Ülkenin Çeşitli Yerlerini Karanlıkta Gezen Birinin Objektifinden Muhteşem Samanyolu Fotoğrafları
geçen yıl gerçekten karanlık bir bölgeden çekim yapabilmek için tek başıma gece ormana girme hatasını yapmıştım. en fazla 15 dakika kalabildiğim bu yerden sadece bir fotoğraf çekebilmiştim:
bu yıl ormana gideceğim gece hava bulutlu olduğu için sahile gittim. bulutların görüşü kısıtlaması yanında yapay ışıkları yansıtma gibi kötü bir özelliği var geceleri. ama yine de bulutlar çok fazla değildi ve samanyolu gözüküyordu:
sabaha karşı venüs'ün bulutların arkasından parlaması ise çok hoç bir sürpriz oldu:
ertesi gece yine ormana girmeye niyetlendim ancak bu kez hava hem bulutluydu hem de gök gürüldüyordu. vazgeçip dönecekken limana inip bir kaç kare fotoğraf çekmeye karar verdim. limana gittiğimde karşılaştığım manzara hem ürkütücü hem de çok güzeldi. neredeyse her 10 saniyede bir gökçeada taraflarına bir yıldırım düşüyordu ve her seferinde ortalık gündüze dönüyordu. üzerimdeki bulutlar tamamen kapanana kadar yaklaşık 40 dakikada en az 150 yıldırım düşmüştür. bunların 72 tanesini fotoğraflayabildim.
aralarından seçtiğim 16 fotoğrafı tek bir karede birleştirince şöyle bir manzara çıktı ortaya:
çektiğim tüm kareleri birleştirip bir klip yaptım, benim canlı tanık olduğum manzaraya yakın bir görüntü çıktı ortaya:
diğer bir versiyonu:
hafta sonu sona erdiği için ormandan gözlem hayallerimi bayram tatiline ertelemem gerekti. bu kez aynı ormanın ışık kirliliği haritasında gördüğüm en karanlık bölgelerine gittim. kaldığım süre boyunca gördüğüm gökyüzü manzarası unutulacak gibi değildi.
gittiğimiz ilk gece orman yolundan ayrılmayarak ancak çok karanlık bir yerinde gözlem yaptık. arabanın farlarını kapatıp gökyüzüne baktığımda samanyolu tüm ihtişamıyla parlıyordu. gökyüzü ne kadar muhteşem gözükse de yeryüzü o derece korkunçtu çünkü gözünüzü kapattığınızda gördüğünüz şeyden hemen hemen farksızdı.
o yüzden en fazla yarım saat kalabildik ve birkaç kare fotoğraf çektim:
bir sonraki gece her ne kadar ormana gitmek istesem de jupiter gecenin ortasında batıda olacaktı, bu da jupiter'in ışığının denize düşeceği anlamına geliyordu. jupiter'in mehtabını yakalamak için sahile gittim ve amacıma ulaştım:
jupiter battıktan sonra samanyolu ortaya çıktı ve sahilden samanyolunu izlemek çok keyifli olduğu için o gece o manzarayı bırakıp ormana gidemedim:
samanyolu ve yıldızların 11 dakikalık pozlaması:
bir sonraki gece ışık kirliliği haritasından hem ormanın en karanlık bölgelerinden biri olan hem de denizi gören bir nokta belirleyip gittim. yanımda kimse olmadığı için kamerayı orada bırakıp resmen kaçtım. gökyüzü manzarası rüya gibi olmasına rağmen yeryüzünde tamamen karanlıkta ormanın ortasında olma durumu vardı. kamerayı bıraktığım yerin karşısında gökçeada vardı. sabaha karşı gidip kamerayı aldım.
gökçeada'dan gelen çok küçük bir ışık kirliliği olmasına rağmen etkisini görebilirsiniz:
o gece kamera 670 fotoğraf çekmiş. çekilen fotoğrafları birleştirip bir klip hazırladım. klibin üzerine de bence türk müziğinin en esaslı virtüözünü ve bestesini, tanburi cemil bey'in şedaraban saz semaisi'ni koydum:
son gece ise resmen haritada gözüken en karanlık bölgeyi gitmek üzere belirledim bu kez yalnız değildim, yanımda kardeşim de vardı o yüzden biraz daha rahattım, zaten biraz da alışmıştım karanlığa. farları kapatıp, arabadan inip gökyüzüne baktığımda şimdiye kadar bulunduğum en karanlık noktada olduğumu anladım. samanyolu'nun merkezi tüm detaylarıyla ortadaydı. daha önce sadece fotoğrafta ortaya çıkan samanyolu'nun merkezindeki nebulalar bile gözüme devamlı anlık olarak gözüküp kayboluyordu. ayrıca samanyolu'nun sarmal kolu daha önce görmediğim bir şekilde tam tepede olduğu için samanyolu'nun merkezinden daha fazla parlıyordu. yukarıda gerçekten de bir milky way yani süt yolu vardı çünkü gökyüzüne sanki süt dökülmüş gibiydi ve inanılmaz parlıyordu. işte o an ışık kirliliğinin hayatımızdan götürdüğü şeyi daha iyi anladım. belki de bu manzarayı kaybettiğimiz için yüzden artık ömer bedrettin uşaklı gibi bir şair çıkıp "yıldızların altında", "denizde akşam", "çoban yıldız gibi kalbime aktın" dizelerini yazmıyordu. ışık kirliliği sağlımızın yanından kültürümüzü de götürüyor galiba.
o gece gökyüzünü seyretmekten kamerayı bir hayli süre unuttum. kardeşimin de karanlıktan tedirgin olmasıyla kamerayı ayarlamaya başladım. bulunduğumuz yer ağaçların çok sık olduğu bir yerdi o yüzden samanyolu'nun merkezinin gözükeceği şekilde kamerayı ağaçların arasına bırakıp gittik, sabah karşı dönüp aldım.
toplam 422 kare fotoğraf çekilmiş. geceden bir kare:
gecenin klibine ise müzisyen arkadaşım klibin çekim yeri olan trakya'dan bir müzik koydu:
bu görüntüler gözümüzün anlık olarak algılayıp işlediği biçimde değil, ortalama 20 saniyelik pozlama sayesinde elde ediliyor. ancak çıplak gözle yıldızlar da, gezegenler de (neptün, uranüs, pluton hariç), gezegen ve yıldızların suya düşen ışıkları da, samanyolu da çıplak gözle görülebiliyor. bu fotoğraflarda elde edilen görüntülerin %10'u bile aydınlatılmış bir şehirden elde edilemez. ayrıca gece fotoğraf çekerek gökyüzü gözlemi yapmanın en güzel yanı ortaya çıkan fotoğraflar değil gözlem sırasında görülen manzaradır.
karanlığa gidin, karanlık gecede güzellik vardır. 5 dakikalığına bile olsa binlerce yıldır insanların hayatında olan bu güzelliği görün.