Yaşam Hakkındaki Algılamalarımızın Temelinde Tecrübelerin Esas Olması: Kualia

Dünyanın bazı fiziksel gerçekleri vardır. Mesela kütle çekimi fiziksel bir gerçek sayılırken renk olgusu tamamen beynimizin içinde yarattığımız bir olgudur. Peki renk öznel bir kavramsa herkes farklı mı görüyor? Tam olarak bu noktadan ortaya çıkan ve yaşamın aslında kişisel tecrübeler üzerine kurulmuş olduğunu savunan "kualia" anlayışına bakalım.
Yaşam Hakkındaki Algılamalarımızın Temelinde Tecrübelerin Esas Olması: Kualia
iStock


qualia latince "quale" kelimesinden gelip, 'kişisel tecrübenin özelliği' olarak tanımlanabilir...

bilinçaltı üzerindeki çalışmalarda anahtar bir kelimedir... hatta "quality is an under-product of the quantity" söylemindeki anlama bkz. vermek isterim...

bu konuda joseph levine isimli filozofun 'materyalizm ve qualia: açıklayıcı uçurum' adındaki makalesi incelenmeye değer...

levine 'taze öğütülmüş kahvede ve yeni kesilmiş ananasta qualia vardır' der...

bu kokuları algılamada ve başka kavramlara bağlamada (çocukluk hatırası, gidilmiş bir yer, edinilmiş tecrübe olabilir) kişisel olguların önemi büyüktür...

yaşam hakkındaki algılamalarımızın temelinde qualia yatar... tecrübenin subjektif olması... sözlükte kurduğumuz anlam ilişkilerinin; verdiğimiz bkz.ların altında bile bu vardır...


aslında iletişimin esansı qualia'nın paylaşılır olmasıdır... 

ama qualia nasıl aktarılır, kavram bağlarının şekillenmesinde iletişimin ve tecrübenin önemi nedir?

bu anlamda ekşi sözlükte yazdığımız ve bilinçaltımızı kustuğumuz yazılar bizi ne kadar yansıtır?

problemi tersten sunarsak, okuduğumuz birinci tekil şahıs yazılardaki qualiayı ne derece algılayabiliriz?

mesela bilim, üçüncü tekil şahsın dilidir... bilimsel bir dokümanda birinci tekil şahsa hiçbir zaman rastlanılmaz... positivist çerçevede bilim, objektifliğin yansıtılmasıdır...

öte yandan edebiyat, qualianın hür olduğu bir alandır.. bundan dolayı onu değişik katmanlarda bulabiliriz...


en uç nokta olarak üçüncü tekil şahıs yazılar, çizilen karakterin qualiasını en az yansıtırlar (emma kalktı ve hüznü onu pencereden boş boş bakmaya itti, kar yağıyordu...= burada qualia minimumda, biz karakterle ancak üzüntü ve karın yağması olgularında empati kurabiliriz..)

ancak bu noktada yazarın objektif olarak üçüncü bir şahsın sübjektif tecrübesini yansıtabilmesiyle sınırlıyızdır...

qualia'nın maksimumda olduğu birinci tekil şahıs yazıda bile arada bir görünmez duvar vardır... (emma=ben kabul edersek: "kalktım ve hüznüm beni pencereden boş boş bakmaya itti"). lakin bu noktada hala yazarın çizdiği karakterin qualia'sı içerisinde hapisteyizdir...

quali'nin nec plus ultrasının canlı diyalog esnasında olduğu düşünülebilir... karşımızdaki insan bize kişisel tecrübesini özelliğine çeper çekmeden anlatmaya kalkışsa dahi, bilinçaltımızda "acaba yalan söylüyor mu?" cümlesi vardır... psikanalizdeki trans deneylerinin altında ve freudun analizinin altında yatan da budur... salt bilince ulaşmak...


ian mcewan 11 eylül olayları hakkında, "o uçaklardaki pilotlar kendilerini ölümlerine sebep verecekleri insanların yerine koyabilselerdi, devam etmeleri imkansız olurdu" demiş... insanlığımızın, sempati ve empati duygularımızın altında yatandır qualia...

qualia, materyalizme darbe falan vurmaz.

şöyle ki; sen hayatını siyah beyaz odada geçiren, kırmızıyı hiç görmemiş mary'ye kırmızıyı göstermeden, kırmızıyla ilgili ne anlatırsan anlat; kimyayı, nörobiyolojiyi hatmettir. ışığın farklı dalga boylarını, göze nasıl geldiğini, her nörondan tek tek nasıl geçtiğini, renklerin nasıl görülebildiğini bilsin... yine de sen ona kırmızıyı gösterdiğinde beyne gidecek olan bilgiyi verememiş olacağından dolayı mary kırmızının nasıl birşey olduğunu idrak edemez. çünkü "eksiksiz bilgi" rengin kendisinin de görülmesini içerir. teorinin öğrenilmesi ile durumun anlaşılamamasını dualizme yormak yanlış bir çıkarım olur. neden?

bilginin tek bir çeşidi yoktur. 

teorik bilgiyi okuyarak öğrenebilirsin fakat pratik bilgi için pratik yapmak gerekmektedir, çünkü ikisi aynı şey değildir. beynin doğası gereği pratik bilgi birinci elden edinilmek zorundadır ve bu onun fiziksel bilgi olduğu gerçeğini de değiştirmez. hissiyatı pratik bilgi ile canlandırırsın.


örneğin pain asymbolia denilen durumda hasta acı qualia'sını kaybetmiştir. ve ilgili sinir bağlantıları kesildiğinde de aynı sonuca varılabildiğine göre (çok acı duyan bir hastaya bu işlem uygulanabiliyor) qualia'nın da fiziksel bilgi olduğu yadsınamaz.

ayrıca bkz.sinestezi (genetiktir)

hangi girdi hangi qualia'ya nasıl bağlanıyor bilemiyoruz tabiki fakat qualia fiziksel bilgi olmasaydı, bunların hiçbirinin bu kadar bile açıklanamaması gerekirdi. ki karşısındaki dualizm zaten hiçbir açıklama getiremiyor.

ruh ayrı beyinden yaa... bambaşka bir şey o. inanmıyorum ama bir güç var...

tabi.

qualia, hiç acı hissetmemiş bir varlığa acıyı anlatma durumu. acının nasıl iletildiği, hangi sinirlerden geçtiği, beynin hangi bölümüne gittiği gibi teknik bilgilerin hepsini öğrenebilir ama hiçbir zaman nasıl bir şey olduğunu hissedemez. 

aynı şekilde doğuştan kör olan birine dünyayı, renkleri anlatmak gibi.

bu boş hissetme durumuna qualia deniyor işte.

vsauce'dan öğrendim tabii ki: