Vegan Bir Sözlük Yazarından Etseverlere Açık Mektup
dünyanın buzla kaplı bölgeleri hariç toplam karasal alanının üçte biri yediğimiz hayvanları beslemek için kullanıyor. bu faaliyet sonucunda yılda 300 milyon ton et üretiliyor (kırmızı et, kanatlılar, domuz ve diğerleri).
tahminlere göre yoğun et tüketimine sahip bir insanı beslemek için, sadece bitkilerle beslenen bir kişiye kıyasla 160 kat daha fazla araziye ihtiyaç var. tekrar ediyorum, yüz altmış kat. hızla artan besi hayvanı ihtiyacını karşılayabilmek için dünyamızın doğal alanları tahrip edilerek çiftliklere dönüştürülüyorlar.
2050 yılında dünya nüfusunun 9 milyar olacağı tahmininden yola çıkıldığında, bu beslenme alışkanlıklarımızı sürdürürsek bizi çok ciddi çevresel sorunlar bekliyor.
herkesin vejetaryen veya vegan olması beklenemez fakat ihtiyacınızdan fazlasını tüketmeyerek kendiniz ve çocuklarınız için önemli bir yatırım yapmış olacağınıza şüphe yok.
bu noktada reducetarian kavramı devreye giriyor. vejetaryen/vegan camiası ile hepçil grup arasındaki "ya hep ya hiç" ekseninde geçen sonuçsuz tartışmayı tatlıya bağlayacak bir bakış açısı, her alandaki tüketim alışkanlıklarımızı dizginleyerek bir mantık çerçevesine yerleştirecek bir felsefe bu.
hangi beslenme tipinin daha sağlıklı olduğuna, hayvanların eziyet çektiğine vesaire değinmediğime dikkatinizi çekerim. sadece çevresel açıdan, dünyanın gelecek nesiller için yaşanabilir bir yer olarak kalması için bir şeyler yapılması gerektiğindem bahsediyorum.
ilgili ted konuşması - ending the battle between vegans, vegetarians, and everyone else
kaynaklar
http://www.onegreenplanet.org/…rowth-ditching-meat/
http://science.time.com/…of-global-meat-production/
sorular ve mesajlar üzerine ekleme
öncelikle barışçıl mesajımı alan arkadaşlara teşekkür ederim. açık fikirlilik gerçek bir erdem.
asıl sorun nüfustur savı: evet nüfus artışı da çığ gibi üstümüze geliyor, ancak dünya nüfusu ve doğanın korunması birbirini dışlayan konular değil. siz nüfusu dizginlemeye çalışın ben meralarla ilgileniyorum.
kullanılan alan üçte biri olamaz savı: haklı olabilirsiniz. dörtte biri hatta beşte biri olsa da çok önemli değil. buradaki ana fikir kitlesel et üretiminin doğrudan insanları beslemeye yönelik tarıma kıyasla çok daha fazla alana gereksinim duyması ve çevreyi en çok kirleten sektörlerden biri olması.
bir kg et üretmek için bir hayvan yüzlerce kg bitki bazlı besin yiyor (bu oran işletmenin verimine göre büyük farklılık gösterir, buna da takılmayın). yani dört tane hamburger yapmak yerine bir/birkaç kazan sebze yemeği yapabilirsiniz. sizlerin de söylediğiniz gibi insanlar aç, aç.
sorular ve mesajlar üzerine ekleme 2
"burdaki asıl sorun ne kadar doğal beslendiğin. kimyasallarla doğayı bozup bozmadığın." - çok doğru. farkındaysanız kimseye şunu yemeyin bunu yemeyin demedim. sadece azaltımcı bir yaklaşım benimsemeliyiz dedim. günümüzde kontrolden çıkmış bir şekilde büyüyen sektör hayvansal gıda endüstrisi olduğu için ve hayvansal gıdalar şiddetle yüceltildiğinden et tüketimini vurguladım. ihtiyacımız kadarını yemekten bahsediyorum. herkes kendisi için en sağlıklı olduğunu düşündüğü beslenme planını uygulamakta sonuna kadar özgürdür. sadece şunu söylüyorum, bu kadar hayvansal gıda üretimini, mevcut yöntemlerle gezegenimiz kaldırmıyor. bu derece kalitesiz et/süt/yumurtaya bu kadar yüksek talep gösterildiği sürece de durum kötüye gidecek. nüfus artışı ise hem insanlara hem de doğaya yapılan tahribatın katlanmasıyla sonuçlanacak.
bakın ben yıllardır günde bir öğün yiyorum. zaman zaman iki. 1 kg kalitesiz gıda alacağıma 300 g hakiki gıda alıyorum. kendimi çok sağlıklı hissediyorum, doktorlar da aynısını söylüyorlar, bunu herkesle paylaşmak istiyorum. derdim bu.
"türkiye'de doğal alanlar çiftiklere değil betona dönüştürülüyor." - betonlaşma sorunu var ama konumuz bu değil.
"türkiye'de zaten et tüketimi düşük." - doğru, abd'ye göre kişi başına beşte bir oranında, ancak ben küresel bir soruna dikkat çekmeye çalışıyorum. türkiye et ithal eden bir ülke. dolayısıyla küresel düzenin bir parçası.
"asıl sorun aşırı nüfus." - nüfus artışı çok büyük bir sorun evet ama o konunun ciddiyeti beslenme sorununu önemsiz kılmaz. şöyle düşünelim, elimizde belirli bir sayıda insan var. bu insanları hem gezegen hem insanlar için en zararsız/verimli/sağlıklı şekilde nasıl besleyebiliriz? bu soru yanıtlanabilirse, çözüm nüfustaki değişime göre ölçeklendirilebilir.
"nüfus kontrol altına alınırsa sorun ortadan kalkar." - hayır, zaten büyük ihtimalle nüfus kontrol altına alınamayacak. alınsa bile endüstrinin amacı maksimum kar olduğu için şu anda benimsemiş olduğu çevreyi tahrip eden, etin kalitesinin yerlerde süründüğü, hayvanların doğasına aykırı (dolayısıyla sağlıksız) üretim yöntemlerinden geri adım atmaz.
"tamam da endüstriyel tarım (doğrudan insanların yemesine yönelik) çok mu masum?" - hayır, hiç değil. yine de et/süt/yumurta endüstrisi kadar değil. çünkü, hayvanların beslenebilmesi için zaten sürdürülebilir olmayan tarım yöntemleri kullanılıyor. devasa mısır tarlaları, antibiyotik fabrikaları, gübre tesisleri toprağı ve çevreyi katletmek pahasına bu hayvanları en kısa sürede en yüksek kütleye ulaştırmak için çalışıyorlar. bunun üzerinecqwxq bir de besi hayvanlarının sera gazı salımı, kesimi, dağıtımı, sağlıksız ve aşırı et tüketiminden dolayı kalp-damar hastalıklarına yakalanan insanların tıbbi masrafları vesaire ekleniyor. zarar katlanarak artıyor.
"yiyelim birbirimizi ete para vermeyelim. nasıl?" - güldürmedi
"veganlık sayısal zekayı düşürüyor." - dünyanın en büyük şirketlerinden birinde yöneticilik yapıyorum. sayısal zekamda sorun olsaydı bu işte başaralı olamazdım sanırım.
"öküzleri ıspanak veya pırasa falan yiyerek yetiştiriliyor sanıyorsan büyük bir sorun var." - şehirde doğdum ama ailemin mesleği gereği çocukluğum köy ve kasabalarda geçti. bizzat inek otlatmış, meyve toplamış ve sebze yetiştirmiş biri olarak buna iyi güldüm.
"insanların yiyecek bulduğunda yediği zamanlardan sürekli yediği bir zamana evrildik." - çok doğru
"atalarımız binlerce yıldır bunları tüketiyorlar. üstelik geldiğimiz konumda doğaya çok daha az zarar veriyoruz." - değişen şey etin niceliği ve niteliği. tüketilen et miktarı katlanarak artarken kalitesi katlanarak azalmıştır. sadece et değil insana yönelik tarım endüstrisinde de durum aynı. doğaya çok daha az zarar vermiyoruz