Vegan Olmayanlara Karşı Neden Nefret Duyulmaması Gerektiğini İnsanın Beslenme Süreci ile Anlatan Bir Gözlem

Vegan bireylerin, vegan olmayan insanlara karşı bazen düşmanca bir tavır takınmaları artık görülen bir durum. Sözlük yazarı "cakmaninca", bu durumun neden yaşanmaması gerektiğini insanoğlunun beslenme evrimi üzerinden tertemiz açıklıyor.
Vegan Olmayanlara Karşı Neden Nefret Duyulmaması Gerektiğini İnsanın Beslenme Süreci ile Anlatan Bir Gözlem
iStock.com


bizler yani homo saphiensler; 47 milyon yıl kadar önce evrimleşmeye başlamış primatlar takımı içerisinde bulunan ve son 6-7 milyon yıldır insansılar kolundan evrimleşerek günümüze gelmeyi başaran tek insan türüyüz.

bu zaman dilimi içerisinde ormanda yaşadığımız dönemden savana hayatına geçene kadar bitki ile besleniyorduk. fakat savana hayatında yaşam süresince hayatta ve ayakta kalabilmek için özellikle beynimiz için gereken enerjiyi sağlayabilmek için et tüketimine geçtik. keyfi bir durumdan ziyade hayatta kalmak için savana'da ormandaki gibi ağaç kabuğu, bitki ve meyve bulma olasılığımız yoktu.

bu aslında oldukça beklenen bir sonuçtur: zira ormanların sunduğunu savanadan beklemek hata olacaktır. hele ki afrika'nın birkaç yüz kilometre mesafede bile tamamen değişebilen iklim ve bitki örtüsü düşünüldüğünde, canlıların göçlerinin çok daha dramatik evrimsel değişimleri getirmesi kaçınılmazdır.


atalarımızın et yemeye başlamayla birlikte, insanın beyin kapasitesi de evrimsel açıdan oldukça hızlı bir şekilde büyümeye başladı. bunun sebebi, az miktar bir etten bile alınabilecek bol enerji ve proteinin beynin büyümesi için gerekli olan her şeyi sağlıyor olmasıdır.

çünkü beyin vücudumuzdaki en masraflı, en çok enerji harcayan organı (tüm enerjimizin %20'sini beyin tek başına tüketir; halbuki beyin, vücudumuzun sadece %2'sini oluşturur). türümüzün evrim sürecinde, beynimizin enerji ihtiyacını karşılamak sadece ot temelli bir beslenmeyle başarılabilecek, en azından evrimsel süreçte ve uzun vadede sürdürülebilecek bir durum değildi.

elbette bireysel tüketim söz konusu olduğunda, üzerimizde eskisi gibi seçilim baskısı olmadığı için ot temelli bir beslenme ile hayatta kalınabilir. ancak vahşi hayatta olduğumuz dönemde evrimsel olarak tek güçlü silahımız olan beynimizin enerjiye ihtiyacı vardı ve bunu edinmenin tek yolu et tüketmekti.


bunun haricinde ot temelli beslenme ne kadar sınırlanırsa (sadece yaprak yemek gibi), canlının enerji üretimi de o kadar kısıtlanır. otçul diyetin doruk noktası olan tembel hayvanlar, sadece bitki yaprakları ile beslenirler. ancak bu, onlara o kadar az bir enerji verir ki, diyetlerinin değişmesi yerine, fizyolojik faaliyetleri ve yaşam biçimleri değişmiş ve evrimleşmiştir.

tembel hayvanlar, ortalama olarak en fazla saniyede 6 santimetrelik bir hareket hızına erişebilirler. bu, 1 metre uzağınızdaki bir masadaki bardağa, normalde 1 saniyeden daha kısa sürede erişebilecekken, 15-16 saniyede ulaşabilmeniz demektir.

işte bu yüzden isimleri "tembel" hayvandır. ancak hızlanmak yerine, çok yükseklere tırmanabilme yetenekleri sayesinde, hayatta kalmayı başarmış ve hızlanmaya yönelik bir evrim geçirmemişlerdir. bu, tabii ki apayrı bir konudur.

burada belirtilmesi gereken bir diğer önemli nokta, otçulların hepsinin çok yavaş ya da daha az kabiliyetli gibi genellemeler yapılamayacağıdır.

fakat dünya'nın en çevik koşucusunun (çitalar) etçil bir hayvan olması, dünya'nın en zeki canlısının (insanlar) etçil ağırlıklı bir hepçil olması, dünya'nın en zeki ve hızlı dinozorlarının (troodon, deinonychus, compsognathus ve diğerleri) etçil olması da bir tesadüf değildir.


yani günümüze kadar gelen evrimimizde et yememiz, aslında bu zamanki geldiğimiz noktada hiç de yabana atılacak bir faktör değildir. günümüzü düşündüğümüzde de et yemeden, gerekli ihtiyaçları başka şekilde karşılamak ise tamamen tercih edilebilir bir durumdur. kişinin zorunluğundan, tercih noktasına gelmiştir.

bu tercihi yapan insan, bu tercihi yapmayan insan üzerinde bir baskı kurması mantıksızdır. yukarıda da yazdığım gibi milyonlarca yıldır süre gelen bir beslenme alışkanlığı kişi istese de bir günde değişemez. nasıl atalarımız beslenme alışkanlıklarını zaman içerisinde et yönünde değiştirirken ciddi bir kayıp söz konusu olduysa, bugün ölüm gibi kayıplar olmasa da metobolizmada ciddi problemler söz konusu olabilir. bir veganın bu seçimi yaparken bu sıkıntıları yaşamamış olması, herkesin yaşamayacağı manasına da gelmez.

belki insan türü 2 milyon yıl sonra ulaşacağı evrim noktasında tekrar otçul bir yaşam sürecek noktaya gelebilir.


ben şahsım adına vegan beslenme tercihine son derece saygı ile yaklaşıyorum. kendilerinin bu seçime nasıl karar verdiklerini, neler yaşadıklarını da saygı ile dinliyorum. merak ettiklerimi de soruyor ve öğreniyorum. fakat hiçbir vegan arkadaştan hadi bana öğret diye bir talepte bulunmuyorum. sağ olsunlar benim tanıştığım vegan arkadaşlar da bana herhangi bir şekilde cahil, yamyam, zalim, katil vb aşağılayıcı ithamlarda bulunmuyorlar.

birbirimizin seçimlerine saygı ile yaklaşıyoruz. ekşi sözlük'te bazı arkadaşlar obeziteden bahsetmişler. obezitenin ne sebebi etçil bir beslenmedir ne de çözümü sadece otçul bir beslenmedir. bir diyetisyen ya da doktor olmadığım için ukalalık yapmak istemiyorum. ama obezite ihtiyacımız olan enerji miktarından fazlasını alıp, bunu tüketmemekten kaynaklanan bir sağlık problemidir. (şayet tanımlamam yanlışsa uzman arkadaşlar beni doğru tanımlama ile yeşillendirirse çok sevinirim.)

teknolojik imkanlar ile birlikte hareket alanımızın kısıtlanmasının bunda etkisi çoktur. yani yeteri kadar hareket etmediğinizde yediğiniz ne olursa olsun bir değişiklik olmayacaktır.

bir de lütfen vegan olmayan insanlara yaklaşamınızda genellemeleri ve nefret olgusunu uzak tutun. bu yaklaşım; kendi dininden, kendi inancından ve kendi görüşünden olmayan insanlara yaklaşan, bilinci kapalı yobaz (dinsel anlamda değil, düşünce kapalılığı anlamında söylüyorum. inançlı yazarları alındırmayayım.) insanların karşı tarafa saldırma hakkını kendinde bulmasından pek de farklı olmuyor.