Ülkemize Has Durumlardan Biri: Ücreti Ödenen Hizmeti Rica ile Yaptırmak
artık bıkkınlık getiren olaydır. özellikle küçük esnafla yapılan işlerde bu durum çokça söz konusu.
manavdan iki kilo domates alıyorum, adama diyorum; "ezik olanları koymasanız rica etsem". adam poşeti boşaltıp; "satmıyorum" diyor.
ya da aracı servise veriyorum; "dikkatli olsanız biraz, araç babamın" diyorum. adam aracı teslim ediyor, çizik içinde.
ne zaman bu ilginç güruh türedi anlamıyorum ama yine de çok takmamak lazım, yoksa kanser olup eczacıya da ricada bulunmak zorunda kalırız.
yaptığı işe saygısı olmayanların nüfusun büyük kısmını oluşturduğu toplumlarda görülen durumdur.
taksiciye semt söylüyorum "neresi" diyor, ben "siz devam edin söyleyeceğim" diyorum adam "götürmüyorum" diyor. ulan neyin artistliğini yapıyorsun, bedava mı götürüyorsun?
memleketteki görev bilinci eksikliğinin bir yansıması olan ve uzun zamandır gözlediğim durumdur. artık işini düzgün yapan adam görünce minnettarlıkla teşekkür eder ya da bahşiş verir olduk çünkü parasını vererek aldığımız hizmet son derece baştan savma, gecikmiş, yarım yamalak ve düzeltilemeyecek hatalarla dolu.
son zamanlarda artık "verdiğim parayı helal etmiyorum" kavramını kullanmaya başladım, çünkü bu sihirli sözcükleri söylediğiniz anda karşıdaki önce bir infial yaşıyor, ardından da silkelenip hatasını düzeltmeye gayret ediyor. ülkem insanını korkutmadan çalışmıyor çünkü.
azıcık kibarlık yapsak olmaz mıymış, tabi ki rica edecekmişiz.
işte bunu söyleyen adam tam türkiye lümpeni. ülkenin nesinin nasıl olduğuyla hiç alakası yok. herkesi sevgi pıtırcığı sanıyor.
• misal gidip mobilyacıya para veriyorsun, pazasını ödediğin andan itibaren eve mobilya getirmesi yılan hikayesine dönüyor. kırk kere telefon edip "abi bizim mobilyalar ne oldu" diyeceksin.
• geçen sene toner doldurtmam lazım. götürdüm bilgisayarcıya, "abi 2 gün sonra yaparım" dedi. 2 gün sonra gittim, izmir'e gezmeye gidip dükkana hiç işten anlamayan birini bırakmış. bizim toner aynen duruyor. 2 gün sonra gelir, gelince bakar diyor.
• mesela bilgisayar alıyorsunuz diyelim. alırken süper bilgisayar, kendi ürünümüz, herkese satıyoruz olur. aldıktan sonra "ben bilmem bunu kendi servisine götürün" olur.
türkiye'de esnafa parasını peşin verirseniz ya da baştan paraya ihtiyacı olmayan esnafa giderseniz rezil olursunuz. mesela badana boya yapacak adama peşin verin parasını, eviniz 2 ayda boyansın.
hızlı giden dolmuşa yavaş gider misiniz dedikten sonra gelen " istiyorsan inebilirsin" cevabı bunun temel taşıdır.
türkiye şartlarında saçmalıktır. biri daha çok güzel noktaya değinmiş; "türkiye'de kibarlık, korkaklık olarak görüüyor". sonuna kadar katıldığım cümle.
bakın haftasonu bir yerden yemek siparişi verdim. baya güzel pahalı bir yer ve yemek. saat 7.30 gibi gelsin dedim. tabi dediler. adresi verdim. süper. ödemeyi de yaptım. harika.
saat 7.30 oldu, gelen giden yok. 35-40-45 oldu eeh dedim 2 saat önceden bu saat için siparişi verdim 15 dakika da geç kalınmaz ki.
aradım mekanı, dedim 7.30 siparişim henüz gelmedi, nerededir?
"bakıyoruuuum, 7.30'a sipariş yok." oldukça kaba bir tonlama ile.
bir yanlışınız olmalı, 7.30 için x x x x siparişi verdim ve ödemesini de yaptım.
ben kibarca bunları söyledikle cevap şu;
"beyfendi, yog işte yani gözükmediğine göre yog. veriyorsan alayım yeni sipariş. en erken 9 gibi glir yalnız."
işte o an tekrar türkiye moduna girip, tüm o kibarlığı bırakıp; akşam akşam beni oraya getirtip rezillik çıkarttırma, ben saat 7.30 için ödememi yaptım, fişim de elimde. verdiğim sipariş yarım saat içinde ya gelir ya da ben gelirim oraya. başka da bir çözüm kabul etmiyorum demem üstüne.
"tamam beyefendi ne demek, benzer bir sipariş vardı zaten şu anda yola çıkmak üzere, hemen onu size yönlendiriyorum. en geç 10 dakika sonra sizde."
türkiye'de kabalık her şeydir. kabadayılık inanılmaz güzeldir.
denetleyici kurumların adam gibi çalışmamasından dolayıdır. herkes zannediyor ki avrupalılar çok medeni insanlar. alakası yok. çoğu sığır ama kurallar var ve kurallar uygulanıyor. kimse kafasına göre iş yapamıyor, kuralları çiğneyemiyor. bizde de kurallar var ama uygulayan yok, denetleyen yok, ceza kesen yok.
örneğin avrupalıların yaya geçidinde yaya varsa arabayı tak diye durdurmasını hepimiz biliyoruz. keyiflerinden mi durduruyorlar zannediyorsunuz? durdurmasın da görsün ebesininkini. polis cezayı kesiyor en yükseğinden. aynı şekilde yayalar, yaya geçidi dışında başka bir yerden geçemezler. geçip de yakalanırsa 500 euro cezayı yiyorlar. ama türkiye'de yaya geçidinde park etmiş trafik polisi araçları görüyorum. rezalet.
ev tadilatı alanında sıkça raslanan durumdur. türk tipi çalışma sistemine net bir örnektir.
usulüne uygun adama işin başında 10.000, iş bitiminde de 15.000 verirsin. yalnız işin %85-90'ını bitirdikten sonra kalan 15.000'ini ister. sen de iyi niyet göstergesi olarak iş bitsin diye verirsin.
aradan 6 ay geçer. eksik kalan işleri ve sorun çıkartan şeyleri bugün yapıcam yarın yapıcam ayağına sallar durur. en sonunda kendim malzeme alır yarım kalan yerleri kendim daha kaliteli şekilde yaparım.