Vücudunun ve Seyircinin Sınırlarını Görmek İsteyen M. Abramovic'in Unutulmaz Performansı: Rhythm 0
kendini, gösteri sanatının anneannesi olarak tanımlayan marina abramoviç ablamızın, sanat dünyasındaki yerini almasını sağlayan gösterisinin adıdır "rhythm 0"
kendi vücudunun ve seyircinin sınırlarını görmek istemesi ve o sınırı zorlama isteğiyle gösterisini tasarlamıştır.
kendisi pasif halde sahnede dururken, önceden önündeki masaya koyduğu 50'den fazla nesnenin kullanımını kendi üzerinde serbest kılmıştır. bu nesneler, gül, tüy, bal gibi zevk verebilecek şeyler olduğu gibi, makas, bıçak, neşter gibi işkenceye zemin hazırlayan aletlerden de oluşuyordu.
ilk iki saat anlamsızca izleyen seyirci, onu soyarak ve öperek gösteriye dahil oldu. toplam 6 saat süren bu gösterinin ortalarında bilumum yerleri kesildi, yakıldı, boğazına gül sokuldu, taciz edildi.
gösterinin sonunda hızını alamayan bir seyirci marina'nın kafasına silah dayadı, bir başka seyirci müdahale etmeye çalıştı ve kavgayla gösteri son buldu.
ilginç bir bilgi daha, gösteri hakkında konuşan marina, gösteri bittiğinde ve kendisi pasif halde hareket haline geçtiğinde, ona her türlü eylemi yapan seyircinin, onunla yüzleşmekten korktuklarını ve teker teker kaçtıklarını belirtiyor.
bir röportajında "rhythm 0" permansı ile ilgili şunları söylemiş marina abramovic
"hiç kırpırdamıyor, konuşmuyor siyah tshirt'üm ve pantolonumla ayakta duruyordum. önümdeki masada 72 tane obje vardı. bir kağıda yazdığım açıklamada, bu 72 objenin üzerimde nasıl isterlerse kullanabileceklerini, benim de bir obje olduğumu ve tüm sorumluluğu aldığımı belirttim. gösteri 6 saat sürdü. hiçbir şey yapmazsam izleyicilerin ne yapabileceğini görmek istiyordum. aşırıya kaçtığım için eleştiriliyordum, ben de bu kez hiçbir şey yapmayarak izleyicilerin sınırlarını görmek istedim. bir nevi cehennemdi.
gösterinin başında herkes çok utangaç ve yumuşaktı, bana güller veriyorlardı. daha sonra kıyafetlerimi makasla ile yırtmaya, bıçakla boğazımı kesip kanımı içmeye başladılar. herkes delirmişti. 6 saat sonra gösteri bitmişti, performansımdan çıkıp kendim olmaya başladım. yarı çıplaktım, heryerimde kan vardı. gözlerim yaşarmıştı. izleyicilerin arasında hareket etmeye başladım. kaçtılar. hepsi kaçtı. artık kendim olmama (performansın sona ermesine) katlanamıyorlardı. otele gidip aynaya baktığımda kendi kendime "halk seni öldürebilir, gerçekten" dediğimi hatırlıyorum."
hak ettiğinden az değer verildiğini düşündüğüm performans. hem felsefi temeli hem performansı muhteşemdir
öncelikle, saatlerce tepkisiz kalmak ve tüm risklere açık olmak, fiziksel acı çektiği halde nötr kalabilmek olağanüstü bir duygu kontrolü gerektirir. üstelik işkence ve hatta ölüme zemin hazırlayan bir düzenekte güç gösterilerine yaptırım uygulamadan tepkisiz kalmak, cesaretle salaklık arasındaki o ince çizgidir resmen. 'sanat için soyunmak', sanat için bedenini ortaya atmak, bir performans sanatçısının sınırları zorlaması ve bundan zevk alması...
insan, nötr olduğu bir yabancıya nasıl yaklaşır? bu yaklaşım zaman içerisinde nasıl değilir? yabancının tepkisizliği, insanın davranışlarını ne derece etkiler? insan hangi limitten sonra güç kullanır? güce verilen tepki/tepkisizlik güç kullanımına ne derece etki eder? bir insan ne zaman ve neden hayvani içgüdülerine yenik düşer?
bir insan neden sırf 'yapabiliyor' diye karşısındakine zarar verir?
fakat işin en muazzam tarafı, sahip olduğu güce güvenerek karşısındaki yabancıya işkence eden bir insan, yabancıda en ufak bir güç belirtisi olduğunda (ki bu performanstaki güç belirtisinin yalnızca kadının yürümesi olduğunu düşünürsek ben şahsen çok eğlendim) neden korkularını bürünüp kaçar ve yüzleşemez? yüzleşemediği karşısındaki midir, karşısındakinin gücünden mi korkar? yoksa kendisi midir, kendi hayvani içgüdüleriyle yüzleşmekten mi korkar...
senaryo çok tanıdık gelmiyor mu size de?...