Yeni Tanıştığınız Bir İnsanla İleride Anlaşabileceğinizin İşaretini Veren Ufak Şeyler

Gerçek insanların yaşadığı gerçek tecrübelerden damıtılarak yazılmış sebepler, buyrun.
Yeni Tanıştığınız Bir İnsanla İleride Anlaşabileceğinizin İşaretini Veren Ufak Şeyler
Mainstream (2020)

analitik düşünce

iş hayatında; analitik düşünce tarzı, iyi kalp.

özel hayatta; iyi kalp, iyi kalp, iyi kalp, analitik düşünce tarzı.

analitik düşünebilen insanlar gerek iş hayatında gerekse özel hayatta akışı olumlu etkiler, iyi kalpli insanlar ise güvenilir olurlar. bazen konuşmasanız da anlamaya çalışırlar, hata yaptığınızda sizi üstten bir bakışla yargılamazlar.

hayat, hepimizi karşımıza çıkan problemleri zekice ve temiz kalple çözebileceğimiz insanlarla karşılaştırsın...

yargılamamak

bir insanla anlaşabileceğinizin işareti benzerlikler değil; bilakis farklılıkların anlayışla karşılanması ve en önemlisi yargılamama özelliğidir.

benzer müzik zevki, espri anlayışı gibi konular daha minimaldir ve tarafların sınırlı bir çerçevede iyi vakit geçirmesini sağlar. ancak eksiktir. yargılama konusu ise bir yaşam felsefesidir. iletişimi bunun üzerine kurmak, daha sağlam temellere oturmuş bir ilişki teşkil eder.

aynı mizah anlayışına sahip olmak

ne kadar az red flag varsa karşımdakinin o kadar öz güvenli ve bir şeyleri aşmış biri olduğunu düşünürüm. yanında gerim gerim gerilip yanlış bir şey söylemekten çekindiğim insanlardan pek haz etmiyorum. gülelim gülüşelim bu dünyaya kimseye kalmaz a dostlar.

anlaşmazlık halinde takındığı tutum

biriyle tanıştın görüştün, mizah anlayışın uyuştu güldün eğlendin, film ve müzik zevkleriniz uyuştu festivale gittin, hayata bakışınız ortak çıktı evlendin diye her mevzuda ömür boyu anlaşabilecek değilsin nihayetinde... mühim olan anlaşmazlık halinde anlaşabilmek. mühim olan çıkar çatışmasında orta yolu bulabilmek. özetle geçinmeye gönüllü olmak.

başa dönecek olursak bir insanla anlaşabileceğinin işaretini veren şey, anlaşmazlık halinde takındığı tutumda gizlidir.

- anlaşmazlığa düşülen konuya, daha doğrusu çözüme odaklanabiliyorsa, yıkıcı değil yapıcı konuşuyor ve dinliyorsa => aklı başında biridir => anlaşırsın.

- konuyu saptırıyorsa => laf ebesidir => uğraşmak istiyorsan uğraşırsın.

- anlaşmazlığa düşülen konuya, daha doğrusu çözüme değil de kendini haklı ve üstün göstermeye odaklanıyorsa; seni sorunlu ilan ediyor, psikolojik teşhisler koyuyor (ona buna psikolojik hastalık yapıştırma ekolü), sesini yükseltiyor ve hiç susmuyorsa => kaçarsın.

diyalog esnasında kendisini düşünmemesi

seni dinlerken kendi söyleyeceklerini tasarlamakla meşgul olmaması, sözün sonunun nereye varacağını beklemesi, kazanç ya da haklılık egosuna yenik düşmeyecek kadar donanımlı olması.

peki nasıl anlarsın bu vasfı haiz olduğunu? kolay. kendin sahip olup uygulayarak.

anlaşabilmek zor değil ama çok iyi anlaşabilmek için şunlar gerekir

sabahlara kadar hiç durmadan sohbet edebilmek, bazen gülmek, bazen ağlamak, bazen birbirinin yaralarını sarmak, bazen yaralarını deşmek. itiraf edebilmek ve yargılanmamak. yani karşısında çıplak kalabilmek ve utanmamak. yani beraber duygusal olarak zirveyi de dibi de görebilmek.

tüm bunlar bana aşırı bir doyum veriyor. eğer yapabiliyorsam bunları o kişi benim olmazsa olmazımdır artık. onu benim yapmışımdır.

empati yeteneği

arkadaş çevresi geniş sayılabilecek bir insanım; uzakta, yakında, ara sıra görüştüklerim, sadece yürüyüş yaptıklarım, sadece sanal alemden tanıdıklarım gibi sınıflandırabilirim hatta. yalnız dost diyebileceğim insan sayısı ikiyi geçmez.

dost diyebileceğim insanlarda hissettiğim şey öncelikle samimiyet ve şaka kaldırıyor olmaları. hemen küsmek yerine senin ayakkabılarını giyip dünyaya senin gözünden bakabilmeleri. bir de eğlencenin dibine vuracaksam mesela onlarla olmasını isterim çünkü onlarlayken gerçekten eğlendiğimi hissediyorum.

ara sıra yürüdüğüm bir arkadaşım var mesela, onunla aynı müzikleri bile dinlemiyoruz ki aynı konserden zevk alalım. evet müzik seçimleri de önemli oluyor. bir arkadaşım var arabasına bindiğimde hiç bilmediğim türkçe arabesk pop tarzı müzikler dinletir mesela, söyleyemem de kapat şu lanet olasıca müziği diye... yalnız dostun olsa söylersin; bu ne ya diye.

sonuç olarak nezaket sahibi, politik ve dini görüşü rahatsız etmeyen, konuşup bir şeyler yapabildiğiniz insanlarla görüşüyorsunuz sık olmasa da ama dostların yeri farklı. bir de iyi anlaşabilecek insanın tartışma kültürünün olması gerekiyor yoksa her konuşma yüksek sesle sonlanabilir.

benzer yollardan geçmek

aslında benzer acı tecrübelerden geçmek o insanla o noktada ayni zeminde empati kurabilmenize ve o insana nereden vurmamanız gerektiğini anlatır. bana göre bu bir işaret değil daha çok kurulan bağ ile ilintilidir. sevmediğiniz insanlarla da bunu yapabilir ve anlaşabilirsiniz ama bir bağınız yoktur. önemli olan iletişim kanalınız, duygularınızı dile getiriyor olabilmeniz.

yaşanılan süreç zaman zaman ikili ilişkilerde yorucu bile olsa aranızdaki bağ; diğer insanlardan ve düşüncelerden etkilenmeden iletişim kurarak ilerler. ancak ne yazık ki düşünce yapınız size ait değilse bu bağı kurmak tamamen zaman kaybı olur. çünkü insanoğlu acıya genelde sempati duyar ama tam anlamıyla empati kuramaz. empati kurabilmek için anlamak ve anlaşılabilmek için benzer duyguların tecrübe edilmesi gerekir ama bu bir şart değildir. eğer insan kendi içinde çatışmalar yaşayan biriyse bu insanın bırakın kendini diğer insanlarla bile anlaşması mümkün değil. temelde ki eksik yine ne acıdır ki bütün imajı ve karakteri yerle bir eder.

zamanın içinde güzel akışlar da olur, bazen zorlayıcı olanlar da... önemli olan bu akış içinde karşındaki insana kurduğun bağda bencilce ego tatminleri için kendini rezil etmek yerine dürüst ve sadık kalabilmekte. ve bu akışta benimle olmuş bu güzel insana en başta sevgim, derin bir saygım ve vefam var. iyi ki var.