Viagra'nın Kalp İlacından Yatak Odalarına Uzanan İlginç Hikayesi

Sertleşme problemi, çoğu erkeğin hem fiziksel hem de psikolojik açıdan mücadele ettiği bir sorun. Bu sorunun çözümünde devrim yaratan Viagra'nın hikayesi ise tesadüflerle dolu.
Viagra'nın Kalp İlacından Yatak Odalarına Uzanan İlginç Hikayesi

erektil disfonksiyon, yani sertleşme bozukluğu... çoğu erkeğin korkulu rüyası, özgüven kırıcı, hatta tabu olarak görülen bir sorun. bu sorunun temelinde, çoğu zaman sanıldığının aksine fiziksel nedenlerden çok, psikolojik faktörler yatar. bu durum, erektil disfonksiyonu daha az gerçek yapmıyor elbette, aksine, zihnin beden üzerindeki kuvvetli bir etkisini gösterdiği şekilde yorumlamaktayım. ve bu noktada devreye, belki de tıp tarihinin en ilginç tesadüflerinden biriyle keşfedilen bir ilaç giriyor: viagra.

kalp ilacından yatak odanıza ve hatta van gogh mavisine kadar viagranın yolculuğu…

viagra'nın hikayesi, aslında bir kalp ilacı olarak başlıyor. etken maddesi sildenafil, damarları genişleterek kan akışını kolaylaştırması ve böylece kalbe binen yükü hafifletmesi amacıyla tasarlanmıştı. gerçekten de sildenafil, damar genişletici (vazodilatör) özelliği sayesinde bu görevi başarıyla yerine getiriyordu. ancak yapılan klinik çalışmalar sırasında, beklenmedik bir "yan etki" fark edildi: sildenafil, penis bölgesindeki damarları da genişleterek, ereksiyonu kolaylaştırıyor ve süresini uzatıyordu.

işte bu beklenmedik keşif, viagra'nın kaderini değiştirdi. kalp ilacı olarak kullanımı, kısa etki süresi (5-6 saat) ve burun tıkanıklığı, baş ağrısı gibi yan etkiler nedeniyle pratik değildi. ancak bu yan etkiler, cinsel işlev bozukluğu yaşayan erkekler için göze alınabilirdi. böylece viagra, bambaşka bir amaçla, erektil disfonksiyon tedavisinde kullanılmaya başlandı ve kısa sürede dünya çapında hızla ünlendi.

ama nasıl çalışıyor?

viagra'nın etki mekanizmasını anlamak, erektil disfonksiyonun psikolojik boyutunu da kavramamızı sağlar. viagra, fosfodiesteraz tip 5 (pde5) enzimini inhibe ederek çalışır. bu enzim, normalde ereksiyonu sonlandıran bir enzimdir. viagra, pde5'i baskılayarak, penisteki düz kasların gevşemesini ve kan damarlarının genişlemesini sağlayan siklik guanozin monofosfat (cgmp) isimli kimyasalın daha uzun süre etkili olmasına yol açar. böylece, cinsel uyarı ile birlikte, penise daha fazla kan akışı sağlanır ve ereksiyon gerçekleşir.

burada ilginç bir noktaya parmak basmak gerekiyor. deneyimli viagra kullanıcıları, ilacı aldıktan sadece 15 dakika sonra bile etkisini hissettiklerini belirtiyorlar. oysa sildenafilin pik etki seviyesine ulaşması yaklaşık 2 saat sürüyor. bu durum, erektil disfonksiyonun altında yatan psikolojik etkenlerin ne kadar güçlü olduğunu gösteriyor. sadece ilacı almış olmanın verdiği güven duygusu bile, bir nevi plasebo etkisi yaratarak, ereksiyonu tetikleyebiliyor. yani zihin, "başaracağım" inancıyla, bedenin önündeki engelleri kaldırabiliyor.

sildenafilin yanı sıra, tadalafil etken maddeli ilaçlar da (örneğin cialis) erektil disfonksiyon tedavisinde kullanılıyor bu ismi de sık sık duymuşsunuzdur. tadalafil, sildenafilden farklı olarak, 36 saate kadar uzayabilen etki süresiyle ünlüdür. bu sayede, cinsel aktivite için daha spontane bir zamanlama imkanı sunar. yan etki profilleri ne kadar benzer olsa da bazı kimyasal farklar elbette içerirler.

sanılanın aksine

viagra ve benzeri ilaçların kalp sağlığına zararlı olduğu yönünde yaygın bir inanış var. ancak araştırmalar, bu ilaçların sanılanın aksine, kalbe koruyucu etkileri olabileceğini gösteriyor. elbette, mevcut kalp rahatsızlıkları ve kullanılan ilaçlar dikkate alınarak, bu ilaçların kullanımı mutlaka doktor kontrolünde olmalıdır.

viagra ve benzeri ilaçların kimyasal anlamda uyuşturucu benzeri bir bağımlılık yapma potansiyeli yoktur. ancak, her ilaçta olabileceği gibi, psikolojik bağımlılık riski mevcuttur. sürekli bu ilaçlara güvenerek cinsel ilişkiye giren kişilerde, zamanla ilaçsız ereksiyon olamama korkusu gelişebilir. bu nedenle, bu ilaçların bilinçli ve gerektiğinde kullanılması, özgüvenin korunması açısından büyük önem taşır.

viagra'nın belki de en ilginç kullanım alanlarından biri de spor dünyası. bazı sporcular, antrenman sonrası kaslara giden kan akışını artırarak "pump" etkisini maksimize etmek ve kas gelişimini desteklemek için viagra kullanabiliyor. damar genişletici etkisi sayesinde, kaslara daha fazla oksijen ve besin taşınması, kaslardaki şişkinlik ve dolgunluk hissini artırıyor. ancak bu kullanımın uzun vadeli etkileri ve olası riskleri hakkında daha fazla araştırmaya ihtiyaç vardır. alınan pump sadece kısa süreli ve kozmetiktir ve kaslara herhangi bir kalıcı etkisi tartışmalıdır.

viagra'nın bir başka ilginç potansiyel kullanım alanı ise kadınlarda doğurganlığı artırmak. bazı araştırmalar, sildenafilin rahim iç zarının (endometrium) kalınlaşmasına yardımcı olarak, döllenmiş yumurtanın rahme tutunma şansını artırabileceğini öne sürüyor. bu alanda daha fazla araştırmaya ihtiyaç olsa da, viagra'nın kısırlık tedavisinde de bir rol oynayabileceği ihtimali bence farmakolojinin ve ilaçların tuhaf yanlarını ilginç ve iyi bir ışıkta gösteriyor. ayrıca, raynaud fenomeni (soğuk havalarda el ve ayak parmaklarında kan dolaşımının bozulması) gibi dolaşım bozukluklarının tedavisinde de viagra'nın faydalı olabileceği düşünülüyor. jetlag semptomlarını azalttığı, gecikmiş uyku fazı bozukluğunu düzeltebildiği de kullanımı ile ilgili bazı başka veriler. tüm bu potansiyel faydalar ve araştırma alanları , viagra'nın sadece bir cinsel güç amaları dışında tıpta büyük bir yelpazede kullanılabileceğini göstermekte.

hatta ve hatta, viagranın algı ve görmenizi bile etkileyebildiğini söylesem? bazı kullanıcılar, viagra aldıktan sonra görüşlerinde hafif bir mavi renk tonu fark ettiklerini bildirmişlerdir. bu durum, sildenafilin retinadaki fotoreseptör hücreleri üzerindeki etkisinden kaynaklanıyor olabilir. ilginç bir şekilde, bu "mavi görüş" yan etkisi, bazı sanatçılar için ilham kaynağı bile olabiliyor. örneğin, ünlü ressam vincent van gogh'un eserlerindeki yoğun mavi tonlarının, o dönemde kalp rahatsızlığı için kullanılan yüksükotu bitkisinin benzer bir yan etkisinden kaynaklandığı düşünülüyor.

bir diğer ilginç bilgi de şu, viagra gibi ilaçlar, bir ereksiyonu sürdürmeyi kolaylaştırsa da ereksiyon olmak için gereken süreyi kısaltmazlar. elbette burada en büyük etken kişinin kendi isteğidir ve ereksiyon haline geçmek için uyarılma gereklidir. bu etkiyi plasebo ile güçlendirip erekte olmak için gereken süreyi kısaltmak mümkün olabilir ancak ilaçların kendisi direkt olarak bu süreyi kısaltmaz.