Yayınlandığında İzleyicilerin Sinemadan Koşarak Kaçmasına Sebep Olan Film: Freaks

1932'de böyle bir filme kimse hazır değildi elbet...
Yayınlandığında İzleyicilerin Sinemadan Koşarak Kaçmasına Sebep Olan Film: Freaks

denilen odur ki tod browning'in yönettiği "freaks" filminin ilk gösteriminde insanlar bırakın filmin yarısından çıkmayı sinema salonundan koşarak kaçmışlardır. insanlar beyazperdede gördükleri karşısında kelimenin tam anlamıyla şok olmuşlardır. kusanlar, bayılanlar, filmin yapım şirketi olan metro goldwyn mayer (mgm)'yi düşük yapmasına sebep olduğu için dava etmekle tehdit edenler... gelen bunca olumsuz yorumun ardından mgm, filmin yaklaşık yarım saatini kesmeye karar verir. işin daha kötü tarafı ise kesilen kısımlar artık var olmadığından filmin ne yazık ki günümüze kadar ulaşan süresi yaklaşık bir saat kadardır. ancak bunca kesilip biçilmeye rağmen film, 1960'lı yılların başında sinema eleştirmenlerince yeniden keşfedilecek ve bir korku klasiği olarak anılmaya başlayacaktır.


filmin yeniden keşfedilmesi ise neredeyse otuz yıl sürecektir

vizyona girdiği ilk yıl gişede istediği başarıyı elde edemeyen ve pek çok eleştirmen tarafından da yerin dibine sokulan film, yapım şirketi mgm tarafından tozlu raflara terk edilir. yıllar sonra 1948 yılında istismar filmleri dağıtımcısı dwain esper tarafından film, oldukça uygun bir fiyata şirketten satın alınır. arka sokak sinemalarında gösterime soktuğu filmi daha heyecanlı kılmak için de aralara bazı erotik filmlerden aşırdığı sahneleri eklemeyi ihmal etmez. 1956 yılına geldiğimizde ise film, zengin bir sinemaseverin eline geçer. kendisinin de başkanlığını yaptığı bir film derneğinin gecesinde göstermek için aldığı film, bu sayede daha nitelikli bir izleyici kitlesine erişebilme imkanı bulur. 1960'lı yıllara geldiğimizde ise film, 1961'de new york'ta; 1962'de ise cannes'da beyaz ekrana yansıtılarak tod browning'in bile hayallerinden öteye ulaşacaktır.

Tod Browning

filmin başına gelen talihsiz şeyler ne yazık ki yönetmeni tod browning'in de başına gelir

bu filmin ardından gelen olumsuz eleştiriler sonrası yapımcıların ona istediği filmleri çekmesini izin vermemesi browning'i sinema dünyasında iyice yalnızlaştıracaktır. bu filmin ardından dört film daha çekecek; ancak hiçbirinde istediği başarıyı yakalayamayacaktır. 1939 yılından 1962 yılına, yani ölümüne değin de bir daha kamera arkasına geçmeyecektir. normalde 1931 yılında çektiği dracula filmiyle muazzam bir yönetmen olma yolunda ilerleyebilecekken "freaks" filmi, onun hem en büyük laneti hem de en büyük eseri olarak, browning'i ikilemli bir yıkıma sürükleyecektir.


film, gezici bir sirkte çalışan, hepsi birbirinden ürkütücü bedensel kusurlara sahip eksik kalmış insanların hikayesini anlatır

filmdeki oyuncular gerçekten de browning'in sirklerden topladığı insanlardır. kimisi siyam ikizi, kimisi çift cinsiyetli, kimisi sadece kafadan ibaret bir adam, kimisi ise sakallı bir kadındır. toplumun geri kalanı için gerçekten birer "ucubedir" bu insanlar. hatta browning, filmdeki başrollerden biri olan olga baclanova'yı bu insanlarla tanıştırırken baclanova kendi ağzından ilk tanışmanın korkunç olduğunu ve tanıştıkları sıra ağlamak istediğini itiraf eder. ancak onları tanımaya başladıkça hepsini çok sevdiğini de söylemeden edemez. filmin çekimleri sırasında tek şok geçiren sadece oyuncu baclanova olmamıştır tabii. filmin ekibi de uzun süre bu oyunculara alışmakta zorlanmış, hatta yemeklerini oyunculardan ayrı yemeyi talep etmişlerdir.

Olga Baclanova

filmin bu arada korku türünde değerlendirilmesi ise bana göre çok da mantıklı değildir

filmi izlediğinizde fark edersiniz ki filmin o muazzam son on dakikası haricinde korkunç denebilecek bir yanı yoktur. hatta film anlattığı itibarıyla dramatik yönü ağır basan bir yerde durmaktadır. film, normalde başka bir cüceyle nişanlı olan hans isimli cüce bir adamın sirkteki normal bir kadın olan cleopatra'ya aşık olmasını anlatır. bu aşk yüzünden gözü o kadar körleşir ki onu çok seven nişanlısını bile terk edecek ve cleopatra ile evlenme kararı alacaktır. cleopatra ise normal bir kadın olmasına rağmen sırf zenginliği ve bu yüzden de mirasına konmak istediği için hans'a dalga geçmelerle karışık göz kırpar. ancak onun gözü asıl sirkte çalışan hercules'tedir ve bu ikili evlilik sonrası şeytani bir plan yapar. hans'ı yavaş yavaş zehirleyip öldürdükten sonra hans'ın tüm servetine el koyup beraber kaçmayı hayal ederler. ancak onların bu planının sirkteki "ucubelerce" öğrenilmesinin ardından film sinema tarihinin görüp görebileceği en korku dolu sahnelere şahit olur. "ucubelerin" yağmurlu bir havada kimisi yerde sürünerek kimisi de başka tuhaf şekillerde cleopatra ve hercules'i öldürmeye geldikleri sahne filmin de zirve noktasıdır gerçekten.

ben hep şuna inanmışımdır: güzel olan hiçbir şey gizli kalamaz

böylesi bir sanat eseri de elbette ki tozlu raflarda yok olup gidemezdi. illa ki bazı eserler şanssızlık sonucu yok olup gitmiştir. fakat bizler o kadar şanslıyız ki "freaks" gibi bir şaheseri (yarım saati kesilmiş olsa bile) izleme imkanına sahibiz.