (yani adam kayırma) daha sık bulunabilir. iletişimde geri bildirim iş ortamında her zaman dolaylıdır."

bireyci toplum/kolektif toplum kıyaslaması


3. maskülen toplum/feminen toplum

maskülen/erillik şu özelliklerle atfedilir: kendine güvenen, rekabetçi, sert ve açık havada yapılan etkinlik. feminen/dişilik ise şu özelliklerle atfedilir: mütevazı, işbirlikçi, yumuşak ve ev içinde yapılan etkinlik. (kadınsı bir toplum, başkalarını ve kendi yaşam kalitesini önemseyen duygusal insanlar anlamına gelir.)

türkiye bu bağlamda şöyledir: "45 puanla ölçeğin kadınsı (feminen toplum) tarafında yer alır.
bu, kültürün başkalarıyla fikir birliğinin ve sempati gibi daha yumuşak yönlerinin daha değerli olduğu anlamına gelir. özel hayat ve çalışma hayatında çatışmalardan kaçınılır ve sonunda fikir birliği önemlidir. boş zamanlar türkler için önemlidir, tüm ailenin, grupların ve arkadaşların bir araya geldiği zamandır. gruplar arasında statü vardır ve birbirine gösterilir, ancak dostluk onlar için daha önemlidir."

maskülen toplum/feminen toplum kıyaslaması:


4. belirsizlik karşısında yüksek tolerans/düşük tolerans sergileyen toplumlar

belirsizlikten kaçınma boyutu, bir toplumun geleceğin asla bilinemeyeceği gerçeğiyle ilgilenmesi ile ilgilidir. geleceği kontrol etmeye mi yoksa sadece olmasına izin vermeli miyiz? bu belirsizlik durumu kaygıyı da beraberinde getirir ve farklı kültürler bu kaygıyla farklı şekillerde baş etmeyi öğrenirler. bir kültürün üyelerinin belirsiz durumlarla tehdit edildiklerini ve bunlardan kaçınmaya çalışan inançlar ve kurumlar yaratma derecesini “belirsizlikten kaçınma” skoruna yansıtılabiliriz.

türkiye: "bu konuda 85 puan ile belirsizliğe en düşük tolerans sergileyen toplumlar arasındadır. bu nedenle ülkede yasa ve kurallara büyük ihtiyaç vardır. kaygıyı en aza indirgemek için, insanlar birçok ritüelden yararlanırlar. başka ülkelere göre daha fazla dindar görünebilirler, “allah” a atıfta bulunurlar, ancak bunlar genellikle sadece gerginliği hafifletmek için belirli durumlarda kullanılan geleneksel sosyal kalıplardır."

belirsizlik karşısında yüksek tolerans/düşük tolerans sergileyen toplum kıyaslaması:

kaynak: hofstede-insights

Ataerkil Toplumun Aslında Erkeği de Nasıl Mağdur Ettiğini Çok Net Gösteren Bir Yazı