Üzerinde Başarı Baskısı Hissedenleri Gözle Görülür Ölçüde Rahatlatacak Bir Yazı

Başarılı olmak için çok çabalıyor ancak yine de başaramıyor musunuz? Nasıl bir sonuç elde ederseniz edin yeterli gelmiyor mu? Bir durun, biraz soluklanın ve bu yazıyı okumak için zaman yaratın kendinize.
Üzerinde Başarı Baskısı Hissedenleri Gözle Görülür Ölçüde Rahatlatacak Bir Yazı
Whiplash (2014)

başarılı olmada tamamen şanslı olmak gerektiğini iddia edenler ve başarılı olmada tamamen çalışmak gerektiğini iddia edenlerin tamamen yanıldıklarını belirtmek isterim.

başarılı olmak, zekaya, çevresel etkenlere, şartlara bağlı olarak değişir demek genelleme açısından makul olsa bile işleyiş ve belirli durumları açıklama açısından oldukça kötü bir modeldir.

başarılı olmak ama neye göre başarılı olmak sorusunu sorduğunuzda aklınıza, çalıştığınız iş'te, okulda, hobilerinizde başarılı olmak gelecektir ama kelime oyunları sebebiyle aslında yanıldığını söylemek kolaydır. çünkü, başarılı olmak sadece insana özgü bir davranış sonucu modeli değildir. genel anlamda bir kuş türü olan 'genel' kartal ailesine bakarsanız, avcı olarak akışkanlar içinde ( havada ) dinamik olarak ivmelenmesi, sürtünme ile ilgili çeşitli manevra ve genlerinden kaynaklı fiziksel yapısına uygun olacak şekilde adapte olabilmesi başarılı bir canlı türü olduğunu ifade edebilir. dolayısıyla, bir kartal'dan daha zeki olan insan, bir kartal gibi gökyüzünde süzülemez, avcılık yapamaz. bu sebeple uçma eylemini insan, fiziksel olarak kartal türü gibi gerçekleştiremediğinden başarısız deriz. kağıt üzerinde oluşturulan bu mantığa kimse itiraz edemez, etmemelidir de. insanoğlu, zekasını kullanarak diğer canlılardan öne çıktığı tarih itibariyle, kendisinden daha başarılı olan fiziksel güce, çevikliğe sahip bütün yırtıcı hayvanlardan daha yayılmacı olup, oluşturduğu insan kolonileri ile başarılı bir üreme, gelişme dönemine girmiştir. bu anlamda insanların belirli bir tarihten itibaren, geçirdiği evrim sebebiyle, diğer canlılar arasında 'şanslı' olarak başarılı olduğu tezi savunulabilir. ancak, insanın sahip olduğu zeka ve birbiri ile ilişkilendirdiği birbirinden farklı kavramların sadece insana özgü olmadığını, deneylerle diğer hayvan türlerinde kanıtlamıştır. maymun, papağan, karga vb hayvan türleri ile...


yani bir insanın tamamen zekaya bağlı başarılı olabilme olasılığının, insan nüfusu arttıkça, azaldığını anlamak gerekiyor

elbette, başarılı olabilme derken ne ile hangi konu ile başarılı olabildiği hususu ise aslında başarılı olabilme eylemi kadar önemli bir kavram olduğunu da belirtmek gerekiyor.

başarılı olmak için genetik faktörler, çevresel etmenler elbette önemli. hatta, bu tür etmenlerin deney öbekleri halinde çeşitli dönemlerde gerçekleştirildiğini, bilimsel makalelerde okuyabilirsiniz. ancak sorun şu ki, bugün size dünyanın en benzersiz şekilde farklı ögelerine sahip bir zekaya, kavramları farklı boyutta anlayabilen bir zekaya sahip olsanız bile başarılı olacağınızın bir garantisi yok. öyle ki, insanlık tarihine baktığınızda bugün doğruluğu kabul edilmiş ya da yeni yeni kabul edilen gerçekleri öne sürenlerin ağzını yüzünü kırıp, ibnelik, cadılık, şeytanlıkla suçlayıp öldürüldüklerini de tarihi yazılı kaynaklardan biliyoruz. ideal olarak başarı ve başarıya sahip bir kişiye bunların olmaması gerektiğini öne sürdüğünüzde, başarılı olmanın ne kadar da nadir, ne kadar da naif bir 'şey' olduğunu da usulca kabul etmeniz gerekiyor.

başarıyı, bir olasılıklar bütünü olarak değerlendirdiğinizde, bu bütüne ulaşabilmek için matematiksel - fiziksel olarak 'sonsuz küçük' vektörel parçaları yani, gerçek hayatta hedeflenen iş için gerekli çalışma 'zamanını' ayırmanız gerekiyor. bunu ayırmış olsanız bile başarıyı hiçbir zaman garantileyemiyorsunuz çünkü, başarı dediğiniz şey çoğunlukla asimptotik bir eğriden ibaret. işte, başarı şansa eşit denilen yerde burada başlıyor. asimptotik eğrinin, doğrudan bir noktayı kesmesi için, bir şeyler olması gerekiyor ve olması gereken şeye 'şans' diyoruz. ancak, siz çalışmadan doğrudan şansla bir şeyler elde ederim diyerek, çalışma eyleminin zorunlu olan doğasını umursamıyorsanız, doğal olarak çalışmadan başarılı olmayı düşünüyorsunuz, başarılı olmanın ihtimalini arttırmıyorsunuz demektir.

çalışmak, insanı kesinlikle başarılı yapmaz ama başarıya giden yolun neredeyse tamamını çalışarak döşersiniz

döşediğiniz yol mükemmel olsa bile başarılı olamayabilirsiniz. belki bir motivasyon yazısı gelebilir ama değil, çünkü matematiksel önermelerin genel hatlarını size verdim diye düşünüyorum. çalışma eylemini, sürekli bir fonksiyon eğrisi olarak düşündüğünüzde çizeceğiniz herhangi bir fonksiyon eğrisi, bir doğa eylemini hedefliyorsa, çizdiğiniz fonksiyonda düzgün bir şekilde, düzeni olarak ilerleyecek bir asimptot olarak kendini ifade etmeye başlayacaktır. bu fonksiyonu bir sonuca ulaştırmak istediğinizde, ya siz istediğiniz yerde bu fonksiyonu sonlandıracaksınız ya amaçladığınız fonksiyon baştan asimptot olmayacak ya da başarılı olmak için bir 'şey' bekleyeceksiniz. çalışırken bu 'şey'i sürekli gözetleyenler, fırsat kollayanlar olarak bilinir ve birçok toplumda olduğu gibi bizim toplumumuzda da 'fırsatını' buldum yaptım şeklinde işin başarıya ulaşmasıyla elde edilen gururun yansıması 'başarı' olarak ilan edilir. kollanan fırsat, iş yapılırken, bir yandan da olacakları sürekli gözlemlemedir. özellikle, biliminsanları, mühendislik dallarının bir kısmı ile sanatçıların kendi içinde damıtarak, keyifle kullandığı 'özelliklerdendir.' bu fırsatı oluşmasını gözlemlemek, başarıyı getiren bir özellik değil, arttıran bir özelliktir. fırsatı kollayıp, o fırsatı kullanmak için gereken beceri çalışkanlıkla elde edildiği gibi 'cesaretin' de kullanılmasını gerektirir. dolayısıyla, ben zekiyim, çalışıyorum, fırsatı kolladım ve fırsatı da yakaladım ama başarılı olamadım ifadesinin eksiği olan 'şey' belki de cesarettir. belki de başka bir 'şey'. bu sebeple, biri çalışmak boş iş, zeki olmak lazım ya da şanslı olmak lazım diyorsa, matematik dünyasının olasılıklar hülyasına dalmadan, insanoğlunun toplumsal hiyearşisinde davranışsal tutumlarında ki örüntüleri bilmeden iddia ettiği, 'ben her şeyi biliyorum' hüsnü kuruntusundan başka bir şey değildir.


doğanın kendisi, insanoğlunun simgesel olarak ifade edebildiği şekilde, olasılıklar üzerine yığılmış 'kaos yumağından' fazlası değildir. ancak bu kaos yumağı anlaşıldığı şekilde içinden çıkılmaz bir örüntü bütünü değil, sadece insanoğlunun çok boyutlu evrenleri / uzayı anlamadaki komik denecek kadar zeka özürlü olmasından kaynaklı bir sorundur. yani, kendi acizliğinin farkında olan, büyüterek evcilleştirdiği ve keserek yediği hayvanlardan tek farkı, o hayvanlar gibi olduğunun farkında olmasıdır :)

yine bu sebepten ötürü, yıllar önce silikon işlemci tabanlı yapay zeka çözümlerinin insanlığı esir alacağı ya da yerini alacağı söylemler, geçerliliğini her geçen gün daha da sağlamlaştırmaktadır. bilinç denen şey, milyarlarca yıllık evrimden kaynaklanan bilgi yığınları kümesi ise, silikon işlemci tabanlı yapay zeka komut yumaklarının bir süre sonra, evrimleşmesinin önündeki engel ya insanoğlu ya da verimsiz enerji saklama - işleme yöntemleri olacaktır. yani, yapay zekaya başarı kavramı, kendi benliğini kazanmak olacakken, insanoğluna başarı kavramı ise yapmak istediğini yapmak için çalışıp, hedeflediği şeyi gerçekleştirme adına bilgisi dahilinde yapabileceği her şeyi yapmak olacaktır. nitekim, yapabilecek her şeyi yaptım yine de olmadı ifadesi, aslında ben eksik bir şeyler yaptım ve gereken o şeyi ne yaptıysam bulamadım demek olduğunu da vurgulamak ama kabul etmemek olur.

bu sebeple, başarılı olmak eylemi belirli bir zümreye ait bir kavrammış gibi aptalca düşünce kuyusuna sizi çekmeye çalışanlara, s*ktiri çekebilirsiniz. içinde bulunduğumuz günde bir insan, dünya genelinde ki en temel ve önemli bilimsel bilgilere, mühendislik bilgilerine, sanatsal içeriklere ulaşabiliyorsa, çalışarak, fırsat kollayarak, fırsat yaratarak hedeflediği şeyi yapabilir. hedeflenen şeyin gerçekçi olması da gerekir. şimdi kalkıp, ben 80 yaşındayım, çok zekiyim, param var ve f35 kullanıp, savaşa katılmak istiyorum derseniz bu gerçekleştirerek başarıya ulaştırma şansınızın az olduğunu elbette bilecek kadar zekisinizdir. bunun sebeplerini de, içinde bulunan şartlara göre değerlendirip, başarının ancak bu şekilde geldiğini herhalde anlatmama gerek yoktur. böylece, zamanın aslında ne kadar önemli bir 'meta' olduğunu anlamış olduğunuzu umuyorum. yani sizi köle gibi günde 12 saat çalıştırıp, asgari ücrete talim ederek, keyfine keyif ekleyip açık denizde özel yatı üzerinde toplu seks partisi düzenleyenlere, geri getiremeyeceğiniz 'zamanınızı' kolayca hediye etmeyin. harcadığınız 'zaman' için savaşın. 'zaman'ın' kıymetini bilin.